25 Aralık 2009

Jane'i görmek..

Çok uzun zaman olmuş aylar hatta Jane'i görmemişim. içime neşe veren bi rahatlığı var.. unutmuşum neredeyse..
Ama Jane sıkıntılı kaygılı artık hayat onu da içine çekmiş.
Ama yinede Jane bir şekilde aynı Jane.
Gülümseyen, neşeli, anlatacak şeyleri olan...
küçük detaylarda keyir bulan hayatı kendine zindan etmeyen
yaşayan
ve hoş kıçlı jane..

sarıl bana jane sorma sarıl
daha insanca daha saf daha lezzetli ne var ki bu dünyada..
huzur dolu kollarla sarmalanmak

Çok uzun yıllar boyunca kucukluumden bu yana hep aynı ruyayı duzensız sıklıklarla gordum
manası ne acaba
hıssetmek bunu cok garıp
ıcımı bır hoş eden hıs hala cok yakın cok taze cok canlı

http://vatansizkral.blogspot.com/2008/08/grnt.html

2 Aralık 2009

yaş 32
herşey hala anlamsız

22 Kasım 2009

My fucking mind is killing me..
Senselessness, stupidity..

Monotonous
so, boring..

everyone, why are there people around when they do not have any function at all. total uselessness..

suck fuck suck fuck fuck suck..

23 Eylül 2009

ben 30umda pes ediyorum
herşey ne için?

içimde pis bir koku var
doktora gittim
dahiliye
kulak burun boğaz
bulamadılar bir şey
en sonunda
çıktı ortaya
beynim çürümüş

vucudumdaki savaşı hiç bu kadar bilinçle takip etmemiştim
iyiler ve kötüler, amaç aynı beni ele geçirmek
hissediyorum
tüm damarlarımda, hücrelerimde bir panik bir olağanüstü hal
koşuşturmaca
sıcaklıklar soğukluklar
ağrı ve sancılar
iyileşip tekrar zayıf düşen yerlerim
hissediyorum
hastalık beni ele geçirmeye çalışıyor
içimde bir şeyse onunla mücadelede
hastalığın kötü olduğuna karar veren ne peki
biraz dışarıdan müdahele edip bir kaç hap daha atıyorum
bakalım bunlar hangi tarafı güçlendirecek

gidip gelen dalga dalga bir ateş
bir sıcak bir soğuk

bir kaç hap daha
hissediyorum ve gülümsüyorum
bugüne kadar hep mücadeleleri seyretmiştim ama hissetmek
çok farklı, bir huzur yayılıyor acının ortasından
ah hastalık mı kazanıyor ne
damarlarımdan sanki sığmayacak büyüklükte yakıcı toplar geçiriliyor
göz kapaklarım ağrıyor

eklem yerlerim
hissetmek yaşamaya bedel
dur bakalım
bir kaç hap daha

içim üşüyor
titriyor
bulduğum kat kat sıcaklıklara sarınsam da soğuk içimde onu saramıyorum
engelleyemiyorum

Bu dudaklarımdaki zehir tadı
Bedenimi oynatamıyorum
Sadece gözlerim
Herşey bulanık, bir sis ardında, uyuşmuş, hayal gibi
Parmaklarım, kıpırdatmam lazım
yaşadığıma dair bir işaret

yavaşça zehirlendiğimi biliyordum
hemde belki buna da gönüllüydüm
ama böylesine felç olmak
ölü bir yaşama mahkum olmak
buna dayanamıyorum
ah bir kıpırdayabilsem ilk kendimi öldüreceğim.
bu acı dayanılmaz
acı aslında ne kadar basit bir kelime
hatta kelimeler ne kadar basit kalıyor anlatmaya

beni öldürür müsün.
gerçek manada

12 Eylül 2009

?

Krallıklar uzanıyor turuncu gök altında..
Yüksek kubbelerde şen kahkahalar ama yüzlerdeki gerginliği tam kapatamıyor.
Alevler içinde altından damlaları iniyor aşağıyo heryerden..
Ruhumu tutuşturarak geçiyor beni, engeline koşuyor adeta.
Oynak bir müzik, tok bir davul, parmaklarda ritim
devamlı boşluğa basıyor herşey
rahatsız
kör
hayallerde karışık imgeleri ayırdetmekte beceriksiz
gerçekle yalan içiçe
umarsız bir nefes alışverişi bu
farkına varmadan
bilmeden
bas üzerine
dümdüz uzan yanına
aaaaaaaaaaahhh bana doğru genişliyor sarı ışık
üstümü kaplamak üzere
beni
benden geçerek tüm beni eliyor
ışığın altındayım şimdi
tenim bu kadar yabancımıydı bana yoksa bende başkasını mı görüyorum
kimsin sen el
işaret parmağı bana doğruluyor
beni gösteriyor
gözüm kırpmadan dikkatle bakıyor
sesler duyuyorum
gel yanıma gel yanıma
bazen tatlı bazen otoriter
dal
dal
dal

16 Ağustos 2009

Bir şey keşfettim hem de bunca zamandan sonra başlık atmak beni köreltiyor. Sevmiyorum. Zaten başlıklarım çok daraldığım ve sıkıldığım için çoğunlukla alakasızdır. Neden başlık diye bir şey var. Başlık nedir. Reklam mı. Ayırdedicilik mi. Tasnif yardımcısı mı. Özet mi. artık herşeyi başlıksız yapmak istiyorum.

Bütün bir dünyanın tek bir normale sahip olması imkansızken iletişimle ve ulaşımla bütün anormalliklerden haberdar olmak ve kendi lokal normallerimizi dönüştürmeye çalışmak niye.. hiçbirşey mutlak değer içinde olmadığından bu eksiler ve artılar sırıtıyor.. ve dünya yüzeyine dağılmış değişik normallere sahip insanlar birarada yaşamaya çalışıyor. .birbirlerinin boğazına sarılmış şekilde..

ben artık yaşamak istemiyorum.. sanırım..

5 Ağustos 2009

İlişik

Bu sefer önce başlığı atmadan yazıyorum. Gündelik küçük alışkanlıklara değişik perspektifler getirmek gerekiyor.
Klimanın serinliğini seviyorum.
Sıkıntılı uykulardan başağrısı ve en son görüpte hatırlayamadığın rüya ve kabusların ağırlığı ve dehşetini hissederek kalkmaktan nefret ediyorum.
Bazen yüzümü güldüren rüyalardan uyanmamak ölene kadar tekrar tekrar görmek istiyorum.
Yatmak ve oturmak artık beni dinlendirmiyor, rahatlatmıyor. Hatta çoğunlukla bir taraflarım ağrıyor.
Rutinlerden bıktım, özellikle verimsiz rutinlerden.
İlerleme gelişme yoksa aynı şeyler hep sıkıcı oluyor.
Dünyanın en güzel yiyeceği veya ferahlatan lezzetli meyvesi bile üstüste 8 inci seferden sonra acı ve tatsız geliyor..
Başkalarının mutluluğuna sebep olmak, yardımcı olmak iyi güzel birşey ama bu beni mutlu hissettirmiyor.
Bana ait mutluluklar arıyorum. Neyde bulacağımdan emin değilim.
Enerjim tükendi. Yolun sonuna geldim artık direnemiyorum. Ölebilirim sanırım. Korkuyorum ama olacak olan çok yakınmış gibi hissediyorum.

2 Ağustos 2009

The Taking of Pelham 1 2 3

Uzunca bir zaman oldu sinemaya gitmeyeli. Passion'da leziz bir steak&cheese burger'den sonra oturmuş laflarken hadi sinemaya gidelim dendi. Hangi film olduğunu bilmiyorum, bir süredir takip de etmiyorum. John Travolta oynuyor diye taking of pelham'a gittik ve film keyifli çıktı. özellikle senaryonun gerçekliği çok hoşuma gitti. Bilindik rehin alma filmi aslında temelde ama o hiç kimsenin ölmediği rehinelerin mutlu sona ulaştığı filmlerden değil. En çok çarpan da katilin istediği fidye parasını bankadan olayın olduğu yere getırırlerken arablar motosikletler kazalar olurken doktora döndüm ya bu adamlar şu parayı niye helikoptere koyup 2 dakkada ulaştımıyorlar ki diye.. çünkü artık filmlerde bu tarz boşluklar tüm film zevkini kaçırtıo ve kendimi aptal yerine konmuş gibi hissediyorum.. Yeterince zeki bi senaryo bulamıyorlar ve aslında short cut ı olabilecek ve gerçekte cereyan etse başka türlü gelişecek bir olayı sırf ortaya film çıksın yada gerilim olabilsin diye saçma sapan yollardan işliyorlar.

İşte bu filmin o anan kadar iyi giden izkenceliği benim için bitecektiki filmdeki vali yanındaki adama döndü.
- Ya bu paraları neden bi helikopterle getirmedikki..

Film bununla da kalmadı ileride yine zamana karşı birisi bir yere yetişmesi gerekti ve bu sefer helikopterle gidildi ve yine bir ses eh en sonunda birilerinin kafası çalıştı..

Film bunun gibi küçük detaaylarında bile boşluksuz olunca gerçekten keyifliydi. Bir de şu kızların en saçma zamanlarda bile sorduğu beni seviyormusun söyle olayını vurguladığı içinde ayrıca sevdim. Neden bu kadınlar böyle bunu hep sorarlar ve duymak isterler ve erkekler neden bunu söylemekten hep çekinirler sevmezler. Çocuk metroda rehine yerde yatıyo ortalıkta silahlı adamlar gezio 2 kişi ölmüş kız arkadaşı kulaklığından soruyo beni seviyor musun.. neden söylemiyorsuuunnnn .. hrrr..

23 Temmuz 2009

Düşük Bele veda sıkıldık artık..


80'lerin sonlarına geri dönüş.. Düşük bel ve çıplak vucut göstermek artık sıkıcı olmaya başlamadı mı sizce de.. Ben görmekten sıkıldım. 80'lerde nefret ettiğim bu göbekten neredeyse başlayan belli pantolonları istiyorum. Bilmiyorum Mango'nun yeni yüzü olarak önümüzdeki senenin kreasyonunda bu var mı ama Scarlett'in bir resminde görünce çok hoşuma gitti.. Çıplak kalçalar ve çatallar artık çekici değil. Hele o stringin orası burası görünmüyor mu! midem bulanıyor.

Yüksek bel pantolonlar kalçayı sıkıca saran geri gelsin. Hayal gücüme yer kalsın istiyorum.. Dişi kadınlar istiyorum. Maço erkekler, erkeğine hayranlıkla bakan feminen kadınlar. Sıkıldım erkek arkadaş arasam bir milyon tane uzaklaştırmaya çalıştığım yetiyo etrafımda zaten..

Bu arada cümlelerim devrik değil de karmaşıklaşmış sanki..


28 Mayıs 2009

Romantizm

Bunca yıl o kadar dizi ve film seyrettim ve hepsinde dikkatimi çeken birşey var beni hep rahatsız eder. Her birbirine sevgi sözcükleri söyleyip de tutkuyla birbirlerine sarılan ve öpüşmeye başlayan çiftlerimiz mekan ve zaman umurlarında olmadan neredeyse hemen birbirlerinin elbiselerine saldırırlar. Sevmek sevişmek midir..
İlla sevişmek mi lazım.
Ben mi seksi sevgi ve aşktan ayrı gören her zaman illa birbirini takip etmemesi gerektiğini düşünen bir anormalim.
Her seni seviyorum dendiğinde sevişmek gerektiği için çiftler yıllar ilerlediğinde aralarındaki tutkuyu kaybediyor olabilirler mi..

Bunca yıldır filmlerle bilincimize işlenen bu olay yüzünden performansını kaybeden erkek ve kadın artık gençliklerindeki kadar sık sevişmek istemeyince bu sefer sevgi ve tutku dolu sözler ve anlar yaşamaktan kaçmaya başlıyorlar. Yada birisi sevgi sözcükleri söylerse o anda performansını tammalayamayacağını düşünen bir diğeri karşılık vermemeye çalışıyor ve bu da daha tehlikeli bir noktaya beni sevmiyora ve gerçekten çiftlerin içinde bir şeylerin ölmesine sebep oluyor.

Yapımcılardan ve yönetmenlerden ricam romantizm sevişmeye dönüşmesin artık.. Beynimizi bu şekilde şartlamayalım ilişkilerimizi kurtaralım..

21 Mayıs 2009

I am lost

Kendimi arıyorum. çok uzun zaman oldu.. her yönden her yönüme derinlemesine analizler yapıyorum. Ben neyim. Kimim ben. Bu olmuş olan ben mi?

Böyle mi olmak istedim. Beni bu bana sürükleyenler neydi. Bildiğim şu ki mutlu değilim.
Hissetmiyorum. Tamamen hissizim. %99 herşeye karşı hissizim..

Çok hislerimin kıpırdadığı anlarda mutlu oluyorum ama o anlarda bedelleriyle geliyor.
Nefes almak hiç kolay değil. Ödünsüz hele hiç değil.

Aynada kendimi inceliyorum. Bu beyaz ten bu sivilce izleri bu sakallar bu saçlar. Gözlerim.. Lensler. Çıkarıyorum flu takıyorum net. Ellerim. Yer yer sertleşmiş. Neler yapmış bunca zaman. Bacağım kolum bedenim. Bedenime bakmaktan alamıyorum. İçimi, iç organlarımı düşünüyorum. Hiç görmediğim ben parçalarım. Nasıl işliyorsunuz. Bir sorununuz var mı?

Ben neyim. Tatminsizlikten boğuluyorum. Neşe verenler bile sıkıcı.. her obje her var olmuş olan bir süre bir an ve bunların arasında da çok azı..

Ellerim daha doğrusu hareketlerim parmaklarımı açmak hareket ettirmek bir şeyi tutmak. derimin hissetmesi ama benim hissetmemem.

Çok fazla yattım sırtüstü. Kendimden dışarı çıkıp kendimi incelemeye..

hayat tamamen yok aslında. yokki neden bu mücadele ve yorgunluk. kendimi boşluğa bırakmak ve derin çektiğim nefesi de salıvermek istiyorum. 2 snlik boşlukta havada asılı duruduğumu anlama anındayım sadece ve hayat bu. ya şaşırarak düşeceksin yada bunu anlayarak rahatça..

önüme çıkan herşey düşmanım. insanlar özellikle
beni kimse bilemez bu da herşeyi düşman yapıyor..

düşüş...

14 Şubat 2009

Sevgililer Günü

65 yaşında ak saçlarımızı birbirine değdirerek omzuma yaslandığında saçlarından öperek sarılacağım ve bundan huzur duyacağım insandır benim sevgilim..

12 Şubat 2009

I cant take it anymore..

Bu hayat sistemi tum "ben"i bloke ediyor.
Artık mucadele edemeyeceimi hıssedıorum..

Mutluluk yok galiba.
Keşke kendimi beğenseydim..

Sorun..

21 Ocak 2009

Enerji sıkıntısı

O kadar çok sıkılıorum ki.. İnsanların benım enercimi, gunumu sahip olduum herşeyi emmesine izin vererek sıkıntımı dağıtmalarına olan umudum sadece can sıkıntımı arttırıyor.
Buna bile tenezzul etmiyorlar.
Yada işte dolayısıyla emiyorlar ve kurutuyorlar. Sıkıntım ise baki..
Çaresizim çünkü çözüm bulamıyorum. Can sıkıntısı gerçekten ölümcül bir azap..

Heyecanım yok..
İlgim yok..
Hevesim yok..
Değersiz..

Kendime zarar verince bazen biraz sanki birşey hissediyor gibi oluyorum.. Ama o kadar çok çabuk sönen bir kıvılcım.

Yorgunum uyuyamıyorum ve sıkılıyorum. Birşey istemiyorum. Neden..

3 Ocak 2009

Değişim

Kabuk değiştirmek. Sevdaya yakalanmak.
İçi kurumak.
Tazeliğini kaybetmek.
Nasır tutmak.
Kendimi değiştirmekten bahsediyorum.
Lezzetsiz ve acı olmaktan ve beni buna iten sebeplerden uzak çok uzağa gitmekten..

Çaba sarfetmediğimde yokolmamın yanlış olmadığını görüyorum.
Çaba sarfettiğimde başarılı olmamamın yanlış olmadığını görüyorum.
Amaçlar ve hedefler yenilenmezse insan yalnız kalıyor.
Beni yalnızlık değil, kalabalık olmak istediğimde kuklalaşmak öldürüyor.
Değişim beni zinde tutan yegane hayat damarım.
Hep aynı ve hep yanlışta
o zaman değişiyorum..