25 Eylül 2010

Bluetooth

Aklıma geldikçe gülüyorum. Düşünüyorum da aslında çok komik bir olay olmayabilir ama böyle kafada kurgulasan bu kadar iyi gerçekleşmeyecek bir olay olması nedense beni güldürüyor. Belki de başıma hiç baştan aşağı kurgu kokan komik olaylar gelmez ve bu bir ilk ve ben çok sevdim belki de bundandır. :) Neyse anlatayım..

Şimdi arabalara bluetooth olayını koymuşlar ya bağlıyosunuz telefonu arabanın ses sistemine bluetooth çekim alanındayken eller serbest konuşuyosunuz. Hoş birşey.. Geçen bir arkadaşla buluşcaz bir yerde oturup birşeyler yicez atladım gittim. Mekana geldim arabayı verdim valeye mekanın kapısında arkadaşı arıom telden gelmiş mi nedir durumu diye. Telefon çaldı ve açıldı saniyeler sayıyo ben alo alo bağırıyorum ama ses gelmiyo karşıdan, alala falan oldum bi 40 50 sn baırındım soora jeton düştü ulan dedim arkama döndüm vale arabayı kapının orda bi yere parkedio yüzünde bir garip ifade hasktir oldum kahkahayı patlattım o sırada arkadaşımı gördüm. Yanına gittim ama gülüyorum o da beni gördü olm arıosun ne cevap vermiosun bi ton küfür ettirdin demez mi.. Ben yarıldım.. arabayı parkeden adamın halini düşündüm bir an hehehe adam neye uğradığını şaşırmıştı. Bi an kendimi adamın yerine koydum alıon birinin arabasını parkedion o sırada birden arabadan bi telefon sesi gelio soora birisi sizinle konuşuo "aloo aloo ne var lan biip bippp bippp cevap versene biip" şeklinde huhehaheh..

19 Eylül 2010

Korkuyorum

Bir süredir düşünüyorum tam olarak kendimi ve davranışlarımı analiz etmeye çalışıyorum. Elbette evet oyu kullanmamın büyük bir sebebi; devletçi ulusalcı ve yıllarca müslümanlara hayatı zor etmiş, bu kitleye - Türkiyede çoğunluk olan bu kitleye - bastırarak yıldırarak zorla, zulumle eziyet çektiren, kenara ve köşeye atıp inançlarıyla değerleriyle dalga geçip aşağılayan, inancına göre yaşamasına ve herkesle aynı eşit haklara sahip olmasına karşı çıkan, gaddar zihniyetin hakimiyetinin kırılması ve Türkiyeyi elinde tutan kurumlara çok sesliliğin ve değişik fikir ve görüşte insanların da girebilmesinin sağlanması. Dolayısıyla da buralardan çıkan kararların herhangi bir görüşe düşünceye ideolojiye ait olamaması. Olması gereken ve adil kararların yönetimlerin var olması ve demokrasinin gelmesi. Tam bu dediğim hemen olmaz ama hali hazırdaki o zalim insanlar en azından güçlerini kaybederler bu adımla başlamakta fayda vardır.

Ancak bir diğer husus da korkum. Nazlı Ilıcak'ın yazısı aslında tam o korkumu dile getiriyor. Bugün "kıyı" şeridinin korkuları var da benim gibi evet vermiş insanların korkuları yok mu?. Var ve diğerlerinden çok daha somut ve korkulması gereken bir korku. Yazıdan korkumu anlatan bir bölüm..

"...Düşündüm de, ben de korkuyorum. Oyunu bile atmayı beceremeyenlerin iktidara gelip ekonomiyi alt üst etmesinden, aynı Ecevit'in başbakanlığı döneminde yaşadığımız günlere geri dönmekten korkuyorum. Birinin "ak" dediğine, diğerinin"kara" diyeceği koalisyonlardan korkuyorum. Bu kadar dinamik bir başbakan yerine, yürüdü, yürüyemedi, düştü düşecek havasında birilerinin başımıza geçeceğinden korkuyorum. Enflasyonun tavan yapmasından, Türkiye'nin fakirleşmesinden, Ergenekoncuların serbest kalıp, Andıçlarla insanları karalamasından, darbecilerin yeniden palazlanmasından korkuyorum..."


Bugün de fakir insanlar var ve herşey mükemmel değil ancak yarın o beceriksiz ve yıllardır iktidar olamadığı için açlıktan midelerine kramp giren o kadrolar arsızca ve amansızca bu ülkeye dişlerini geçirip acımadan talan edecekler diye korkuyorum. Bugün fakir olan fakir olarak kalacak ama bugün biraz yaşama umudu olan geçinebilen yada zenginleşmeye başlayan insanlar darmadağın olacak ve batacak her dönem en tepede olmaya alışmış çok küçük bir zümre daha da yükselecek ondan korkuyorum. 10 yıl öncesine göre zenginlik daha tabana yayıldı ve belki 10 sene sonra daha da yayılacak bugün fakir olanlar için gelecekte bugün umut var ama "ötekiler" başa gelirse bu umut da kalmayacak bundan korkuyorum. İnsanı sevmeyen, insana değer vermeyen, geçim kaygısı para derdi olmadığı için kafayı ideoloji ve devletle bozmuş insanların başa gelmesinden korkuyorum. 
Belediye seçimlerinde bulunduğum ilçede oy vermeden önce adayların vaadlerine hayallerine baktığım zamanı hatırlıyorum. Beylikdüzü gibi İstanbulun en dinamik en yeni ve en hızlı gelişen büyüyen bir ilçesinde belediye başkanlığına seçilmek için cumhuriyet meydanı yapacağız, şiir festivali düzenleyeceğiz laik cumhuriyeti koruyacağız diyen zihniyetlerin başa gelmesinden korkuyorum. Ve bu korkularımda çok haklı olduğumu düşünüyorum. Bu zihniyet ne zaman başa gelse yada ucundan yaklaşsa Türkiye'nin acıları ve çektikleri hafizalarda. Oysa bu "kıyı" şeridinde yaşayıp da korkan insanları anlayamıyorum. 8 yıldır iktidarda olan bir partiden hala korkuyorlar. Anlayamıyorum. 
Nazlı Ilıcak Yazısı

14 Eylül 2010

Bir şeyler yazmak istiyorum ama şu son günlerde o kadar çok bilgi emdim ve o kadar çok düşündüm ki.. Beynim yazı üretecek fırsat bulamadı. Boğulmak da böyle bir şey işte sanırım..

İlk olarak beynimde bir yerlere yerleştirmem sınıflandırmam ve kategorilere ayırıp derleyip toplamam gereken hayatın ayrı noktalarına ait onlarca düşünce var ama yapamıyorum. Bunu yapamamak da beni huzursuzlaştırıyor, yoruyor üzüyor yıpratıyor.. endişe bütün vücudumu kaplıyor ve bir anda artık beynim tahammül edemeyeceği bir noktaya ulaşıp her şeyi yok farzedip tamamen bunların dışında çok laylaylom bir şeye gömülmeye çalışıyor. Kaç kere beynimi boynundan tutup topraktan çıkardım ama buna bir çare bulamazsam belki bir sonrakinde artık başarılı olamayacağım.

12 Eylül 2010

Toprak

Toprak beni büyülüyor.
Bazen bakakalıyorum.
Üzerine oturup ellerimi daldırıp avuçlamak ve sonra avucumda taneleyerek akıp gitmesini seyretmek hissetmek. Diktiğim bir fidana bakıyorum gün be gün suladıkça büyümesine bir sebzeye bir meyveye dönüşmesine bakıyorum.
Toprak ve su.
Çok acaip birşey
Saklayıcı koruyucu ve üretici. Tek başına hiçbirşey belki ama bu dünyadaki birçok şeyle etkileştiğinde çok fazla şey. Allahım yarattıklarını azıcık düşünüp şu cüzi aklımla gözlemleyip düşününce sarsılıyorum titriyorum ve aklım başımdan gidecek gibi oluyor.

3 Eylül 2010

Kıpkırmızı..
Çekiliyorum.. Belimden kucaklanmış sürüklenerek sanki.
Kırmızının çekimi işte. Gözlerimi yuvarlıyorum değişsin düzelsin istiyorum. Turuncu oluyor bir anda. Güzel mi?
Aslında pek beğenmedim. Açık bir mavi istiyorum herhalde. Ama mavi de sevmem ki. Kendimi kandırıyorum. Bordo. Mor. Parlayan bir gümüş grisi. Elimi uzatıyorum. Açıyorum avucumu parmaklarımı sonsuza ulaşmak ister gibi. Daldırıyorum en tepeden.. Yoğun kıvamda karışmalarını izliyorum.
Hissiz bir çene.

Vucudum da hep karmaşık.
Renkleri bir kenara koyuyorum. Birazını yanağımda bırakıp öyle kenara koyuyorum. Beden.
Beni yere bırakması için yukarı çeviriyorum gözlerimi nasıl bir anlam katabildiysem kendimi usulca alçalırken buluyorum. aman nasıl olsa bedenim sadece diyerek umursamıyorum hatta gülümsüyorum bile. Kurumuş renkler çatlıyor.

Bedenim karışık onu duymaya çalışıyorum. Hep severim o anda da denemek istiyorum. Her tarafını hareket ettirebilirken vucuduna beyninin emirlerini dinlemesini keserek sanki hiçbir uzvunun hareket etmeyeceği paniğini yaşatmak.

Gülümserken çatlamanın çizdiği yolu merak ediyorum.

2 Eylül 2010

Gülmek bazen güzel oluyor.
ama hep sonrasında daha derin düşüncelere dalıyorum..
hayatım gözlerimin önünden geçiyor
gözlerim çevremdekilere takılıyor
onların hayatlarını görmeye çalışıyorum istemeden
hızlıca geçip gidiveriyor..
elbette bilemem derinliklerini ama o an yaptıkları şey üzerinden bakıveriyorum.
sonra ölüm geliyor aklıma
3 5 bilemedin 10 20 yıl daha yaşayıp
ölüvereceğiz hem de nasıl olacağını bilemeden

kendinize nasıl bir ölümü yakıştırabilirsiniz..
hiç değil mi
evet zor
insan beyni bunu düşünemiyor
yatmış uykuda hissetmeden öleceğiz gibi gelir hiç birşey duymadan görmeden..
herkes böyle düşünüyordu ama herkes çok değişik öldüler
ölüm nasıl birşey düşündükçe garip oluyorum ve bu
kesinlikle
anlaşılmaz bilinmez ve her yaşayanın tecrübe edip de bir sonraki nesle aktaramadığı bir şey
işte sırf bu bile beni ürpertiyor.
Allaha sığınmak korkmak ve acziyetimi anlamak için yeterli oluyor.
ya o kibirli insanlar
kendilerini ve akıllarını üstün görüp aklın dediklerini gerçek ve doğru kabul edenler.
bir insan aklına nasıl güvenir nasıl onun ipiyle kuyuya iner anlayamıyorum
bir rehbersiz yola çıkmak bu koskoca hayatta nasıl mümkün olabilir
kör ve batmış insanlar..
beni yanınıza çekmeyin
rahat bırakın
temizliğimden beslendiniz çok zaman
artık daha fazla kirletemeyeceksiniz.
aptal ve azgın nefsim seni boğarak yok edeceğim..