26 Mayıs 2007

Pirates of the Caribbean : III

Ya bu gay pirate olayı adama çok gitti harika falan ama bu arada bu adam korkunç super bir oyunculuk sergiliyor

üçüncü film ilk 1 saati biraz bayık olsa da sonrası iyiydi. dördüncüsü de gelecek annaşılan eh güzel seyirlik keifli bir film iste.

keira knightleyi de acaip leziz bulduğumu belirteyim. pride & prejudice da ii rol yapıodu hatun saalam bi 20 yıl seyrederiz bence.

filmin tek kötü yanı espri dozunu azaltıp hikayeye yönlenmesi olmus bu tabe kötü birşey. esprileri tükenmiş olabilir ki bence bu filmi bitirebilir yada esprili yanını hafif tutup artık konulu fantastik bir masal episodeları haline getirmek istiyo olabilirler o zaman bir besincisi olmaz bu filmin belirtiim ya da olur da bende giderim illa ama bosa harcadık vakti die yakınırım sanarım gerçi bunun o seklinden daa ii film de gelmio ya her neese kararsız kaldım. gerçi çocuk çok bu dünyada onların bayıldıına eminim. biraz daha fazla çocuk filmi olmuş yani.

Las de la Intuicion

Damned!. Shakira ablamız yine yapmış bu kız cidden iç gıcıklayıcı. O nasıl bir kıyafettir. gelip beni teslim alabilir açık çek benden..

leziz leziz leziz..

24 Mayıs 2007

Basit ve Basic olarak

Yeni bir buluş değil ama bu tesbiti yapasım var. Kimse engel olamaz..
Hayatta herşey ikiye ayrılıyor. İpleri elinde tutanlar ve kuklalar.

"İpler elindeyken, kuklaların ne yapacağını bilirsin."

Hem ipleri elinde tutabilir hemde kukla olabilirsiniz. Ancak kendi ipiniz asla sizin elinizde olamaz. Mutlaka kuklasınızdır. İplerinizi aynı anda üç beş kişi tutuyor olabilir. Yani tek bir ipiniz yoktur. Bunlar sırayla sizi oynatabilir yada aynı anda çok ters sekilde oynatmak da isteyebilirler. Ee genelde bu durumda breakdown dediğimiz hadiseyi yaşarız. Yada o iplerden kurtulacak bir hamle yapar ipleri bambaşka birine teslim edebiliriz falan filan.. düşünün işte..

Birde kuklalarımız vardır da.. Kukla iken bizimde kuklalarımızın olması ne ifade eder ki. Belki Benim iplerimi elinde tutan elimdeki kuklaları da yönlendiriodur. Bende ben yönlendiriorum zannediyorumdur.

21 Mayıs 2007

Soft

Mavi ışık.. Hep bunu hayal etmiştim. ve neden şimdiye kadar bu hayalimi gerçekleştirmediğimi bilemiyorum. hayallerimin içinde en kolay gerçekleştirilebilecek olanı.. aslında unutmuştum da bu hayalimi. ama geçen bir arkadaşım okul yıllarımızdan dem vururken resim öğretmenini anımsatınca hatırladım. resim atölyesi ortaokuldaki. gerçekten cin aliyi bile kötü çizen ben.. o resim atölyesine hastaydım. buzlu camları kahverengi ahşap çerceveleri. 20-25 şövale siyah tavanlar, duvarlar açık mavi ve kırmızı mavi ışıklar. enteresan adamdı "resimci" her neyse

mavi ışık. mavi uyduruk bir bezin ardından verdiğim mavi ışık. gözüme 50 santim mesafede. gözlerimi kırpmadan bakıyorum. beynimin mavileştiğini hissetmek hoşuma gidiyor. hiç sarı ışık denediniz mi. ya kırmızı ah benim favorilerimden biri mordur. zaten bu alternatif renklere karşı özel bi ilgim var pembe, mor, lacivert..

sarı ışık mesela beynimi değil daha çok bedenimi boyamıştı. mavi ama sadece beynimde calışıyor çok net hissedebiliyorum giderek sarıyor..

mm organımın kalktığını hissediyorum. demek ki mavi ışık acaba ama saçma mavi soğuk değilmidir. derken dudakları hissediyorum. öpüyor. aralanıyor ve beni içeri çekiyor. bir anda mavinin nasıl da beni uzaklaştırdığını farkediyorum. iki tane sarışınla gelmiştim buraya.. gözlerimi ışıktan almak istemiyorum ve ellerim saçları buluyor. diğeri nerede acaba diye düşünüyorum. ve bir yandan bütün maviyi emdiğimi hissederek. mavinin dışında birşeyler oluyor bedenimde beynim yavaş yavaş hakum olduğu alanları taramaya başlıyor. ve bir anda diğerinin nerede olduğunu anlıyorum. kıçımdaki parmak umarım mavidir diye düşünüyorum. saçları arkaya toplayıp ellerimle kafayı bedenime bastırıyorum. bir an gözlerim aşağıya kayıyor ve ayılıyorum. önümdeki yüzü ittiriyorum. kıçımdaki eli savuruyorum. mavi ışığa bir tekme atıyorum. bir yerden bir rüzgar vuruyor ve tüylerim dikiliyor. herşey yalan derecesinde sahte ve yarım kalmaya mecbur. rüzgarın geldiği pencereye doğru yürüyorum. belime kadar aşağı sarkıp rüzgarı bütün vücudumla hissetmek istiyorum. ve kendimi biraz daha öne eğerek boşluğa bırakıyorum. ah harika mükemmel serinlik bilincim düşme hızım arttıkca bana yaklaşma hızını arttırıyor. rrüzgarla birlikte giderek ayılıyorum. yere çarptığımda bütün vucudum uyarılmış ve ayık bir haldeyken şiddeti hissediyor ve beynimi her zamanki o siyahlık sarıyor yine başa mavi ışıktan öncesine döndüm lanet.

20 Mayıs 2007

Tomato Soup

Bütün herşey domates çorbasıyla alakalı. Çok bir bilgim yok bu çorbanın nasıl yapıldığıyla ilgili ama içmekten keyif aldığım bir çorbadır. içine bir de böyle kıtır ekmek parcacıkları atınca hoşuma gider yarı çorbayla yumuşamış ve domatez tadını özümsemiş ama magmasında hala kıtır ekmeği dislerimle ezmek ve kıtır kıtır sesi zihnimde duymak. bilmiyorum çorbanın tadı bir yana bundan da acaip zevk alıyorum. ve ve bu çorbaya insanlar illa rendelenmiş kaşar peyniri yakıştırırlar evet güzel olabiliyor ama her zaman için bunun domates çorbasının içim keyfini sakatladığını ve bu yüzden de bu çorbaya yapılan büyük bir haksızlık olduğunu düsünmüsümdür. kaşar peyniri herşeye giden bişey zaten bırakın bu çorbaya karıştırmayın çorba zaten yeterince lezzetli ki.. bilmiyorum acaba nasıl yapılıyor bu çorba ylüzlerce domates ezilerek bir temel madde elde edilip suyla genişletilerek mi yoksa bir kutu domates püresi ve su mu yoksa hazır çorbalardan bir paket mi ama hepsinin tadı farklı farklı olur sanarım. olabildiince ilkele gidip onu tatmanın en ii damaa ulasmanın yolu olduğunu düsünmekteyim. her neyse domates çorbası evet. soğuk kış aylarında sıcacık ve lezzetli. ama anlatmak istediğim bu değil aslında baharatlar evet baharatlardan bahsetmek istiyorum...

baharatlar bir yemeğe lezzet mi verir yoksa bazı tadları gizler mi. baharat makyaj mıdır yoksa süs mü.
off makyaja da mı dokundurdum
bu konu çok derin olacak yaz yaz bitmeyecek ve ben simdiden üsendim özür dilerim geçiyorum..

ah evet çocuklar arkadaşlarımın çocuklarıyla bir kaç saat geçirdim ve bir anda bütün çocuk isteim söndü. bir şeyi farkettim öylesine yaratıklar ki çocuklar her yaptıığınız ve söylediğiniz hareketi alıp resmen emip ona göre tepkilerini oluşturuyorlar. çok net gördüm bunu ve ürktüm diyebilirim. bir minik bomboş beynin role modeli olup twisted bakış açımla zihnine belki çok aşırı derecede engin bir bakış açısı yerleştirebilirim ama bir yandan da dehşet büyük bunalımların ve tatminsizliğin insanı yapabilirim ki. yaparım isteyerek yada istemeyerek en sonunda bu olur ve bunun için çocuum olmamalı sanarım diye düsündüm. zor zanaatmış.

hayat devam ediyor. bugünlerde çok net farkettiğim bir diğer mevzu ise. çok fazla insanı sevmeyin yani tabi ki nefret etmeyin ama bir kaç tane insanı gerçekten sevin ve onların yüzünü güldürün ve sizin de yüzünüz gülsün hep beraber gülümseyebileceğiniz bir iki yada üç kisiniz olsun etrafınızda bu çok yeterli olabiliyor. hayat budur gerisi detay ve kafa karıştırıcı. zevklerin temeline inmek ve saf keyfi kazıp çıkarmak "değen birşey".

8 Mayıs 2007

Yaz

sınırsız olarak yazmak sonra da çoğu zaman kaydetmeden kapamak..
bugün farklı birşey yapacağım..
yazdıklarımı silerek bu üç cümleyi bu yaptıklarımı anımsamak için bırakıyorum...
yüzlerce kaydedilmemiş postumu saygıyla anıyorum..