26 Nisan 2008

gülmek

aslında daha çok yüzü gülmek
geçen hissettim
ne kadar patetik bir yığın olduğumu düşünerek vakit geçiriyordum
ve farkına vardım
şımartılmak
sevilmek
istediğim şeylere sahip olmak zahmetsizce ve
istediğim şeylerin bir süre fedakarlık ederek başkaları gerçekleşmesini isdiorum..

sonra da düşünüp ne salak bişeysin dedim kendime
canım köfte çekiyor bu aralar bi de
sultanahmet köftesi uzak olmasa atlayıp gitcem yarın
ama uzak
neyse en kısa zamanda gidip yiyebilirim umarım..
köfte piyaz ayran mm nefissss..

self destructing process began

24 Nisan 2008

Kırık

Beni kırdılar anne..
Hep kırıyorlardı..
Bir kez daha kırdılar..

uyuyamıyorum

bugünlerde hallerim bir garip. zihnimi odaklayamıyorum. bir şeyle 10 dakikadan fazla ilgilenemiyorum sıkılıyorum hareket etmek istiyorum.. uyuyamıyorum.. kitap okuyamıyorum, film izleyemiyorum.. bir kitaba filme başlıyorum ve 10 dakika sonra off oluyorum sıkılıyorum.. yorgun hissediyorum uyumak istiyorum yatıyorum 10 dakika sonra uyuyp uyanıyorum ve bir daha uykum gelmiyor.. delireceğim çok feci yapacak bir şey bulamıyorum.. perişan durumdayım.. yani sanırım..

ya bir daha hiç şöyle 7 8 saat deliksiz uyuyamazsam..

çocuk bayramı

çocukken kafamı kurcalar dururdu bugün yine bayram ve yine anımsadım. düşünebiliyor musunuz.. bugün çocuk bayramı oh çok ala ama bu bayramda çocukların bayramı nasıl geçireceklerine dair programlar belli..

size özgürlük veriyorum ancak özgürlüğünüz şu 4 duvar içinde ve sadece taş mı kıracaksınız yoksa kırılmış taşları mı taşıyacaksınız bunu seçebilirsiniz ve yarı nufusunuzdan fazlası bir işi seçerse siz seçim yapamazsınız diğer işi yapacaksınız..

bugün 23 nisan neşe doluyor insan diyerek sözlerde kalan içe işlemeyen şiirler okumaktansa o gün neşe dolmayı istemişimdir hep.. bugün pencereden bakınca gördüm formaları giymiş borazan çocuk takımı bir nevi süvari alayı düttürterek sıra halinde sokaklarda geziniyor neredeyse o saçma gösteri yürüyüşünü de yapacaklar ve arkalarından da tanklar ve başka şeyler geçit resmi yapacak çocuklarımızı hala hangi zihniyetlerle yetiştiriyoruz.. başka bayramlarda tanklarımızı fuzelerımızı de gecittiriyoruz. ırak ve saddam aklıma geliyor bunu anımsayınca ama o artık yok şimdilerde iranı anımsıyorum.. biz yıllardan beri iran olmuşuz ama bunu gören yokki anca birileri dinden imandan allahtan bahsedince iran mı olacağız diye panikler uyuşturulmuş beyinler.. ordunun gücü elindeki silahlar diye birşey kalmadı ki nedir bu törenler devletler küçüldü devletler hiçbirşeye sahip olmamaya çalışıyor ki.. toplanan değerler birilerinin cebine gitmesin birilerine basa gelmek için rusvet olmasın diye cok değil 20 sene içinde devlet bir yazılım olacak herkes özgür olacak ama bu gidişle değil..

ben koşmak eğlenmek bayramımda bu benim bayramımsa neden okula gittiğimi neden anlamadığım ve içime işlemeyen olabildiğince yüzeysel ve hiç kimseye bir şey ifade etmeyen o garip şiirleri okumak ve merasimleri yapmak için toplaşdığımızı sorguluyordum.. bayramımda denilenleri yapmak zorunda olmak.. törenlere dair belirlenmiş kıyafetlerin içine girmek.. özgürlüğümüzü de şablona sokmaya çalışan eski devlet sistemi..

bugünkü siyasi ve politik sahneye bakınca bunların etkilerini hala görebiliyorum.. durağanlığı korumaya çalışan bir gerici chp ve fırsatlardan istifade etmeye çalışan bir iktidar. yeni dünya ve çağ nediri sorgulayıp kendini yönlendirmeyen halk kitleleri yüzünden tamamen çarpık bir iktidar muhalefet.. oysa her ikiside çağa ayak uydursa biri yerinde saydırmaya çalışmasa ve herşeye dur demek zorunda hissetmese kendini diğeri de öyle istediği gibi at koşturmaya çalışamayacak koltuğunu kaptırma derdi taşıyacak.. yazıklar olsun diyorum muhalefetin çağa ayak uydurması için gerekeni yapamayan koyun ruhlu seçmene.. başarısız bi lidere hala oy atıp da onu aşağı indiremedikleri için..

23 Nisan 2008

Başlıksız yazmalarım geldi yine. hala feeling weird.. değişik birşey tanımlayamıyorum.. korku elbette her daim tabanda.. yaşandıktan sonrası nefreti.. ah seviyorum gavurca post durumları.. buhran belli ve gülerek karşılayanlar çoğunlukta.. hala bildiğinin en mükemmel ve olması gereken olduğunu diretenler var.. akılsızlık ürkütüyor.. köşelerimizi yuvarlattırmıyorlar anne..

her neyse.. siyah daha da siyah olamayacağına göre en kötü ihtimalle böyle.. sadece son geldiğinde artık buraya kadarı kavrayabileceğim ve o da uzun sürmeyecek diye tahmin ediyorum..

sevdiklerim uzaklaşın daraltıyorsunuz beni.. sen kırmızı.. sen pembe.. sen mor üstüne çalınmış uçuk yeşil... bugün derin derin içime çekerken tazelendiğim yemyeşil çimenlerin tazeleyici kokusu gibi sizi de kullanmak istiyorum ama buna izin vermeyin yoksa değerinizi yitirir en nihayetinde kullanılmış olursunuz belki de karbondioksit..

tık tık tık kısa ve uzunlar ardı ardına.. ses yormuyor da zihnimin uğultusu mu o beni rahatsız eden..

o değil.
bu değil
o da değil
şu hele hiç değil
seçim yapmak zor
bir de seçenekler eşit ölçüde mükemmel yada berbat olurlarsa..

kendimi kaybettim sayılır.. ofluyorum sadece.. benden artık anlam çıkmaz bu saatten sonra.. çok şeyler yitirildi çok sular çarptı yüzeye şekil değişti artık tanınmaz duygusuzca herşeye sırıtan bir yüz gibi sadece tertemiz ve parlıyor.. hisler kokmuyor bile artık renklerini ise hiç arama.. en son bir belli belirsiz turuncu gördüm sadece.. .

17 Nisan 2008

Sevmek

Sevmek "seni seviyorum" demeyi gerektiriyorsa gerçekleşmemiştir diye düşünürüm.. Sevgi gösterilir hissettirilir.. birisinin sizi sevdiğini hissedemiyor ve algılayamıyorsanız yada hissettiriyor ama karşılığını bekliyorsanız ve karşılığında bir sevgi alamıyor ve seni seviyorum diyorsanız oralarda bir problem vardır..

kadınlar oysa ne kadar ters seversiniz sevdiğinizi hissettirirsiniz ama bunu her saniye yapmanızı isterler bir an yapmazsanız ki doğal olarak kimse kimseyi her an sevemez duymak isterler işte bu noktada ben deliriyorum benden sevildiğini duymak isteyen kadının alacağı cevap güle güledir.

eğer birisi diğerini sevdiğini düşünüyor ve sevdiğini hissettirdiğini varsayıyorsa ama karşıdaki bütün alıcıları açık olduğu halde bu sevgiyi alamıyorsa bu iki insan derhal vakit kaybetmeden uzaklaşmalılar onlar birbirlerine göre değiller.

ne kadar sevgi veriliyorsa hepsini algılayabilen ve bunun karşılığını hiç eksiltmeden doğal bir refleksle geri verebilen bir çift benim ideal çiftimdir. işte o ilişki bitmez de tükenmez de hayat bayram ve mutlulukla dolu olur onlar için..

aynı frekansta sevgiyi almak ve vermek kayıpsız ah ne güzel..

düşündüm de ben hiç sevilmedim galba.. sevdiğim insanlar hiç bir zaman bana sevgi göndermediler.. en azından benim frekansımda.. çünkü sevmek biraz da kendinden ödün verdiğin zamanlarda hissettirilen bişeydir.. sanırım benim için sevdiğini hissettirmek için kendinden ödün veren bir tanidiğim karşı cins olmadı.. zavallı ben mi desem.. bilemedim..

15 Nisan 2008

Keşke Yaksaydık

Bu başlığı okuyunca insan bunu birisinin pişmanlıkla söylediği bir söz zannediyor. Hürriyet gazetesinin manşet altındaki 4 haberden biri bu..

Keşke yaksaydık

Belki de ellerinde olsa bu fotoğrafları yakarlardı. Ama artık çok geç kaldılar.

Haberin devamında ise aslında kimsenin böyle bir söz söylemediği eline 10 tane ünlünün biraz eski zamanlara ait fotosunu almış bir muhabirin(!) o insanların söylemesine karar verdiği bir söz olduğunu anlıyoruz. Eski bir haberci olarak artık Türkiyede hemen hemen her haberin bu hale gelmiş olmasıyla ciddi bir mide bulantısı, tiksinti, rahatsızlık, huzursuzluk hissediyorum. Hemen hemen bütün köşe yazarları da dahil olmak üzere hep bir manipulasyon, bir provokasyon, ne bileyim yorucu ve bıktırıcı.. nasıl olmalı aslında onu da bilmiyorum belki de olabilecek ve olması gereken budur sadece iş işten geçmiş bu kadar medya ve teknoloji bir yere gelmişken olması gereken budur da benim buralarda olmamam gerekiyor olabilir.. of bıktım kendimden belki de olay budur be. nerdesin Jane.. canım sıkıldı.. bi kahve içmeye mi gitsek..

13 Nisan 2008

Hayvanlar

Empati. Adam Fawer gerçekten son dönemin en akıllı yazarı. İşte birisi daha yapmak istediğimi yapıyor. Tamam burda tembelim bunu kabul ediyorum 1 ve yine kabul ediyorum bu alanda hala yapılacak şeyler var çok istiosam yapmalıyım ama sorun da bu çok istiyorum ama o kadar zeki, sabırlı, disiplinli, huzurlu ve hiçbir zaman hazır değilim ben en iyisi özüme döneyim ve konuşayım..

Adam fawer olasılıksızın yazarı ve şimdi okuduğum empatinin yazarı. kitapların içeriğinden bahsetmeyeyim. ama biraz düşünerek roman bazında hem de süper bir uslupla bence bu alanda denenmemiş karakterleri ortaya koyuyor. yazarın zekasını sevdim her neyse ordan okurken bahsedilen bir hayvanlar çiftliği ve pink floyd - animals analizinden bugünkü dünyada acaba insanları benzetirsek kaç çeşit hayvan olacağını merak ettim.

bir kaç gün gazetelere bakınca ister istemez beynimde güncel olaylarla ilgili fikirler tepkiler ve destekler beliriyor.. ama sonra düşündüm de neden bu insanlar kendilerini bu siyaset insan devlet yonetmek işlerine veriyor anlayamadım.. sonra oradan yine algılayamadığım her insanın çalışması olayına geldim. bende gözümü kapatıp iş yapıyorum ve neden..

neden her gün evimden kalkıp 150 km yaparak çalışıyorum. neden bilmediğim ve hiçbir zaman bilemeyeceğim insanlara ürünler satıyorum. bunlardan kazandığım paraları bu işi yapmak için gerekli altyapıya ve diğer hizmetlere harcıyorum üstüne kalanla karnımı doyurup daha da kalırsa onunla alınacak ne varsa onu alabilmek için uğraşıyorum. yada çalışıp çalışıp biriktirip ölüyorum. yada çalışıyorum çalışıyorum ve aile diye bir şeyle paylaşıyorum ve onlar benim kıçımdan ter damlayarak binbir stresle kazandığımı gülerek yiyolar çocuklar mesela.. ve en büyük neden
neden para kazanıyorum.

bundan 150 200 vede hatta 1000 yıl öncesine bakan 2000 yılını özümsemişler ah çok barbar çok kuralsız çok ilkel bir hayat diye bakınıyorlar.. oralarda bir kral bir lord bir paşa bir emir olmak çekici gelse de köylü olma ihtimali yoruyor.
peki bundan 200 yıl sonrakilerde bize bakacaklar ve ne kadar ilkelmiş ah haha klavye diye bişe varmış onu tuşlayarak yazışıolarmış.. her evde minnacık 70 cm lik ekranlar varmış onun karşısına geçip saatlerce avanak avanak bakıp eğleniyorlarmış hahah diye gülmeyecekleri ne malum. binlerce onbinlerce kilometre boyunca dunyanın her yerıne asfalt dokmusler yollar yapmıslar sonra da 120 nin ustunde suratı yasaklayarak bır yerden bır yere saatlerden sonra varan akılsız ınsanlarmış.. araba dedıklerı bır kutunun ıcıne kapanıp onu kullanıyorlarmış diye gülecekler.. aklınıza gelen herşey aslında çok ilkel günümüzden bakınca ama 200 yıl oncesınden bakarsak da uzay çağı..
sonuçta demek istediğim dünya surup gidiyor. ve biz sadece henuz bılmedığımız ancak mesela ben su ana kadar 30 yıllık bır bolumune sahıt olmaya geldım bundan bınlerce yıl oncesı yasandı kımbılır daha ne kadarı daha yasanacak..
dusunmek lazım.
dusunmemek aptallık. dusunmemeye calısmak da aptallık tam bu dunyanın zıhnını tembellestırdıı ınsan davranısı olur..
dusunelım.. dusunuyorum..

11 Nisan 2008

Deniz Baykal

Ah bu adamı hiç sevmedim. samimiyetsiz ve bilmiyorum kendisinden yayılan bir böyle kötü negatif birşey var görünce ruhum daralıyor ama şu vidyodaki hali bana tanımlanamaz niçinlerimi anlattı. sahabenin isminden askerlik arkadaşından bahseder gibi bahseden bir insan ve takiyye.. ne denebilir ki. hep sağ tarafı gören insanlar bunu da görsün.. objektif olalım sağdakiler tu kaka da soldakiler çok mu matah..

9 Nisan 2008

Rutin

Kendimi rutine övgü yağdırırken bulmam beni ayılttı. Hep tembelliğimden çektim oysa her ne çektiysem.. Tembellik ve amaçsızlık.. Bugün de rutinden keyif alma balonu patladı. Ah Allahım çok sıkılıyorum.. Özgür olabilmeyi istiyorum.. Hala çok bağımlıyım en çok da tembelliğime ve korkaklığıma..

Bazı insanları duyup gözlemledikçe şaşıyorum.. Bunlar ki yazılanları çok harikulade bulabiliyorlar.. Neden diye sormadıkları için şaşırıyorum çünkü her neyi beğeniyorsan içinde o vardır ve bunu sadece düşünüp yada açık yüreklilikle kendine söyleyememişsindir. Ben kitaplara hiç bir zaman ihtiyaç duymadım..

Karanlığı hep sevdim ve hep seveceğim. Özellikle o bilinmeyen yerlerdeki kör karanlıklar. Hani duygularını yok eder ve seni hareket edebilen bir felçliye dönüştürür de sadece hissettiğin artan bir korku olur ya.. İşte bendeki o reaksiyonu seviyorum.. Kendimi çok ama çok güçlü hissediyorum o anda karşıma çıkabilecek herşeye karşı hazırlıklı oluyorum ve korku yerini başedemeyeceğim birşeyse karşıma çıkacak olan o zaman zaten olan olacak yok başedebileceğim birşey ise de o zaman onun başına gelenler gelecek güçlülüğüne bırakıyor..

Kısa cümleler uzun bir hayat idi bir zamanlar etrafımdaki motto ancak şimdi en büyük keyfi noktalamasız ve alabildiğine uzatılmış cümlelerden alıyorum.. Elbette okuyanlar da oluyordur ve ben yazarken hissettiğim vurgulamaları hissedebilirlerse beni yakalayabilirler. Ama ben uzunca bir cümlede anlattığım benden parçaları başından sonuna kadar zihnimde yaşayarak yazıp en sonunda baş ve sonu bağlayabilmiş olmayı başarılmış bir zafer olarak görüyorum.. Evet başarılmamış zaferler de vardır. En çok utanmazlar edinir bu zaferlerden...

Sevgi, aşk elbette onlarsız hayat olmaz ama göstergeleri nedir ve illa bir insana mı olmalıdır. Hayır tabi ki değil.. Gerçeği buldum.. Eriyorum..

8 Nisan 2008

Demir Tadı - Kırmızı

Burnumdan kan gelene kadar ağlamak..
Ensendeki bir anlık bir sancıyı ömür boyu süren bir karanlıkta yankılanarak hissetmek..
Tanımadığın ve daha önce karşılaşmadığın sesler duyarak korkmak..
Ses arttıkça daha da korkmak..
Enteresan aslında iki boyuta kesin delil.. Bir ses var korkutucu ve aynı ses şiddeti arttıkça daha korkutucu.. Peki başka boyutlar var mı?
Sesi hissedebilirsen daha da korkarsın. Hele ses seni deliyor ve kıpkırmızı kanın önce fışkırarak sonra yavaşça yer çekimine doğru akıyorsa.. Onu öyle şaşkın gözlerle inanmazcasına bakarak seyrederken düşünebilir misin?
Bedenin sevdiğinde sevdiklerinle ve her sevmede başkalaşmıyor mu?
Sevme ve hedef küçült kontrolü eline al.. Sev ve kontrol edemediklerin de o büyümüş bedene isteyerek yada umarsız yada düşüncesiz hançerler saplasın.. Belki de sadece meraktandır.. Benim kanım nasıl ve ne renk akacak merakı?
Ah o kadar..

6 Nisan 2008

"so I guess I am out of the bookclub?"

Ben amcadan hoş bi replik.. Bi çok şey ihtiva eder içinde..

Bi de Julietin göüsleri de ilgi çekici deil mi?

3 Nisan 2008

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır? Okumanın mânası, kişi Hakk'ı bilmektir! Çün okuyup bilmezsen, ha bir kuru emektir

Yunus Emre

Bilim 3

Yani bugün ve sonn 100 yılda bu uçakların uçuyor olması ve yarın da uçacak olmaları bunlaın öbür günde uçacak olmalarını gerektirmez belirtmez ve garantilemez. ben bugün bütün uçaklar uçamasa şaşırmazdım..

Tıp da böyle.. ilaçlar ameliyatlar şunlar bunlar, bütün bu tadavilerin gerçekleşiyor olması hep gerçekleşeceğini göstermiyor. zira o hesaplamalar ve hesaplanamayan varlığını bile bilmediğimiz faktörlerin formillerde olmayışından kaynaklanan veri eksiklii ortamlarında bu gelişmelerin olması yapılması mümkün değil oluyorsa takdiri ilahi..
zaten olmuyor da teşhis yapılıyor bilme göre bir basit yada kompleks de olsa bilinen programlanan bir operasyon aynen planlandığı gibi yapılıyor ve basarılı olunamıyor. sonra acıklamalar buna göre bulunuyor bunyesı zayıftı bılmemnesı kaldırmadı elım kaydı falan fılan.. ıste bılım bence budur ıletısım dılı.. ney neden oluyor ve neden olmuyoru anlatmaya calısan bır sıgn langıage yoksa bana komık gelıyor ondan medet umanlar yada ıste bılımın sayesınde herseyın yapılabılecegını dusunenler. o sadece gelıstırılebıldığı kadarıyla bu dunyanın harıkalarını anlatmaya calısıyor bıse.. dunya gunesın etrafında donuyor gezegenler donuyor falan fılan ama takdırı ılahı donmeyebılır de sımdıye kadar bırseyın hıc sasmadan aynı ıstatıstıı vererek gerceklesmesı baslıbasına muazzamlık olmasının dısında yarın oyle olmaya devam etmesı ıcın hıc bır sebep yok.. garıp dusundukce urperıyorumm..

2 Nisan 2008

Bilim 2

Önceki başlıkta bilim diye başladım konu başka yere gitti. Bilim bana komik geliyor. İlim ayrı birşey ama bilim komik. Neden? Bilim aslında bizim insan oğlu olarak bu kainatı ve burada yer alan muazzam şeyleri algılamamıza yarayan bir lisandır. Bir nevi kainatla iletişime geçebiliyoruz Allahın yarattığı bu mükemmel düzeni gözlemleyebiliyoruz ancak şunu görüyorum insanlar fen ve matematik ve diğer bilimler sayesinde bu hesaplamalar sonucunda bir çok şeyi yapabildiklerini düşünüyorlar.. Bana komik gelense mesela bir uzay mekiğini ele alalım bunu yapıp uzaya yollamanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Matematik ve fen istediğini hesaplasın hava atmosfer binlerce değişken bilinmeyen toz zerrecikleri ve hesaba katılamayan mikronun onda biri binlerce şey ve hesaplamalardaki virgülden sonra bilmem kaçıncı haneden sonra kaale alınmayan rakamların birikiminin bana bu uçakların uçmasını mekiklerin uzaya gitmesini olabilir olarak gösteremeyeceğine inanıyorum. ha kör değilim bunlar uçuyor ama bence uçmaları aslında mümkün değil..

Bilim

Dini bir -izm gibi görmek.. Bunu algılayamamıştım. Ve -izmleri bunların manifestolarını okumak karşılaştırmak ve yaşam stiline bakış açına hangisi uyuyorsa onu seçmek yada hepsini reddederek kendi -izmini oluşturmak gibi dine bakmak. Bunu farkettiğimde dinin kurallarına bakış açısındaki bir çok insanın sağlıksız durumunu anlayabildim.. Ben onların böyle gördüğünü değerlendirdiğini yıllarca anlayamadıysam o insanlar benim iman etmemi inancımı nasıl anlayabilirler ki.. Ve bunu nasıl hissedebilirler ve biz nasıl diyalog kurabiliriz. Tabi ki anlayışlı bünyeler değilsek de kavga çıkar, sert tartışırız vs.

Şimdi birey bakıyor islama ve birçok şey ilgisini çekiyor.. (Bu kelimeleri bilinçli kullanıyorum) ama hayatına uymayan yönleri olmaz ki ama diye eleştiriyor. Burda din anlayışı. Allaha iman etmek ne demek zerre kadar anlaşılmamış hissedilmemiş böyle bir his duygu kelimesini bulamıyorum yok. Gelişmemiş, iman etmenin varlığından haberi yok.

Geçen güncel konu başörtüsü üzerinden bir arkadaşımla konuşuyordum bana kuranda o ayette başörtüsü yok o dönemin getirdiği bir olaydı şimdi gerekli değil demeye gelen bir şeyler söyledi.

Öncelikle anlaşılmayan bir nokta var bunu farkettim iman nedir?
İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği dini, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan tasdik etmek yani kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Tam olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba [görmedikleri halde Resulümün bildirdiği her şeye] iman ederler) buyuruyor. (Bekara 3)Ayrıca, Şeytan da Allah’a inanıyor, o da Cennete Cehenneme inanıyor. Hatta imanın diğer şartlarına da inanıyor. Meleklere inanıyor, Peygamberlere inanıyor, gönderilen kitaplara inanıyor. Öldükten sonra dirilmeye inanıyor. Hesaba, kitaba inanıyor yani bunları biliyor. Demek ki Amentü’ye sadece inanmakla, bunları bilmekle iman olmuyor. Amentü’de bildirilen altı esasa inanmakla birlikte, Allahü teâlâ tarafından bildirilen emir ve yasakların tamamını kabul etmek ve hepsini beğenmek de şarttır. Birini bile beğenmeyen müslüman olamaz.

Sonra başörtüsüne gelince bugün türban deniyor, bağlama çeşitleri tartışılıyor ben bunu anlayamıyorum bunun önemi yokki önemli olan Allahın bize emrettiği..

Saçların örtülmesi Kur’an-ı kerimde açıkça bildirilmektedir. Türban kelimesi Fransızcadan dilimize girmiştir. Başörtüsü demektir. Bu türban kelimesini de, yine türbana karşı olanlar çıkarmışlardır. Biz başörtüsüne değil, türbana karşıyız diyerek, güya maksatlarını gizlemeye çalışmışlardır. Biz giydiğimiz başörtüsüne yemeni, tülbent, çember gibi başka bir isim versek, bunlar yine karşı çıkacaklardır. Onlar, türbana, eşarba değil, Allah’ın (Başınızı örtün) emrine karşı çıkıyorlar. Türban kelimesi üzerinde durmaları aldatmacadan başka şey değildir. Kur’an-ı kerimde, (Hımar) kelimesi geçmektedir. Hımarın Türkçesi, başörtüsüdür. Fransızcası da, (Echarpe) yani eşarptır. Fransızlar eşarba, (Turban) yani türban da diyorlar. Türkler, Fransızca’dan gelen eşarp kelimesini kullandığı gibi, Farsçadan gelen tülbent kelimesini de kullanıyorlar. Yine Arapça’dan gelen yemeni kelimesi de kullanılmaktadır. Bunlar, edebiyatımıza da geçmiştir. Halkımıza mal olmuştur. Bir mani:

Başında al yemeni
Öldürme zalim beni
Eller ne derse desin
Alacağım ben seni.

Başörtüsüne çember de denmektedir. Çember de manilerde yer almıştır:

Çemberimde gül oya
Gülmedim doya doya
Dertlere karıyorum
Günleri saya saya

Halkımız, başörtüsüne yazma da diyor:

Oyalı yazma başında
Oyaları kaşında
Yeter beklettiklerin
Çeşmelerin başında

Yaşmak kelimesi de Anadolu’da hâlâ kullanılmaktadır; hatta bazı Türk siyaset adamları, halkın gözüne girmek için Bosna’da beyaz yaşmak dağıtmışlardır. Bir mani daha:

Ay doğar anasından,
Bulutun arasından,
Kız saçın görünüyor
Yaşmağın arasından

Çok yerde başörtüsü için bürgü de denmektedir. Her bölgede bir şey söyleyebilirler. Bazı yörelerde kaşbastı da deniyormuş. Başörtünün adı önemli değildir. Önemli olan saçların ve boyun bölgesinin örtülmesidir.

Tesettür ayeti gelmeden önce, cahil Araplar açık saçık giyinirlerdi; hatta Kâbe-yi şerifi bile çırılçıplak tavaf ederlerdi. Tesettür ayet-i kerimesi indikten sonra, yeni bir medeniyet başlamış, bütün Müslüman hanımlar örtünmüşlerdi. Tesettür ayetinden önceki durumu anlatıp, sahabe hanımları açık gezerdi demek, kasıtlı değilse, çok cahilce bir sözdür.

Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi açıklayarak buyuruyor ki:
(Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.) [Mecmaul-enhür, El-mugni]

Hazret-i Âişe validemiz de buyuruyor ki:
(İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler.) [Buhari, Nesai]

Siyasi

Düşündüm de bugün.. Bir şey vardır.. Hayırlısı olsun deriz.. Siyasette bir kavga bir gürültü taa bana kadar ulaştı ortalık karışmış millet birbirini bastırmaya çalışıyor biraz uzaktan çıkan toz dumana bakıyorum da.. hey Allahım bunlar mı, kavga ederek mi ülkeyi bir adım öteye götürecekler.. 90 larda olmadığı gibi 00 larda da olmayacak anlaşıldı neyse bu beni çok da alakadar etmiyor bu insanlara umut bağlayarak yaşamayı onlarca yıl önce küçük bir çocukken bıraktım.. bugün olan ne ve benim pozisyonum nedir bu tabloda diyerek hayatımı devam ettirmekteyim.

Hayırlısı olsun dedim ya düşündüğüm şey de o idi. Ben inançlı bir insan olarak Allah'ın takdiri olmadıktan sonra hiçbirşeyin olmayacağına inanıyorum ve bugün bir partiyi kapamak isteyenler ve partilerinin kapanmasını istemeyenler var. ve insanlar dinle alakalı olarak suçlanan partinin yanında oluyorlar amanın kapanacak diyerek karşı tarafa demokrasi nerede diye soruyorlar. Bir an medyadır şudur budur okuyup dinleyerek bende kendimi toza dumana çekilirken gördüm ama şimdi farklı düşünüyorum.

Hayırlısı ne ise o olsun..

Daha üstüne ne olabilir ki rahatlığa ve huzura bakar mısın.. Ben kendi hayatım ve etrafımda dokunabildiğim her hayat için kendi doğrularım doğrultusunda olabildiğince faydalı olmaya çalışıyorum ve ondan sonrasında herşeyin de ne olursa olsun hayırlısı olacağına inanıyorum. Partinin kapatılması hayırlısı ise o olur, kapatılmaması hayırlısı ise o olur...

Geçmişte de böyle düşünür - çocuktum o zamanlar - hayırlısı derdim ve istediğim şeyin olmasını umut ederdim ağzımdan çıkanı kulağım duymazdı.. Birşeyin hayırlısı illa benim zevk keyif içinde olmam ve benim istediğimin olması demek değildir.. Bir gün bunu artık şahit olduğum onlarca örnekten sonra algılayabildim.. Hayırlısı dedim düşünmediğim şeyler oldu şimdi bakıyorum hayırlısı olmuş..

Hayırlısı olsun..

1 Nisan 2008

düzen