25 Ağustos 2011

Tuzu eksik olmuş

Bu yürüdüğün yol değil. Bu adımlar doğru yöne doğru yönelmemiş.
Hayatının tuzu eksik be adam. Bırak hala tadsız tuzsuz kaşıklamaya çalışmayı. Git önce tuz bul sonra tadına vara vara ye doy

Yine içim titriyor.
Tuza ulaşamıyorum.

Korkular korkular korkular.

24 Ağustos 2011

Hollow

Yine bir yorgunluk yine bir bıkkınlık. Bilinçli olmanın dayanılmaz ağırlığı..


Ne yapıyorum. Daha ne kadar ne yapacağım. 

Son günlerde gündemime giren şeytan, yeni dünya düzeni ve illuminati.. O kadar ruhumu sıktı ki.. Rahatsız oldum. Onunla ilgilenme buna bulaşma şunu zaten biliosun diye takılınca da insanlarla iletişimi ve yapacak edecek bir şeyi kalmıyor insanın. 
Şeytana tapan ve de bunların elinde oyuncak olmuş birebir ekmeklerine yağ süren insanlar ne kadar çoğunluktadır bilemiyorum ama hak yolu aramadan bu yalan ve geçici dünyada para ve güç sahibi olmak için kendini önemli zannetmek için herkesten farklı olmak ekstra güçler sahibi olmak için zevk için ve sahip olduklarını koruma gayreti için vicdanını ve ruhunu satan insanlara acıyorum. Bunun çok mild bir türünü kendimde de görüyorum bataklığa girmiş ve çıkamamış birisi olarak kendime de acıyorum. Ama ahmaklık derece derece en büyük ahmak olmaktan korkarım. 

Böyle bir ahmak ve rezil birisine rastladım. Adam oturmuş bu şeytanla işbirliği yapanları deşifre edeceğim diye bir site yapmış bunu gazlamışlar.  Kendisinin de dinden haberi olduğunu zannediyor ve o bakış açısıyla yazıyor. Ama kafayı new age felsefesine takmış ve mevlana ve muhyiddini arabinin de bu felsefenin görüşleriyle örtüştüğünü falan iddia ediyor. Ne tasavvuf nedir biliyor ne din iman nedir anlayabilmiş. Haydi bu büyük ihtimalle illuminatiyi ortaya çıkarıyorum diye araya sokuşturduğu yarım yamalak bilgileriyle herşeye zarar vermek amacında ya bunu okuyup da adama yorumlar yazmış olan dini aklına göre yorumlayan evet işte bu diye yazan allah razı olsun diyen yüzlerce zavallı. Allah hepsine ve arayan araştıran içinde bir boşluk hissedebilen herkese hidayet nasip etsin. Amin.

Doğru insanların izinde olmak doğru din iman bilgileri almak ve doğru alimlere tabi olmak çok büyük nimet. Aklıyla mantığıyla yorumlayan nefsine, nefsine uyan da şeytana uyar. 

Bir de komik teori var ki şeytan aslında kötü değilmiş. Allah tarafından kötüyü oynamak için görevlendirilmiş de aslında fedakarmış. Şu linke tıklayın ve şeytanın neden lanetlendiğini okuyun.  Buradan da şeytanın çeşitlerini okuyun..

İnsanların kibirleri o kadar kabartılmış ki. Aklıyla herşeyi anlaması ve aklıyla herşeyi eğip bükmesi istenir olmuş. Buna uyan da o kadar çok ahmak var ki. 
Çok basit olarak aklımızla dini tamamen anlayıp uygulayabilecek olsaydık o zaman peygamberlere ne gerek vardı? Sadece kuran okuyarak herşey anlaşılır olsaydı neden bir peygamber geldi. 
Eshabı kiram (peygamberimizi vefatından önce bizzat görmüş ve müslüman olmuş kimseler) arapça bilmelerine ve kuranı da okuyabilmelerine rağmen her ayetin manasını peygamberimize sormuşlardır. 
Peygamberin sünnetine uyanlar, mezhep imamlarına uyanlar, ve bir de yaşadığı dönemde peygamberin izinden gelen bir silsileye mensup bir alim zata tabi olanın daha başka birşeyi aramasına gerek yoktur. Ona düşen görev okumak öğrenmek ve uygulamaktır. Bunlara sahip olup da bilip de hala arayan doğru yolu değil aklına ve nefsine uygun bir din vaadedecek sapık bir tarikat arıyordur. 

İnternette araştırırken gördüğüm en garip şey de. Fıkıh bilgilerine sahip olmadan tasavvuf bilgilerine vakıf olmaya çalışıp kısa yoldan evliya olup kerametler gösterme hevesi. Ne kadar yanlış. Fıkıh bilgisi olmayan bir insan evliya olabilir mi? Olamaz. 

Ne yazmak için oturdum ve neler yazdım. Ama madem yazdık internette ilgimi çeken bulduğum bir kaç şeyden de bahsedeyim. Geçen bir arkadaşıma hipnozla terapi tavsiye ettiğim için dikkatimi çeken bu husus doğru yada yanlış da olsa önemsenmesi gereken bir konu. Şimdi tavsiyemin ne kadar yanlış olduğunu düşünüyorum. Yine şeytanı ve ona tapanları deşifre eden bir belgeselde zihin kontrolüne vurgu yapıyor ve hipnozla tedavinin ve hipnozun bir bilim olarak yaygınlaştırılmasından bahsediyordu. 2008 yılında yapılan bu belgesel aslında son 2-3 yılda bir anda amerikada şurda burda bilmemkimlerden icazetli hipnozcuların yerden biter gibi nasıl türediklerine bir açıklık getirmiyor değil. Doğru yada yanlış ama şu bir gerçek ki hipnoz denen şeyin ne olduğu hakkında hiçbir bilgimiz yok ve beynimizi kendi elimizle bu tarz tedavi yaptıklarını söyleyenlere teslim etmek bana çok yanlış göründü. 

Bir diğer konu bu hipnozcular gibi yaygınlaşan da ruh çağırma ölenlerle iletişim kurmak ve buna aracı olmak. Bu tarz insanlar da çok yayıldı bir anda.. Ruh çağırıyorum diyip de ruh geldi diyenler aslında cinleri dinliyorlar. Cinler en küçük yerlerden bile geçebilen ve uzun yaşayan varlıklardır. Dolayısıyla bir çok şeyi görüp bilebilirler. Ve bu şekilde inandırıcı olabilirler. Bu aracı insanlar da çaresiz insanları kandırıp onların merakı üzüntüsü ve gaflet anlarından yararlanarak ceplerini doldurmakla meşgul olurlar. 

Ruh çağıranlar, ölenin ruhu geliyor diye milleti kandırıyorlar. Kâfirlerin ruhları hapsedilmiştir. Gelmeleri mümkün değildir. Müslümanların ruhları ise, fâsıkların, kâfirlerin çağırması ile gelmez. Kâfirlerin ruhları hapis olduğu için rüyada bile görülmezler. Şeytan onların şekline girip görünür. (Miftah-ül-Cenne)

Ruhçuların ruh hakkındaki söylediklerinin hemen hepsi yalandır. Çünkü Kur'an-ı kerimde insanlara ruh hakkında çok az bilgi verildiği bildiriliyor. (İsra 85)

Ruhçular, fazla bir şey bildiklerini iddia ediyorlarsa, bu âyeti inkâr olur. İmam-ı Rabbani hazretleri, tenasühe inananın kâfir olacağını bildiriyor.



23 Ağustos 2011

Melekler ve İblis

Sual: İblis, lanetlenmeden önce, meleklerin hocası mıydı?
CEVAP Evet, meleklerin hocası ve reisi idi. İslam âlimleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın emri ile, bütün melekler, Adem aleyhisselama doğru secde etti. Meleklerin hocası olan İblis, emri dinlemedi, secde etmedi. İmam-ı Salebi hazretlerinin, İbni Abbas hazretlerinden rivayet ettiğine göre; İblis, meleklerle beraber idi. Ateşten yaratılan cinler taifesinden idi. Melekler ise, nurdan yaratıldı. İblis’in önceki adı Azazil idi. Cennetin bekçilerindendi. Dünya seması meleklerinin reisi idi. Dünya, semasının ve yerin sultanıydı. Meleklerden ilimde üstün idi. Gök ile yeryüzü arasını idare ediyordu, bunun için kendini büyük gördü. Bu hâli onu Allah’a isyana sürükledi. Allahü teâlâ da onu, rahmetinden uzaklaştırdı. (Camiul Ahkam)
İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki:
(İblis, Cennet bekçilerinden idi, dünya semasının işlerini idare ediyordu.) [Beyheki]

Said bin Müseyyib buyuruyor ki:
(İblis, Meleklerin reisi, hocası idi.) [İbni Cerir, İ. Süyuti]

Sual: Kur’anda, İblise değil, meleklere secde emri verildiği bildiriliyor. Şeytana böyle bir emir verilmediği halde, neden şeytan cezalandırılıp lanetlendi?
CEVAPHâşâ, Allahü teâlânın, yanlış, lüzumsuz bir şey yapması, haber vermeden, suçsuz bir mahlukunu cezalandırması, yani zulmetmesi, elbette mümkün değildir! İblis, Meleklerle beraber yaşıyordu, onların hocası idi. Allahü teala, içinde, İblis’in de bulunduğu melekler topluluğuna emir verdi. O toplulukta, İblis olmasa idi, verilen emirden sorumlu olmazdı. Âyet-i kerimelerde, (Fakat İblis secde etmedi)buyurulduğuna göre, İblis de, secde emri verilenlerden idi. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:

(Meleklere, “Adem’e secde edin” demiştik. İblis hariç, hepsi secde etmişti. O, cinlerden idi. Rabbinin emrinin dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da, İblis’i ve onun avenelerini dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar, sizin düşmanınızdır. [Şeytanın yolundan gidenleri dost edinerek, Cenneti verip Cehennemi almak]zalimler için, ne kötü bir değiş tokuştur.) [Kehf 50]

Şeytanın, secde ile emrolunduğunu bildiren, iki hadis-i şerif meali şöyledir:

(Ademoğlu, secde âyetini okuyup da, secde edince, şeytan ağlayarak uzaklaşır. Sonra şöyle der: Yazık bana, ademoğlu secdeyle emrolundu ve secde ettiği için Cennete kavuştu. Ben de secdeyle emrolundum, ama isyan ettiğim için, Cehenneme müstahak oldum.) [Müslim]

(Kibirden sakının. Kibir, şeytanı secde etmemeye sevk etti.) [İ. Asakir]

Sual: İblis, Hazret-i Âdem'e secde etmediği için niye lanetlendi? Şeytanın Hazret-i Âdem'e secde etmeyişi ile, Allah’a isyanın ne alakası var? Hem Allah’a isyan etmiş olsa bile, isyan lanetliğe, küfre sebep olur mu? Niye Allah kendisine değil de, Hazret-i Âdem’e secde edilmesini emretmiştir?
CEVAPSecde, Âdem aleyhisselama değil, Allah için yapılması istendi. Yani Hazret-i Âdem istikametinde Allah’a yapılması istendi. Biz de Kâbe istikametinde Allah için secde ediyoruz. Kâbe’ye secde etmiyoruz. Meleklere ve İblise, Âdem aleyhisselam istikametinde Allah’a secde edilmesi emredildi. Şeytan ise, bu emrin yanlış olduğunu söyleyerek secde etmedi. Yani şeytan secde etmediği için değil, Allah’ın emrinin yanlış olduğunu söylemesi onun lanetliğine sebep oldu.

Namaz kılmayan, oruç tutmayan kimse, Allah’a isyan halinde olmakla beraber ona kâfir denmez. Ama namazı, orucu lüzumsuz görürse kâfir olur.

İşte şeytan da Allah’ın emrini uygun görmeyip, (Ben ateşten o ise, topraktan yaratıldı. Ateşten yaratılan bir varlığın, topraktan yaratılan bir varlığı kıble edinmesi yanlıştır) diyerek secde etmedi ve ebedi lanetliklerden oldu.

Melek ve şeytan
Sual: Her insanın yanında bir melek ve bir şeytan var mıdır? Bir de,İslam Ahlakı kitabında (Şeytanım Müslüman oldu) hadisi geçiyor. Şeytanım Müslüman oldu ne demektir?
CEVAPHer insanın yanında bir şeytan olduğu gibi, herkesin yanında bir de melek vardır. Şeytan, insanın kalbine kötü düşünceler, vesveseler getirir. Melek ise, insana iyi düşünceler ilham eder. Üç hadis-i şerif meali:
(Melekten gelen ilham, İslamiyet’e uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyet’ten ayrılmaya sebep olur.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ, benim yanımdaki şeytanın vesveselerinden beni muhafaza etti.) [Berika]

(Allahü teâlâ, bana ihsan etti. Şeytanım Müslüman oldu.) [Berika]

Buradaki Müslüman oldu demek, teslim oldu, bana zarar veremedi demektir. Zaten kelime olarak Müslüman, teslim olan, kayıtsız şartsız boyun eğen demektir.


21 Ağustos 2011

Hayat

Herşey aynı. yazanlar, yazarlar, okuyanlar, eleştirenler, yaşayanlar, bakanlar, görenler, konuşanlar, beyinsizler. vs. vs.

Hayat tam gaz son sürat değişmeye fırsat bulamadan aşınarak yozlaşarak aynen devam.

Ben

Ben değişiyorum. Giderek değişiyorum. Kendim için harika yönde benim dışındakiler için bilmiyorum. Banane.

Çok net içimde birşeyi büyüttüm. Beni. Ben varım bende, benden başka da birşey yok. Kalbime dokundum. Ruhumu dinledim uzunca. Geleceğime baktım dikkatlice. Ve tesbit ettim eksikleri. Yazdım alt alta. Başladım sonra sırayla. Bazen çok sesler çalındı kulağıma. Neden konuşur insanlar bilmem. Ben de konuşurum ama ben kendim için konuşurum. Dinlenmeyi umursamam dinleyen varsa o onun sorunudur. Dinlemiyorlarsa da onların sorunudur. Ama dinlenmeyi uman isteyen ve üsteleyen insanlar var bunu anlamsız buluyorum. Bugün hala varlıklarını anlayacak kadar düzelmemişim ama yarın bunu da anlamayacağım çünkü tüm eksiklerim hızla kapanıyor tüm yanlışlarım doğrulanıyor.

Hayat doğru ben doğru. gidiyorum. takılmadan.

11 Ağustos 2011

Eksik

Hep birşeyler eksik. Hep içimde bir kocaman boşluk. Deliler gibi her onume çıkan yerde doymayı arıyorum.
Çırpınıyorum ama yok nafile..

Her yerden hayalkırıklığıyla dönüyorum.
Ah şu zihnimdeki takıntıları kırabilsem de özgürce aradığıma tamamen koşabilsem. Kendimi neden engellediğimi bilmediğim ve anlayamadığım halde boşluktan yakınarak geçen zamanlar.. Öyle gidiyor gidiyor işte..

Suyun şırıltısını duyuyorum. O serinliğin nemini alıp ferahlamanın özlemini içimde büyütüyorum ama nerede işte tam nerede onu görüp de koşup doya doya kana kana içemiyorum. Biliyorum orada işte. Ayaklarım gitmiyor. Anlamsızca..


Çok yorgunum çok.
Her geçen bir iz bırakıyor.

6 Ağustos 2011

Depresyon

Sanırım çok derin bir depresyondayım bir suredır ve bunu dısa vurmam bıssuru post yazmam lazım ama bıse cıkmıo.
bunu cok anlamıs dıılım
depresıfken ıcerıı dıse dokunur yada dııl bıssuru kapkaranlık yazı yazardım ama neden bıse yazamıorum cozemıorum.
hem depresıf hem de bloklanmıs olmak benı cok huzursuz edıo
depresyonun bana zarar vermemesını sankı bu yazılarla saalıordum gıbı hıssedıorum ve yazı yazamazsam bu sefer kalıcı bır hasar vercek bu depresyon dıye korkuyorum.

kendımı duzenlemem lazım
dusunce sıstemımde bır arıza var sanırım.
dısa vurma aksıyonlarım uyumsuzlastı.
alert alert

1 Ağustos 2011

Mecnun ve devesi

Mecnun bir gün kesin karar vermiş, (Leyla’yı görmeye gidiyorum) demiş. Devesini hazırlayıp yola çıkmış. Leyla’nın köyüne doğru sürmeye başlamış; ama tesadüfen iki üç gün önce de devesi doğurmuş. Tabii Mecnun bu, yola çıkınca zikirle meşgul oluyor, deve de bunun zikirle meşgul olduğunu anlayıp sezdirmeden, geri, yavrusunun başına geliyor. Mecnun, ne kadar zaman sonra kendine gelince, (Ben neredeyim acaba?) diyor. (Allah Allah, aynı yerdeyim, bunda bir tuhaflık var; ama dur bakalım, herhalde biz yanlış yere sürmüşüz) diyor, tekrar Leyla’nın köyüne deveyi sürüyor.

Bir müddet gittikten sonra yine zikirle meşgul oluyor. Deve yine bunun zikirle meşgul olduğunu anlayınca, sessizce dönüp yavrusunun yanına geliyor. Mecnun, bir müddet sonra kendine gelince, (Ben nereye geldim acaba, Leyla’nın köyüne geldim mi?) diye bakıyor, yine aynı yer, (Bunda bir tuhaflık var) diyor. Bakıyor ki, deveyi nereye sürerse sürsün, yavrusunun yanına geliyor. O zaman durumu anlıyor. Deveye, (Arkadaş, sen kendi âşığınla yanıyorsun, ben kendi âşığımla yanıyorum. Biz, ikimiz bir araya gelemeyeceğiz. Senin âşık olduğun, yavrundur. Benim âşık olduğum, Leyla... Bunlar farklı şeyler, o halde biz seninle anlaşamayacağız, ben yayan gideyim bari) diyor.

Demek ki, ayrı düşüncelere sahip kimselerin, aynı gaye etrafında toplanmaları, zor veya imkânsız oluyor.

Aşk

Sevmeyi bilmeyen gerçek aşkı bilemez.
Sevmek varlığını sevdiğinde eritmektir.
Gerçek aşk işte bundan sonra ortaya çıkar.
Ve gerçek aşk asla bitmez, azalmaz.
Gerçekse bir aşk şüphede değildir.

Bu kadar güçlü bir sevgi ve aşkı kaldırabilecek bir insan yoktur.
Bir insana aşık olan kendini de onu da yakabilir.