29 Ağustos 2006

this seems so "the end"

Gel-git

Dengesizliklerim katlanarak artıyor. Hiç bu kadar uzun sürelisine şahit olmamıştım hatta şu anda bitecekmiş gibi de gelmiyor. Hergun yeni fikirler hergun rahatsız edici tavırlar. bazen kendimi seyrederken buluyorum kendimi ve bilmiyorum bunu yaşayanınız var mı ama bana çok garip geliyor aklım mantığım kalbim tam tersini de düsünse ve yapmayı planlasa kendimi baska birşeyler yaparken görüyorum engelleyemiyorum hayır bunların dışında beni bu bedeni yönetebilecek başka bir komuta merkezi olamaz ki.. şaşırıyorum mütemadiyen..

sıkıntı çok büyük sıkıntı artık sıkıntı olmaktan da çıktı ben oldu

düşünüyorum da nereye bu gidiş

bu postu bir daha okuyabilecek miyim bakalım

24 Ağustos 2006

weeds sezon 2

dizi mükemmel bir sekilde aynen kaldığı yerden devam ediyor olaanüstü kesinlikle nancy ye aşığım sufer bir hatun o tip o mimikler o karakter o ten rengi o gözler o bakışlar olaanüstü bir kadın yafu bi de o yaşta bu güzellik heyy be

dizinin ceneriini bu arada acaip seviorum neffis şarkı da fena deil. cenerik ama suffer hilarious

showtime ın bu alternative marcinal dizilerini cidden çok tuttum adamların çizgileri harika keep up the good work showtime diyoruz :P ve iirençleşioruz hehe

23 Ağustos 2006

Allahü teâlâ ilâhî sırları bildirmedikçe, melekler dahi bilmezler. İlâhî esrar karşısında aczini bilen Azrâil aleyhisselâma Allahü teâlâ sorar:
- Bunca zaman can aldın. En çok kime merhamet duydun?
- Yâ Rabbi, bir kere deniz üzerinde çocuğu kucağında olan bir annenin ruhunu kabzedip, tahta parçasının üzerinde bıraktığım yavruya çok acıdım.
- Bu kadar can aldın. En çok kimin canını alırken sevinç duydun?
- Başka birgün, bir zalim hükümdar vardı. Etrafını kasıp kavuruyordu. Bunun ruhunu alırken çok sevinç duydum.
Allahü teâlâ buyurdu ki: “Sevinç duyduğun bu hükümdar, denizde bir tahta üzerinde bıraktığın işte o çocuktu.”

22 Ağustos 2006

Bunalım

zihnim delicesine tarıyor ve herşey oldukça sıkıcı keyifler tüketilmiş ve bitmiş. mutluluk tükenmiş zaten teorime göre mutluluk doğduğun andan itibaren başlayan gelişiminle imkansız bir şey. doğduğun ilk an mutlu olabilime ihtimalin bulunuyor ama o anı da ağlayarak geçiriyorsun

sıkıntı olayı ama tamamen benimle ilgili bir şey hayatı böyle yaşamamak lazımdı zannedersem. bu kadar bilinçli olmak ve bu kadar herşeyin özünü görebilmek milyonlarca insanı gözlemleyebilmek bazılarını çok derinine bazılarını birarada olsa da bunlardan hep birşeyler çıkarmak ve bunları kendi hayatın ve etrafındaki çemberler ve onlarında içinde kalan herşeyle karşılaştırıp analiz etmek işte sıkıcılığı sağlayan ve en ufak bir ilginin var olmasını bile tüketen. uzun süreli ilgi alanlarım da oldu ama en sonunda onlar tek tük kaldılar ve onlarda tükendiler. artık hiç birşey ilgimi çekmiyor. çok da kendimi suçlamıyorum ne yapabilirdim ki böyle olacağını bilsem kendimi bu yönde ilerlemeye yönlendirirmiydim zannetmiyorum ama bu noktaya geldim ve değişim evet değişemeyen şeyler de suçlu masamın üstünde duran kırmızı küçük küp zamanla değişemedin ve siyah olamadın bir saks mavisi olamadın bir dikdortgen olamadın ve bende ilgimi yitirdim nasıl sıkılmadın hep aynı kalmaktan

kendimi çok net gözlemleyemiyorum aslında en çok merak ettiğim benim değisip değismediğim ben değistiğimi düsünüyorum ama bunu insanın kendisinin söyleyebilmesi kadar zor bir şey yok ama şöyle bir etrafıma bakıyorum ki eer cevremdeki objeler yer değistiriyor ve aynı kalmıyorsa ben de kesinlikle değişmekteyim. yada acaba ben hep aynı kalıyorum da onlar mı değişiyor kabus gibi bir düsünce ama sonuç tek bir doğruya çıkıyor oyle yada boyle artık keyif ilgi çekici mutluluk verici vakit geçirtici vs lerden hiç birşey bulamıyor olmak yok yok yok kalmamış

16 Ağustos 2006

i hate this

i was just about to write hrrr
dont like to v been inter rupted


fuck fuck fucccccccckkkkkkkkk

muck la fuck arasında ne kadar enteresan dimi neese hehe

yıllar sonraya..

rafinasyon calısmaları devam ediyor. sağlık el verdiği sürece devam
kedi midir o köpek mi kediden eminim ama kopekde de var mıydı bilemiorum öleceğini anlayınca uzaklaşmak kaç yıl sonra okuyorsun bunu 0 dan fazla ise adet basına kahkaha at

mutluluk dediğin..

absolute bir yalnızlık mümkün olabilseydi doumdan sonrasına mutluluk var olabilirdi gibime geliyor..

her bir sembol her bir obje hareket eden vucudunu delip geçen kulağına ulaşan beynine saliselik bile olsa hükmedip düsündürüp kaybolan her bir düsünce silinmis bir küçük mutluluk birimine tekabul..

sosyallesme sosyallesme istekler almalar vermeler alamamalar verememeler istekler ve isteklere veyahut istenenlere doğru gemi azıya almak.

gemi azıya almak bu deyim bir mutluluk aslında benim için ama değersiz..

kendine zifiri karanlıklar üretip sonra bunu aydınlatmaya bunu küçültüp yok edip mutluluğa ulaşmaya beyhude çabalar..

elbette kabullenip de köşede dikilip durmaktan iyi ama çocukluğa doğru döndükçe artan hissedilmiş mutlulukları hissetme hazzı ve bir anda 0 noktasından bugüne döndüğünde başdöndürücü çarpıcı ve insanı zerreciklere ayıran kaçınılmaz çarpışma anı..

bunda da duygu var artık mutluluk çok az belli belirsiz hissedilirlikte ama duygular var ve bunların hepsi marjinal ve hepsi sapkınlık..

L word u seyrettikce farkettiğim sapkınlığa burdan bir selam gaylik ve bilumum normalleştirilme çalışmaları başarıya ulaşmak üzere olan bütün ama bütün sapkınlıklar iirenç birer hastalıksınız defolun toplumun üzerinden..

yıllar sonra ya da bir mesaj bugün mutlusun..

5 Ağustos 2006

vakit geçirme linkleri

nal

wtc - fearless

yine commentimi ettim bi yere baktım bayaa da çok oldu dedim bunu aliim götüriim kaptım buraya da getirdim..

wtc ordaki iki polisin cesaret kaaramanlık bina cokcek belli ama insanları kurtarmalıyım modoundaki üstün davranısını körükleyen sonrada çoken binanın altında kalmalarını konu alan bir film fragmanını seyrettim de fragmanlar da bu arada iirenç seyler bütün filmi gördüm olayı annadım ne almam gerektiğini algıladım nicholas cağe i de gördüm ve gitmemem gerektiğini annadım fragmanlar en salakça reklam aracı diebilirim her neyse wtc de bööle bise adamlar polis deil de itfaiyeci olabilir bilemem nicholas 30 kilo verip bi de bıyık bırakmıs türk olabilir.

bu filmden bahsedince aklıma geldi esas fearless diye çince bir film oynuoyo su aralar sınemalarda bi kaç arkadas gittik de çoğu bunun amerikan stilinde yapılmıs çinlilerin çinlilere empoze filmi olduğunu iddia etti ben uçan kaplan fışkıran ecderhadan sonra çıtayı biraz daha ileri götürdüklerini uluslararsı mantıkta tamamen dış dünyaya özellikle batıya çince kültür öğreti ve şu bu aşılama filmi olduğıunu düşünüyorum ee ne var ki bunda olay şu bu adamlar sinema endüstrisine de el attı demektir. 5 yıl sonra düsünmek bile istemiyorum. bunun da ötesinde adamların bir planı var demektir ve bunlar kesin dünyayı geçircek planları varsa yaparlar da :) dünyayı geçirmeleri umurumda değil ama ben o çin kulturu denen ne olduunu algılayamadığım bir şeyin etrafımı çevrelediği bir dünyada yaşamak istemiyorum burdan serdar turguta da seslenmek istiyorum bu işe bi el atsın durdurmak lazım bu çinlileri.. hah neyse demek istediğim amerika kahramanlarını nasıl işliyor ve o kahramanların özellikleri nedir ve çinlilerin kahramanı nedir nasıl bi karakterdir görmek için ideal iki film karsılastırma yapıp kendi kahramanınızı siz secebiliyorsunuz çok keifli