29 Aralık 2012

Decosetter.com

Çok gelecek vadettiğini düşündüğüm, olgunlaştıkça keyifli olacak bir site açılmış. Bence herkes üye olmalı ve o evimizin ofisimizin yaşadığımız alanların keyif aldığımız özenip bezenip tasarlayıp dekore ettiğimiz kendmizi yansıttığımız alanlarını burada paylaşmalı.. Ben Decosetterı beğendim..

10 Aralık 2012

Vaha

Vaha.. Düşünün. Çöl sıcağında.. bitap düşmüşsünüz. Tükenmişsiniz. Umudunuz da yok. Yanınızdaki son damla suyu içeli saatler olmuş. Ağzınızın içi kuruma noktasını geçmiş, diliniz kemikleşmiş.. Halüsinasyon ama acı veren halüsinasyonlar görüyorsunuz adeta. Ve daha ileriye gitmenin anlamsızlığı içinde son bir kez daha göz alabildiğine kum sıcak ve ulaşılmaz duran yakıcı gökyüzü dışında hiçbir şey olmayan dört bir tarafınıza bakarken yeşillikler içinde kocaman dallarından büyük yaprakların sarktığı bir ağacın gölgesinde kenarında sazlıklar olan bir küçük göl, öylece duruyor. İnanmıyorsunuz ama bir adım atıyorsunuz.

Kuşkucu bir bakışla adımlar birbirini takip ediyor ve adımlar koşar adıma derken takatsizlikten yere kapaklanılmış ama hala görüntünün kaybolmamasından alınan güçle umutlu bir sürünmeye dönüşüyor. Mutluluk. Zevk. Sonsuza dek orada yaşama isteği. Sizden daha fazla bir vahanın değerini bilecek kimse olamaz...

4 Aralık 2012

Köşeyi dönünce hemen orada

Mutluluk. Ama işte inanacaksın. Köşeden kafanı uzatıp bakacaksın, göremiyorsan hala gözlerini kısacaksın görmeye çalışacaksın daha da yaklaşacaksın. İşte sonra birden bütün aydınlık enerjisiyle güneş doğacak ve sen hala aradığın için tüm çıplaklığıyla mutluluğu bulacaksın. Aslında hep orada hep yakında sadece kendini karanlığa ve onu bulamadığın yerlerde ısrarla debelenmeye bırakmazsan bulabileceğin yerde..

dümdüz yürü ezilsin kaldırım taşları..

7 Kasım 2012

Sessiz Gece

Düşünmeden oturmak ve karşıya bakmak. Uzunca bir süre öylece durmak. Sonra yavaş yavaş kendini düşüncelere teslim etmek. ama sadece mutluluk verenlerine. Hayat normalde seni ne kadar senin istemediğin öğeleriyle de ele geçirmeye çalışsada eğer başarabilirsen zihnin sadece sana ait.

Bu çok güzel birşey. Sadece hoşuna giden şeyleri var edebilirsin düşüncelerinde.. Ve sadece hoşuna gidecek şekilde de varlıklarını devam ettirebilirler. Gerçek yada hayal hepsi istediğin gibi..

Saatlerce düşüncelerinde yaşanabilecek mükemmellik. Gerçekten bunları deneyimlemeye alıştıktan sonra çok az şey dünyada tatmin edici ve yaşanılası oluyor. Ama elbette çok boyutlu gerçek hayatta yaşanabilecek devamlı sürekli ve bozulamayan bir mutluluk birden fazla duyu organından beyne aktarılırsa verdiği keyif kat kat fazla olabiliyor.

Şunu söyleyebilirim ki.. Sevgi ve sevmek bunlardan biri.. Seni seven ve seninde aynı dozda seveceğin ve sevmesinden mutlu olacağın bir deneyim yaşamak tadılması gereken bir durum. Yaşayamayanlara dilerim. Tek sıkıntı bunu kaybetmemek yada kaybetmemek için bir süre sonra sorunlarla boğuşmak durumunda kalınabilme ihtimali..

11 Ekim 2012

Mutluluk

Gri bir bulut uzaktan yavaş yavaş gelir görürsünüz. Diğerlerinden farklı.. Bir an düşünürüm neden diğerleri beyaz ve o gri. Mavi gökyüzüne bakarım. Aydınlığın güneşin verdiği parlaklığın rengini duyumsarım. Bunların hepsi şu bir anın büyüleyici gerçekleridir.

İşte o gri bulut her geldiğinde içimde bir şeyler yiter gider. Bazen buna karşı durmayı griye değil de içimdeki canlılığa tutunmayı isterim. Ama önünde gri dururken sana aydınlığa bağlanman için de bir neden yokken. Tek görünen yol dümdüz olandır.

Artık duruyorum. Bakıyorum. Gri mi diyorum. Seni de seviyorum diyorum. Ama uzaktan..

24 Eylül 2012

Billion Dollar Man

İnsan hayatta suruklenen ve odaksız bir noktada bulunca kendini paraya vuruyor..
Bugün ceplerimi karıştırdım banka hesaplarımı baktım ve tüm varlığımı bir köşeye not ettim. 10 bin lira seviyelerindeyim..

Ve bugün yüzyıllık hayallerime başlıyorum. İlk hedef 40 yaşıma kadar 1 milyar dolar sahip olmak.

Çok saçma olacak şekilde mal mülk içinde yüzmek için değil insanlığa katkımın olmasını istediğim noktada bir şeyler yapabilmek için bu parayı kazanacağım. Tüm yoksul evsiz ama bu şekilde olmak istemeyen buna karşı bir çaba göstermek isteyen insanlara uzanan bir el ulabilmek için istiyorum bunu. Ve bunu yapacağım. Aylarca evsiz ve sokaklara düşmüş bir sona sahip olmaktan korkarak bunun nasıl olacağını düşünerek yaşadım ama şunu söyleyebilirim ki.. Bu hala olabilkir ama ben pes etmiyorum bugun mucadeleye kalkışıyorum bugun diriliyorum bugun artık ben eskı şu ben değilim..

Benim bilincim benim anlayışım benim insanlığım benim vicdanım maalesef elinde imkanları hazır bulunan bir çok kimsede bile yok. Ben şu hayatta şunu çok net gördüm ben çok özelim. Ben empatinin ne olduğunu biliyorum ve ben birilerine çok faydalı olabilirim. O zaman olacağım da.. tüm o ellerinde yuzbınlerce ımkanlarla sadece oturup kalanlara yazıklar olsun..

Bugün biz michael jacksonun dediği gibi aynadaki aksimizden başlamazsak değişmeye ne halta yararız ki biz..

22 Eylül 2012

The Spontaneity

I love that more than I love oxymoron words..
I really dont know what the time ahead and the future of my fucking behaviours of mine will bring but one day you bump into somebody and you have the time of your life.

I am totally amazed by the spontaneity that life brings.
I am sure that this is a shared feeling with the opposing party..

When you are all totally hopeless that there is no one living soul that matches you, somebody comes shining in.. When I had a feeling like that it always happened this way and it still continues to do so..
Life is full of happiness and beautiful things if you are ready for them. Just go out and search and open for all the beauties that are hidin in the shadows.. :))

AND OF COURSE NEVER EVER DONT FORGET TO SMILEEEEE!!!!

7 Eylül 2012

İlişkisiz aşkların adamı

İşte ben buyum. En sonunda kendimi bu alanda da tanımlayabildim. Ben aşık olmayı seven ama ilişki yaşamayı sevmeyen bir adamım. Bir insanla geçirilmesi gereken zamanların benim kontrolum dışına çıkması ve seçimlerimi kısıtlaması benim hayatımla birşeylerin kaynaşması.. ı ıh hayır buna gelemiyorum. çok rahatsız oluyorum.. Ama aşk güzel birşey. Birisine karşı sevgi duymak, aşık olmak heyecanlanmak harika duygular.. Yakınlaşmadığı ve o aşk gündelik hayatıma ulanmadığı sürece çok güzel..



Yürümek

Giderek çok sevmeye başladım. Özellikle böyle ağaçlıklı yürüme yollarının olduğu tamamen tenha değil ama araç ve insan yoğunluğunun oldukça az olduğu gölgeli hafif esintili geniş düzlüklü alanlarda düşünerek yürümek çok hoşuma gidiyor.
İnsan zihnini boşaltabiliyor. Daha odaklı düşünüp doğru kararlar verebiliyor.

Çalışma ortamları böyle yerler olmalı. İnsanlar şehrin göbeğinde adım atacak yeri olmayan ofislerde ve asansörlü adım atma gereksiniminin minimum ve kapalı ortamlarda olduğu dikey binalarda çalışmamalı ve yaşamamalı. Kampüs tarzı çalışma mekanları olmalı. Kesinlikle verimliliği ve mutluluğu artıran şeyler bunlar..

30 Ağustos 2012

Venn

Hayat beni şaşırtmaya devam ediyor..
Matematiğe kafayı taktığımdan beri hep şaşırtıcı basitlikler shortcut lar ve derinlikler de bulabiliyorum. Geçenlerde tablolarla işin içinden çıkılamayan bir yapının bir küme çizimiyle görselleştirilip çok basit bir ve efektif şekilde kurgulanabildiğine şahit olmak benim gibi pratiklik ve basitlik hastası ve hayranı olan birisini çok derinden etkiledi.. hele bu kümeleri ilkokulda öğrenmiş olmamız.. ve bununla çok advanced noktada birşeylerin çözüme kavuşturulması. Harika demekten başka birşey gelmiyor içimden. Harika.. Harika..

26 Ağustos 2012

Gipsy woman

Şarkıda bağırıyor gitarın eşliğinde 'I love you gipsy Woman'
bir nevi hipnotize..
yere oturmayı sevdiğimden beri en sevdiğim şey senin de benim yanıma gelip yere oturman.. elini üstüme koyman.
bana dönmen
sana bakmam
gözlerini yüzünü
tüm o güzelliğini
içime çekercesine
süzmem
ve senin bununla bir kedi yavrusu gibi haz duyman
kıpırdamadan sadece gözlerin, göz kapakların ve bedeninden yaydığın elektriğinle bana iletmen..

şu anda sana söylemeye utanıyorum ama canım biberli füme peynir çekti..

23 Ağustos 2012

Tan rengi

Hafif serin rüzgarı sahil kenarlarında sıcacık sevgilinin beline sarılmışken seviyorum. Şimdi bile düşününce o soğuktan koruyan kalbime yayılan sıcaklığı parfümüne buladığı kendi tatlı kokusuyla içime çekişlerim taptaze burnuma geliyor.

Ayrılalı daha bir kaç saat oldu ama özledim.. Sevmek güzel birşey ama sevilmenin yerini hiçbirşey tutamaz. Uyku tutmaz beni artık bu gece. Hiç yatmaya yeltenmeden dışarı atmalıyım kendimi..

Dünyanın akışına kaptırmış bir şekilde sürüklenerek, beğenerek nefret ederek seçerek işaret ederek geçirilen bir hayattan sonra başka hiçbirşeyi görmeden ve umursamadan yaşamayı hissetmek.

Nefes kadar taze..

6 Ağustos 2012

İçim

Fırtınalar kopuyor içimde.. Bir ayrılık bir kopuş bir kendini bölerek yeniden tanımlama.. Kangren olmuş işe yaramaz parçalarımdan kurtulmaya çalışıyor içim.
Çok büyük gelgitlerde hırpalanıyorum. Bazen dayanamayacak gibi oluyorum ama yine de dirayetliyim..

Kendini kabullenmek ne kadar zor birşey.
Zorluğu hep tek seçenek haline getirince aşabiliyorum ve bu da işte benim en büyük başarısızlığım..

Ah seçeneklerim bolken karar verebilecek dik duracak kuvvette olabilsem.

İnsan

Ortalık toz duman.. Herkes bir gaz da oturduğu yerden galeyana gelmiş üfürüyor.. O leş bu kalleşş..

Durdum biraz düşündüm.. Herkes insan doğuyor.. Sonra ne oluyor da bu vahşet bu kavga bu gözüdönmüşlük..
Aklım almıyor..

29 Temmuz 2012

Dark Night Rises

Dark night my ass diyorum..
Bu kadar film olmayan bir film hiç seyretmemiştim. Hele bir de oluşturulan o kadar pr ve beklentiye kıyaslayınca rezalet..

Cidden anlamıyorum dünyanın her yeri moronlarla mı doldu. 250 milyon butcesı olan bır yapım ıcın cıkageldiğiniz senar yo bu mu.. Hödö hödö diye konuşan filmin başından beri olan adamı nasıl olduğu belli bile olmayan şekilde mi öldürürsünüz.

Dünyanın en klişe ve aptalca en yakınındaki en büyük düşmanındır twistini mi uygularsın..
Sevimli görünen bir kötüden en sağlam destekçi mi yaparsın.. bu bütçeyle ilkokula giden bir çocuğa yazdırdıysanız senaryoyu yapabilirsiniz tabe.. Batman diyosun ulan bastan sona diyalog da diyalog..

Bilyoner bir adam elagant bi herif kaliteli bi vigilante olması gereken adam ne idüğü belirsiz bi sacmalıklar içinde..

boktan film aman derim vaktinizi harcamayın..

17 Temmuz 2012

Kendimi Seviyorum

Başka insanların alanında olunca yada işte bir kesişimde "ben" liği sevmiyorum ama ben kendimi seviyorum. Algılama ve analiz yeteneklerimi, objektif ve insandan yana olmayı, hata yaptığımda bile bunu açıkca kendime eleştirebilmemi vicdan sahibi olmayı ve mutlu ederek mutlu olmayı sevmeyi beğeniyorum.

Benim gibi şekiller ve şablonlara takılmayan inandıklarına tutkuyla bağlı ama bu tutku için başka insanlara zarar vermeyen içinde insanı barındırabilen, almak kadar verebilmeye de yatkın mutlu ederek mutlu etmeyi seven insanları ve de en önemlisi ambalaja karşı kırıcı olmayan ve olabildiğince de bunu önemsemeyen insanları seviyorum..

Kendimiz haricinde dünya istisnasız çıldırıp iğrençleşmiş olsa bile utanmadan sıkılmadan ve umursamadan ve hatta bunun için zarar görecek bile olsak insan olmaktan, toplumda toplum yararına yaşamaktan kendi inandıklarından gerçeklerinden taviz vermeyen insanları seviyorum..

Her taraf azılı pisliklerle dolu olsa da etrafta eğer arayıp da bakarsak görebildiğimiz çok güzel hem içi hem dışı çok güzel insanlar var bunu görmek içimi neşe ve enerjiyle dolduruyor..

Books

Aylarca kitap okuyamadım.. Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar uzun süre kitap okuma isteksizliği yaşamamıştım. Öyle devamlı alıp yığın oluşturan kitaplara her boş kaldığımda gözüm gittiğinde amaan off hiç canım istemiyor okumak dediğimi daha önce hemde bu kadar arka arkaya hiç hatırlamıyorum. Neyse bu durumu geçen gün kırdım.. Grange ın son kitabını aldım çerezdir hızlıca okunur diyerek başladım ve bir şekilde hız kesmeden de okudum ama bana birşey olmuş..

Kitabı okurken ve bittiğinde o kadar bana moronik ve aptalca geldi ki.. kitabın parçalarını hikayenin eklerini, bölümlerini direk algılıyorum. Yerleştirilmiş objeler olaylar direk kendini belli ediyor bunların ileride nerede karşıma çıkacağı çok bariz.. karakterlerin tavırları oluşumu herşey çok belli.. Film seyredemez olduğum gibi kitap da okuyamaz olmuşum artık..

Zekice gelemiyor. Fikir kitaplarını zaten okuyamıyordum çünkü ya düşündüğüm şeyleri anlatıyordu ya da düşünebileceğim şeyleri o anlatırken daha da derin ve detaylı düşündüğüm için kitaba başlayıp düşünceyi algılayınca hemen okumak işkence oluyordu. Hele bir de böyle belirli düşüncelere yönlendriren kitaplardansa ki genelde Tanrı var mı falan gibi kendi çapında bilgisiz düşüncesiz cahillerde saçma sorgulamalar uyandırma amaçlı kitaplar tam çekilmezlerdi..

Ancak biyografiler - otobiyografiler biraz ilgi çekici olabiliyor..
Ama beynim bir çok alanı bana kıvraklığıyla zehir etmeye başladığı gibi bunu da harcıyor..

13 Temmuz 2012

Gülümsemek

O kadar güzel birşey ki.. Her zaman yapamıyorum. yıllarımı somurtmaya beğenmemeye eleştirmeye adamışım.. Çok yanlış yapmışım. sevdiğim şeylere beni gülümseten şeylere. pinpon.. gönderdiğimde geri gelen gülümsemelere yönelmek insanı çok rahatlatıyor.

Dünya eğer insan kendisini kaptırır ve ne yaptığını sorgulamadan yaşarsa o kadar büyük huzursuz edici rahatsız edici tüketen ve üzen bir yer ki.. Ancak farkında bir şekilde seçimlerini istedğin ve bu dünyada en temel şey olan huzur mutluluk ve pozitifliğe yönlendirirsen yaşamak keyif de verir..

insanı ve insanın etkisini hayatımda sıfırladığım anda kendime iç huzuruma ve inançlarıma yöneldiğimde tek gerçek olan allaha yöneldiğimde gülümsüyorum. Kalbim hafifliyor. Kaygılarım yok oluyor..

Gülümsemek istiyorum ve gülümsüyorum. İstemek lazım, ulaşmak bir şekilde oluyor sonra..

11 Temmuz 2012

Sevmediğim İnsanlar

İçinde benlik olan benliği taşan, artan, fışkıran, zerresi olan insanlar..
Sevmiyorum. Ruhumu karartıyorlar. Başkasının kötülüğünü isteyenler, kendileri yukarı çıkamadığı için diğerinin paçasına asılıp en azından o da çıkamasın aşağı gelsin diye uğraşanlar.

Kendisine bakmayıp etrafını devamlı gözleyen haraketlerini çevresine etki üzerine kuranlar.
Sevmiyorum..
Hataya düşülebilir. Bende bazen insanlığıma kapılıp davranabiliyorum ama anında farkedip çok rahatsız oluyorum.

İnsanların birbirleriyle olan bu etkileşimi beni üzüyor. Ruhum sıkılıyor ve içim çok hasta oluyor. Neden diye düşünmeden edemiyorum. Kendimizi bu hayatta konumlandırmak için neden insanlara ihtiyaç duyuyoruz. Neden bunun iğrenç ve gereksiz bir şey olduğunun bilincinde olamıyoruz. Bu dünyaya başkalarına karşı üstün olmak, güç kazanıp onları gücümüzün altında hapsedip yönetmek için gelmediğimizi neden düşünmüyoruz. Daha doğrusu bu dünyaya neden geldiğimizi neden düşünmüyoruz. Neden şu kısacık ömrümüzde etrafımıza pozitif ve gülümseyen sevgi dolu etkileşimler bırakmaktan imtina ediyoruz.

Neden şu nimetlere bu dünyaya bakıp da Allah ı göremiyor birçok insan da kendi egosunu şişirmek gücünü artırmak ve beyninde kendisinin tanrı olduğunu kendine kanıtlayabilmek uğruna küçük renkli aptalca başarıların peşine evrim teorilerinin aptal bilimsel ispatlamalarda zihnini rahatlatmanın uğraşı içinde ölüp gidiveriyor. Etrafında herkes ölürken ve kendisinin de öleceğini kabul edip bildiği halde Allah ı inkar etmeye kendini onun dediklerini yapmaya ona inanmaya ikna edemiyor. Ne kadar garip bu nasıl bir benlik ve bu nasıl ahmak bir benlik. İslam ahlakını okuyunca insan şunu o kadar güzel görüyor ki eğer dünya ve insanlar hazır olabilseler de herkes bu ahlak üzere yaşasa cennet olur. ama yazık. Benlik öylesine birşey ve akıl öyle bir kandıran ki ateşi buz diye tutturur insana. Bir cümle kurdurtur insana ve kendisini tüm insanlardan üstün hissettirir. Allahım beni bu benliğine kapılmış insanlardan eyleme ve onlardan uzak eyle. Amin..

Bunları yemeyi seviyorum

Şu yiyip içip yazan adamların bloglarını okuyup bende yazmak istiyorum ama maalesef o kadar post yazacak kadar enercik değilim bende sevdiğim mekanları yicekleri sıralıyorum.. Yerken orgazmik zevk aldığım olaylar..

- Nestle Damak
- Kinder Pingui
- Pinkberry original - çilek, ananas, mango, muz, yaban mersini, kivi
- Black starbucks coffee
- Chai tea latte (sıcak)
- Pelit Ballı şu
- Midpoint Tagliatelle Alfredo
- Tribeca Tortellini Mantarlı
- Altındere Alabalık
- İsmailin Yeri pirzola
- Tarihi Alibaba Balıkçısı Izgara Akya, patlıcan ezme, beyaz peynir
- Tarabya sütiş peynir, börek, söğüş portakal suyu kahvaltı
- Ajia kahvaltı
- Gazebo öğlen kahvaltısı
- Teşvikiye Hacıbey İskender
- Ayazma Kadirin yeri Pide çay bahçesi - Süper pide, lahmacun, ayran
- Çiftehavuzlar Bedri usta - Bedri usta Şiş, Adana kebap, Bedri usta salata
- Tahtakale esnaf lokantası - döner
- Sultanahmet köftecisi selim usta
- Ramiz köfte
- Mcdonalds - Double cheeseburger
- Burger king - Big king XXL
- Carls Jr. - Portobello Mantarlı Burger
- Egg & Burger - Cheeseburger
- Limonata - Limonata
- Kömür lokantası - herşeyi nefis ama sütlü kadayıfı ayrı güzel
- Hacı Abdullah - Ayva tatlısı
- Takanik - salata, somon ızgara
- Sushico - sebzeli noodle,acılı çin tavukları, ballı ceviz, kızarmış dondurma
- Gelik mantarlı pilav
- Köşebaşı şaşlık kebabı
- Caffe Nero - Çilekli buzlu beyin donduran
- Zamane Kahvesi - Bilimum abuk subuk bitkili çay, pazı dolması
- Aslı Börek - Kıymalı su böreği (Taze ise) Baklavalar (cevizli)
- Fatihte sokak simiti, Haliç cdsindeki fırından mümkünse..
- Niğde Gazozu
- Özkaynak Soda
- Barbaros - tavuk göğsü, kazandibi
- Saray - Tavuklu çorba
- Kanyon Konyalı - Vişneli zeytinyaalı sarma
- Nektarin

27 Haziran 2012

Pişmanlık

Hayatımda genel olarak pişman olmamaya çalışırım. pişmanlık kendini tanımamak gibi gelir. sonuçta geçmişe bakılınca artık bugün başka bir insan olduğumuz için bugünün benine göre duyulan bir hisdir. ve bu çok yanıltıcıdır. o zaman zaten o insan olmasam o şeyi yapmam ve bugün de pişman olmazdım yada o pişmanlığı yaşamasam bugünkü ben olmazdım diyerek mantıksız gelen bu histen uzak dururum. Ama bugün pişmanım.

şimdi keşke kendimi matematiğe verseydim. Olasılık ve algoritmalarla ilgili öğrenebilinecek ne varsa yapsaydım. Matematik yada genetik mühendisi olsaydım keşke diyorum. O kadar rafine ve muhteşem çalışan bir zihinsel olgunluğa ulaştım ki kendimi buluş yapabilecek başka insanların algılayamadıkları bir çok şeye devrimsel çözümler üretebilecek kapasitede hissediyorum kendimi ama her zaman ki gibi elimde tool larım yok..

ben v toolsuzluk bahanem mi diyeceğim kendimi sorgulayacağım ama neden çevremde herkes her konuda yaptığım analizlerime büyük saygı duyuyor o zaman diye de düşünmeden edemiyorum.

çok büyük bir zeka insanlığa faydalı olamadan yaşayıp gidiyormuş gibi hissediyorum.

26 Haziran 2012

Hazine Kendimizde..

Gözlerinde yaşlar hafifçe belirmiş insanlar ve titreyen sesler.. Gözyaşı deriz ama aslında bu hüzünle sıkıntıyla başedemeyip dışarı salınmak istenmeyip de artık taştığı için engellenemeyen bu yaşlar kalp yaşıdır. En derinlerimizden en saf ve gerçek olarak süzülüp gelirler.

Bu hayatta mutluluk hep yalandır ve çevremizdeki bir sürü acıya göz kapatarak ulaşılır ama hüzün ve sıkıntı o kadar gerçektir ki..

12 Haziran 2012

Yine mi hayat?

Ne zamandır içimden teknolojik gelişimler.. facebook google ve apple üzerine öngörüler falan yazmak geliyordu ama..
Sanırım ben bu blogda
sosyali
hayatı
kendi iç karanlığımı
zayıflıklarımı
güçlerimi
kendimle olan dalgamı
hayali hayaletlerimi
inandığım hayaletlerimi
beni kovalayan hayaletlerimi
inanmadığım hayaletlerimi
yabancı duygularımı
gerçek duygularımı
beni
yoku
herşeyi
hiçbirşeyi
yazmayı seviyorum
çünkü klavyeyi elime alınca
gerçek değilde
o an kapsadığım dünyalar parmaklarımın ucunda şekilleniyor
eh
buna da engel olmaya çalışacak değilim
hayat akışına bırakılmıştır

27 Mayıs 2012

there is no such thing

26 Mayıs 2012

Time

23 Mayıs 2012

Baştan çıkar



Hayır..
reddedilmenin o güzel seslerle bezeli kelimesi..
avuç içleri beni iterken tekrar daha istekli gel diyen gözlerin o mavi gri gözlerin beni yalvararak çağırmasına seyirci kalamıyorum.
zaaflarım var
ben de insanım
hayatım boyunca sadece bir
evet sadece bir aşkım bir sevgilim bir tane beni bütün benliğimle teslim alabilecek bir birey olsa da
hayat durmuyor ve ben kabul edilmediğim tüm geri kalmış sevgi kırıntılarından en fazlasını emebilmek ve hissedebilmek için bambaşka hayatların kabusu olmaya devam ediyorum.
kendimi sekse şehvete cinselliğe vurduğm için vicdanen rahat olduğumu düsünsem de altımda inleyen bedenlerin benden sevgiyi bağlanmayı umduğunu anladığım o sessiz hissiz saniyelerde..
çaresiz kalmadığımı kime söyleyebilirim ki..
evet sana lanet olası sana ama senden uzaklaştım.
hayatında yeşeren zararlı bir ot olmaktansa uzakta bitemeyen toprak altında kalmış bir tohum olmayı seçen ben.

kendimi ezsem de.
sınırlarının içinde kalan ve acı çeken ben.
çünkü insan geçici.

masumken guzeldik


gecmıs hep derlerdi
anın anlamıyla gozlerımde belırıp yureıme doluyor.
o gunlerde yureım neler hıssettıyse
saf olmasını hayal ettıklerım
bırer bırer senın benım bızlerın karelerınde
hıs olarak canlanıp
gozyaslarında
akıyor
daha once bunu anlayamazdım
neden fotoraflar var derdım
ama uzaklasınca
ama artık kopmam gerektıgını anlayınca
aslında var olmadıgımı canlılarla temas etmek ıcın cırpınan bır olu oldugumu anlayınca
bır anda
ve bır zaman gecıp de akla dusmeye baslayınca
eskı fotoraflara raslayınca anları ızlerı
derın ızlerın bırakılırken kı hıslerını yenıden yasarken
hayat dıye bır nefes verıyorsun
ve gozlerını kapatıp rahatlıyorsun..

18 Mayıs 2012

16 Mayıs 2012

Adorable cuties

ısırmak serbest :)

8 Mayıs 2012

Bu Hayatta

Heryer parlak.. gözlerimi alıyor..
Kısarak bakıyorum. uzakları arıyorum..

yakınlarımda bir hengame ve insan kalabalıkları. gözlerim ama adeta kıvrılarak dolaşan bakışlarımla takip ederek buluyor ve odaklanıyor o kendinden emin yürüyerek uzaklaşan kalçalara..

kadınlar. zihnimde bir tanım var ama kelimelere dökemiyorum. güzel olmaları gerekmiyor ama bir kaç noktada oran orantısı gerçek, kalça ve göğüslere ifadeli bir yüzü eklediğinizde işte kanımı kaynatan kadınlar..

uzaktan böyle yakından ise mutlaka bir beyin bir de yüzeysel olmayan bir hayata bakış açısı gerekiyor.

hayatımda beni boğan daha fazla hiçbir şey olmadı kendi sıkıcı boktan hayatını dünyanın en eğlenceli şeyiymiş gibi devamlı paylaşma ihtiyacı duyan bir yada daha da fenası bir kaç kadın kadar..

Tam tersinde ise heyecan var. çok ender mükemmel heyecanı yakalasam da.. bacaklarının arasına sunduğumda kendimi. beni daha da kendine çekerek altımda iniltileri ve sıklaşan nefes alış verişleriyle kabul ettiğini belirten kadınların verdiği heyecan..

Üstüme çıkıp kendi ritminde kaybolan ve beni de uçuran bu dünyadan uzaklaştırıp kendi keyif alemlerimde yüzmeme sebep olan muhteşem kadınlar..

hepsi değişik. her sefer ayrı.

12 Nisan 2012

Hey Girl

I am trying to understand life and people..
you sometimes bump into some people or persons or just a person..
you find you in her
and one day comes and you realize
she finds null in you.
she just been polite to you and hanging around with you to not to make you feel terrible or for some reasons that you can never understand but not any reason that makes you valuable than any person she meets eye to eye for a second on the street on the pedestrian way..

I still am not sure is it sad or what?
I dont know and I am not sure if there is anything more that opened greater holes in me..

I was sure and did know that life was a mixture of pain mostly and little happiness. but was not expecting that..
friends you call them. but they do not care about your feelings.
Another one you think you like him a lot. you feel yourself comfortable and happy around accuses you with things you dont even understand why
kinda swears to you.

One thing I really never understand about this life is why cant we share love life and happiness in this world. Why dont we use words that will make each other happier and words that will make each other more confident and perfect about themselves. Why do we criticise each other especailly the ones we love.. ı do that time to time but I instantly try to correct when ı realize it..

life is really way too short. And living it with people you respect in an environment you will get respect in return would have been orgasmic.
I think I am such a huge dreamer..
There is no world as I imagine and people are basicly cruel and feed themselves and grow on other peoples weaknesses..
well what can I say sad
really sad..
so sad that I am really gonna cry now..
I really would have wanted a simpler world where I am loved by the ones I love so much.
so much that I can take a bullet for them..
so sad.
everything is so sad. I have never been a person to ask more from people what they can give - except for special a few reasons that I really wanted to try - and maybe even ı know that ı would not get love in return but been liked would be enough for me too. but..

so sad.
so sad
so sad
damn that is sad

7 Nisan 2012

6 Nisan 2012

Hayal Et

Düşünebilmemnin ve fikir geliştirebilmenin, hayal edip o hayalde yaşayabilmenin, simule edebilmenin muazzamlığı beni her zaman büyülüyor..
Yaşadığımız hayat giderek öyle enteresan açılımlara zemin hazırlıyor ki monotonlaşmaya başladı bir şeyler derken heyecan duyabileceğimiz yeni şeyler çıkıyor.. onlara alışmak ve onlarla oyalanıp yenilikler üretelim derken vakit geçiyor ve bir bakıyoruz ki daha bambaşka birşey daha çıkmış.
İnternet dünyayı sarıp dönüştürme sürecini bugün tamamladı olarak bakarsak son tüketicinin hayatındaki yeri 15 yıl kadar sürdü demektir. Şimdi sıra internetin yolunu açtığı bambaşka yeniliklerin ve de birden fazlasının dünyayı sarması.

Mesela google. ve sürücüsüz araç. en son açıkladıkları gözlük buluşu bile beni bu araç kadar heyecanlandırmıyor.
Mutlaka gözlük de hayatımızda birçok şeyi değiştirecektir. Şu anda ihtiyacımız olduğunu hissetmediğimiz yada kullanmadığımız bir sürü şeyi yapmaya başlayacağız yada bir sürü şeyi hiç yapmayı hayal bile etmediğimiz metodlarla yapmaya başlayacağız ve de bir çok şeyi yapmayı bırakacağız ama sürücüsüz araç çok başka çok fantastik bir şey.

Hayvanların çektiği arabadan ilk motorlu araca geçiş kadar fantastik bir şey. sürücüsüz trenler falan vardı sanırım ama google ürünü piyasaya sürüldüğünde tamamen serbest bir şekilde ve geleneksel sürücülü araçlarla aynı platformda gidebilecek ilk olacak bu durum.

Bütün şehir yaşantısını, ulaşım metodlarını, maliyet hesaplarını, dünya kaynaklarını kullanımı herşeyi ama herşeyi etkileyecek bir durum bu.

Ben mesela direk bireyin arabasız olmasını öngörüyorum. Araçlar tamamen üretici yada işte işleten firmaların olabilir. Bu araçlar yollarda devamlı dolanıyor olabilirler. Map teknolojileriyle route u çizip bireysel mi paylaşımlı mı yada kabin mantıklı özeli koruyan paylaşımlı bir araç mı istediğini belirtip aracın sana gelmesini bekleyebilirsin. bütün araçlar networke bağlı olacağı için minimum maliyet maximum verim. gereksiz yere ortada dolaşan araç olmayacağı için trafik az olacak vakitler daha verimli kullanılacak. enerji daha az harcanacak. Araba kullanmaya vakit ayrılmayacak insan kendine daha fazla vakit ayıracak. Ve belki evler de mobilize olacak. Bu düşündüğümüz geleneksel evlerde yaşamayacağız. Yaşam alanları 40 m2 lere kadar düştü. Daha katlanabilir genişleyebilir evler olacak ve bunlar mobil de olabilecekler bir nevi genişleyebilen sürücüsüz karavanlar.

bildiğimiz şehir daha dikey daha yüksek olacak belki ama bilmediğimiz şu anda olmayan şehir türleri çıkacak.
2050 yılı öngörüsü insan nufusunun %80 inin şehirlerde yaşayacağı şeklinde. dolayısıyla tarım falan gibi olayların bitmesi gerekiyor. Zaten şu anda yapay et falan yapmaya başladılar. Dolayısıyla ya ileride içinde besin olan haplara gececegız yada tadı orjinaline benzeyen yada istediğimiz tadlarda olan yapay etler ekmekler besinler tüketeceğiz bunlar fabrikalarda üretilecek.

beynimize ulaşan teknolojileri çok merak ediyorum. ne zaman bilgisayar ve çiplerden sıçrayıp beynimizi işlemci olarak kullanacağız. Fikir üretebilen yapay zekalarla ve sınırsız hafıza kartlarıyla desteklenmiş insan beyni..
Teknoloji ile yeteneklerin keskinleşmesi de sağlanabilmeli. Gerçekten hayatında hiç karate yapmamış birisi beynine bunun kuralları ve tecrübesi yüklenerek belirli fiziksel yeterliliğe ulaşacağı antremanı da yaparsa o yeteneğe sahip olabilir mi acaba.. ya da şarkı söylemek, kitap yazmak..

neyse 2025 yılında dünya çok farklı bir dünyanın ilk belirtilerini göstermeye başlamış olacak gibi görünüyor..

15 Mart 2012

Güneş

Gölgelerin içinde ışığı gördüm
yalnız başımıza nemli kumsalda uyandığımızda
ürperten serinliğin güneşte ısınmasını hissederek
incitmekten çekinerek yaklaşan dalgalara bakarken

Bir gelincik çiçeğinde kokunu duydum.

4 Mart 2012

Wasabiyle tanışmak

Evet bu talihsiz olay dün gerçekleşti.. Duyardım ederdim de pek denememiştim. Siparişlerin kenarına getirilmiş yeşil bi meret orada fıstık ezmesi gibi duruyordu. Nedir bu dedim wasabi dediler. Olayı nedir arkadaşın dedim. dediler acıtır. hadi canım dedim direk kendine inanan beni tanımadıkları için kendisinden yola çıkanlar olayı abartıyorlar diye düşünen insan olarak. Bir süre sonra burnunu sağlam sürtecek bir insan aynı zamanda.. Her neyse ki çatalımı daldırıp buyukçe bır parca almak uzereydım kı cok az almanı tavsıye ederım lafını duydum ve nedenını bılmıorum ama dınleyesım tuttu. Oh my god dıyorum. Gozlerın yuvasından fırlaması ne demek onu oorendım. Dilime damağıma ulaştıktan 5 saniye sonra wasabi kendisini belli etti.. Resmen gozlerim 1 santim falan öne geldi. Burnum acıdan düşmek üzereydi.. Ama çok ilgimctir geldiği gibi de gitti bütün acı. Hani yeşil biber de bir acı alırsınız ondan soora 1 saat ne yeseniz aynı acı tadı alırsınız sadece ya öyle değil bunun acısı. Bu arada bu mereti sade olarak ağza atmayın çünkü lezzetli birşey de değil sadece ürünlere acı katmak için kullanması mantıklı.. tabi sadece yeşil de değil daha yumuşatılmış değişik versiyonları var ama o yeşilli sadesi oluyor sanırım işte o, onu yapan insan değil teneke bi damak ve dil taşıyor ondan eminim..

29 Şubat 2012

Apple

27 Kasımda apple hisselerini satmak için çok iyi bir zaman diyerek yazdığım yazıdan beri artan apple hisseleri şu an tam %50 artışa ulaşarak 540 doları gördü..

Aslında her yaptığım işte olduğu gibi analiz fikir geliştirme doğru ama çıkardığım sonucu uygulama zamanı yanlış. Şimdi bugünden geriye bakınca bunu görebiliyorum. Dolayısıyla kararımı değiştirme zamanı geldi diye düşünüyorum. Bugün 540 dolar apple hisseleri. ve bu yılın sonuna kadar 3 major ürün çıkaracak apple. Bunlar tabi ki steve jobs yaşarken planlandığı için appleın klasik heyecan uyandıran ürün konseptini bozmayacak ve henüz rakiplerinin de ürünleri piyasaya çıkmadığı için hisseleri satmak için belirlediğim zaman yanlış olmuş. ipad3 martta iphone5 temmuzda yine o sıralarda yeni macosx çıkacak ve appletv de yıl sonuna dooru çıkacağını varsayarsak ve microsoft ve androidin yeni sürümlerinin piyasada yer almasının üçüncü çeyreği bulacağını facebookun halka açılmasının üçüncü çeyrekte olacağını düşünürsek. apple hisselerini satmaya başlamak için uygun zaman aslında eylül ekim sonları gibi görünüyor. ama yıl sonuna kadar önceki satışların rakamlarının gelmeye devam edeceğini düşünürsek düşüşün hemen başlamayabileceğini de hesaplamalıyız. ancak 2012 den sonraki apple ürünlerinde artık steve jobs etkisi kalmamış olacak ve ben eminim ki apple o noktodan itibaren düşmeye başlayacak. burada microsoftun da çok ciddi bir şekilde rekabette tutunmaya çalıştığını ve başarılı bir yolda olduğunu belirtmeliyim..

Şu an ki düşünceme göre eylül sonunda 650 dolarlardan apple hissesi satılır bence..

28 Şubat 2012

Told you so...

Uyurken o güzelliğe en doğal ve kendinde olmadığı haliyle son bir kez baktım. Ne kadar çok zaman oldu. Çok zaman oldu.. Zaman geçirmedik.. Her gün zamanı beraber oluşturduk. Gülümsedim. Ellerim bedeninin üzerinde dokunmadan hissederek geçerken tüm o anıları içime çekerek gülümsedim.

Yürüdüm ve çıktım dışarı.

Bütün o gürültü ve dumanlı hava bir anda hayatın hızına yetişme telaşına kapılıp unutuverdim.

Ağladığında dayanamıyorsam eğer. Beni üzerek ağlatacak herhangi bir sebepler bütününden deha fazla üzüntüyü sadece o ağladığı için hissedebiliyorsam eğer. Sevdiğimi anlayabiliyorum. Çaresizlik içinde felç olup kalıveriyorsam. donup kalıyorsam. anlıyorum..

27 Şubat 2012

iTunes U

iphone un ilk defa adam gibi bişeye yaradığına şahit oldum. İTunes app university kategorisi var. ve hatta artık itunes U diye kendi başına bir app var buradan çeşitli universitelerdeki courseları takip edebiliyorsunuz odevleri ve sınavları yapabiliyorsunuz vs. bu deli hoşuma gitti. Ne kadar devamlılığım konusunda tutarlı olacağımı bilmediğim dersleri görmek için okula yazılmak belirli saatlerde gitmek yada e-dersler almak cazip bir fikir gelmiyordu. Ama böyle free bi app olunca kafama göre istediğim dersin ilgimi çeken lecture ına bakabiliyorum. ama iphone yetersiz kalıyor bunun için ya telefonu tv ye bağlamak lazım yada bir ipad almak lazım. Sanırım yeni standart telefonda bir windows phone işletim sistemli nokia, tablette ipad ve notebook da da windows işletim sistemli bir samsung ultrabook.

konumuza dönersek benim bu olayı sevmemin başlangıcı harvard unıversıtesı fall 2011 donemı probability 110 dersini takip etmemle başladı ondan sonra neler vara bakarken stanford unıversıtesı falan bissuru ıcerık gordum cok deısık kategorılerde... bır sonrakı hedefım bır fransızca dersı bulmak.. uygulanabılır olacak mı bakalım..

Fetih 1453

Filme vereceğim not 1,5/10 Öncelikle bu kesinlikle bir film olamamış. Görselleştirilmiş tarih dersi seyrediyor havasında bir şey yapılmış ve bir ders için ne kadar özenilecekse de anca o kadar özenilmiş. Sadece olayları anlatmak film yapmak değildir. En başta filmin ismini beğenmedim. Filmin isminde bence İstanbul geçmeliydi. Konstantiniyye olan bir şehrin, istanbul olmasının hikayesi bu en temelde ve filmin isminde de bu vurgulanmalıydı. AMa haydi bu bir bakış açısıdır diyebiliriz ama senaryo berbattı. Film zaten ilk başlarda önce medine sonra edirne istanbul yeniden edirne falan devamlı kısa kısa sekanslarla dolaşıp durduğu için bir süre filme giremiyoruz. Zaten bildiğimiz konuları görsel olarak izliyoruz. Arada anlatıcının varlığı sanki ders dinliyormuşuz havasına sokuyor. bu yönüyle tamamen berbat. Medine sahnelerinde kameranın peygamberimizin point of view undan verilmiş olmasını da ayrıca bir terbiyesizlik olarak görüyorum. sahnelerin zaten bir duygusal aktarımı olmadığı düşünülürse peygamberimizin istanbulla ilgili müjdesi yazılı olarak en başta verilse çok daha etkili olurdu.

Fatih i oynayan oyuncu o yükü kaldıramamış bu yükü kaldıramamanın dışında kötü bir oyuncu olduğunu da düşünüyorum. koskoca fatih iki vezire kızan istanbul düşmedikçe de mal mal surlara bakan bir adam olarak tasvir edilmiş. hele filmin bir noktasında haritanın üzerine bir hançer fırlatma sahnesi var ki güldürdü beni o kadar filmden ayrık duruyor ki belli 100 bin kere çekmişler bir türlü olmamış en sonunda bir tanesini koymuşlar. film baştan aşağı böyle akışa uymayan sahnelerle dolu. oldukça acemice yönetilmiş. filmde fatihin fetihle ilgili tek katkısı ikinci hisarı yaptırmak gibi görünüyor. oysa topları döktüren o gemileri yürüten o diyerek ve dinleyerek büyümüş bir nesil var sonuçta film yapıyorsan böylesine duygulu malzemeleri kullanmamak saçmalık. Fatihin atını denize sürdüğü sahne bu kadar kof işlenebilir o noktaya fatihin gelişinin duygu yoğunluğu her kare işlenmeliydi ve izleyici ile birlikte fatih de o sahnede atını denize sürmeliydi. filmin hiç bir sahnesinde karakterlerin duygularını hissedip bir şeyleri aştıklarında yada fethettiklerinde istanbulu göğsünüze sığamadığınızı ve gözlerinizin dolduğunu hissedemiyorsunuz. Bütün o savaş sahneleri gemi sahneleri yani bilgisayarlı sahneler filmin genel renginden gerçek sahnelerin görüntüsünden o kadar başarısız şekilde kopukki hiç bir zevk vermiyor. Kocaman kocaman kalablıklar gösterip daha sonra bütün savaşı iki kişinin 3-5 kişinin kılıç savaşına indirgemek de saçma olmuş. Araya serpilmiş iki üç top atışı bir kaç mancınık görüntüsü malesef çok hafif kalmış. Filmde bazı yakın kavga sahnelerinde allahuekber diyerek savaşan insanlar duysak da genel savaş sahnelerinde spartacus deki ayı bağırtısı seslerine benzer sesler dışında bir şey duyulmuyor. Eğer peygamberin müjdelediği bir ordu diyerek filme başlıyorsan bu insanların hiyaa ahhyaak şeklinde savaşmıyacağını da düşünmek gerekirdi. Ulubatlı hasanın neredeyse sancağı bir kadını düşünerek dikmeyi başardığını ima etmek falan saçmalık

sesler sahnelere uymuyor yankıları tonları ortamlarla alakasız.

Fatıhın fetıhten sonra istanbula girmesi çok sıradan. Ayasofyada clinton vari bir couck kucaklama sahnesi komik bile değil.

evet maddi imkanlar bu kadardı gibi bahane bulunabilir ama o zaman bu filmi çekmek zorundamıydın derler adama. bugüne kadar niye kimse çekmedi.. fikirleri yetenekleri olmadığı için değil ya.. bunu layıkıyla yapamayacaklarını düşündükleri için. sen bu kadar berbat bir film yapma cesaretini nereden buldun anlamadım ki..

24 Şubat 2012

Bir şeyler yanlış

Dünya çıldırmış bir şekilde son sürat bataklığa doğru gidiyor.. Bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyorum ama bunlar nelerdir ve nasıl ortaya çıkarılır işte buralar çok karışık. Çünkü herkesin memnun olacağı bir ortak payda bulmak ve bunu baz alarak bir şeyleri doğru yanlış diye nitelemek neredeyse imkansız. Çoğunluğu baz aldığında ise belirlenen yanlışları düzeltmek yine aynı çoğunluğun işine gelmiyor.

Sistem o kadar çarpık ki, sistemden faydalananlar rahatsızlık duyduğu zaman sistemin yanlışları düzeltilebilir durumda ama bunu yapması gerekenler de sistemden faydalananlar olduğu için hiç kimse başkalarının iyiliği için altındaki halıyı çekme cesaretini gösterecek durumda değil. Bunu tetikleyen bir diğer unsur da sistemin altında ezilenlerin sistemden faydalanma şanslarının olması ve bir gün faydalanan tarafına geçtiklerinde geçmişlerini unutup ben kendimi kurtardım geride kalanlar düşünsün demeye olan yatkınlıkları. İşte bunu gören ve sistemden şu anda faydalananlar da ben kendimi bir başka açgözlü beni aşağı çekip benim yerime geçsin diye mi feda edeceğim diyerek sadece timsah gözyaşları döküyor ve elinin kenarıyla sistemin ezdiklerini düşünüyormuş taklidi yapıyor.

Ne kadar mükemmel bir sistem değil mi?

İğrençliği ve kokuşmuşluğu katmer katmer yapacak, vicdanları taşlaştırıp her anında kendini düşün vurgusunu beyne kazıyarak her türlü değişikliğin önüne geçecek bir sistem. Daha gaddar daha açgözlü daha acımasız bireyler yetiştiren bir sistem. Ve sistemden faydalananların birbirlerine artı tarafta oldukları sürece kenetlenmelerini sağlayan bir sistem.

Böyle bir sistemin içinde olmak mide bulandırıcı. Böyle bir sistemi görüp de birşeyler yapamamak insanı çıldırtıcı. ABC televizyonunun nightline programında Foxconn fabrikasıyla ilgili bir rapor yayınlandı. Apple'ın ipad ürününün üretimini baz alan. Onbinlerce işçi saati 1.7 dolara günde 12 saat çalışıyorlar. Yemek molaları dışında.. Yemekler 0.7 dolar. Ve line ın bir parçası oluyorlar. Elinden onbinlerce ipad cihazının bir parçası geçen bir işçi bırakın sahip olmayı bir ipadın tamamlanmış halini bile eline alma şansına erişemiyor. Bu dünyanın bir yanı bir diğer tarafta birisi 10 gün 1 aylık maaşını yatırarak ipad alıyor. 2 sene kullanıp daha sonra yenisiyle değiştiriyor. E-mailine işine ve eğlencesine daha iyi rahat ulaştığını düşünüyor. ipad aldığı parayı kazandığı işini daha etkin kolay yapabilmek için ipad alıyor. Bu ne? Bu nasıl birşey..

Korkunç bir tablo var ortada.

Bütün bu teknolojik gelişimin ve üretim bantları kurularak oluşturulan ve dev tesislerden çıkan ürünlerden binlerce beynin yanyana gelerek bulduğu oluşturduğu bu şeylerden kurtulmak gerekiyor. Nufusu 500 ü geçmeyen tamamen birbirlerinden bağımsız komünlerden oluşan küçük devletlerle kurulu bir dünya olmalı. daha yatay bir dağılım ve kolektif çalışmanın çok küçük boyutlar dışında olmadığı.. İnsanlık ancak o zaman huzura erecek yoksa hiçbirşeyini anlamadığımız ve eninde sonunda bir ucu gidip birilerine zarar veren işlerin bir köşesinde yıllarımızı çürütüp mutluluk için emeklerimizin karşılığını sistemin daha fazla sömürdüğü yada boyayarak önümüze sunduğu şeylerle heba edeceğiz ediyoruz..

22 Şubat 2012

Teknoloji

Modanın teknolojinin çok gerisinde kaldığını düşünüyorum. Artık iplik ve kumaş teknolojisi değişip tamamen görüntü verme yeteneği olan elbiseler giymeliyiz. bilgisayarımızdan istediğimiz desen ve renkleri tasarlayıp kıyafetlerimize yükleyip onları giyebilmeliyiz..

Değiş

Hayatımda ilk defa param olmasını istedim. Gazetede - detaylarını tam anımsamıyorum - okuduğumda etkilendiğim o antepli amcanın kurduğu yardım fidanı beni çok etkiledi. Çok basit bir şey yardımcı olmak herkesin yapabileceği birşey ama kimse yapmıyor. Yada çok az yapıyor yada çok gereksiz yapıyor. Ama tabi ki hiç yapmayandan yapan daha iyidir ama bu konuda bir insan asla tatmin olmamalı. Haber şöyle birşey. amca bir gün bir kamyonet alıyor gidiyor lokantalarla anlaşıyor akşam o gün kalan yemeklerini alıyor ve gece de olsa geçte olsa yoksul semtleri dolaşıp o çöpe atılcak yemekleri fakirlere dağıtıyor. Bu kadar basit. İstanbulu ve binlerce yeme içme yerini düşünüyorum ve israf olan çöpe atılan tonlarca yemeği.. Ve bir tarafta bir kuru ekmek bile bulamadan yaşayan insanları. Bir semtin kedileri ve köpekleri bile şişman bir semtte insanlar açlıktan ölme noktasında.. Hele bu internet çağında bunları organize etmek o kadar kolay ki. Bir yazılım, bir dağıtım ağı ve bir gönüllüler ordusu. yine aynı yazılımla çalışma saatleri organize edilmiş şekilde.. Bütün bir şehrin ve bütün bir ülkenin doymasını böylece garantiliyebiliriz.. Bir gün bunu yapacağım. Ama umarım bunu elinde imkanları olan birisi okur ve o daha önce yapar. Hatta daha da ideali direk yemek pişirip dağıtabilmek.. Eski imarethaneler gibi..

20 Şubat 2012

Güzel

16 Şubat 2012

Love the woman, like the video

Tamam hatuna karşı bi ilgim oluştuğu için abartıyo olabilirim ama.. müzik hoş, video hoş.. sözleri annamıom.. :) kadının tavırlar delilik ve neşe super.. kadın çok hoş.. böyle kalabalık deli dolu amaçsız savruk bir grubun içinde rengarenk hareketli enerjik ve spontane bir hayat. içinde çocuk ve sevgi olan ve bu yüzüne yansıyan dertlerin sorunların derinlerde gizlendiği arada yüzeye çıksa da aman be denip bastırıldığı aşık olunabilen bir sevgiliyle hayat.. gelenler gidenler hep bir akıp gitmek

Aşkı seviyorum

12 Şubat 2012

Mélanie Laurent - Beginners

Film güzel.. Eşcinsel temasını sevmesem de güzel zaten sanırım o da olmasa çok güzel diyebilirdim. Ama kadın aman allahım kadın çok güzel. Olağanüstü bir oyunculuk karaktere aşık olmamak mümkün değil. Kadın çok tatlı ve güzel bir hatun ama o durması konuşması konuşmaması duraksaması bakışlarıyla anlattıkları bakmadan anlattıkları olağanüstü mükemmel oynamamış gerçekten yaşamış sanki ve bu nasıl olabilir..

19 Ocak 2012

I Still Believe In You

Lost in Time

1 Ocak 2012

Good old..

When you're young, you get all worked up about what people think of you. But that's the good thing about getting older. You realize, "fuck that" it's what you think of yourself. (Ray Drecker, Hung)

2012 geldi

yeni bir yıl sanırım benim için bu yılda hareketlenmeler olacak. iyi yada kotu mu bılemıyorum ama hayatımda ciddi değişikliklerin olmak zorunda olduğunu goruyorum. herşeyin mutlaka daha kötüsü vardır ama yıllardır yaşadığım depresyon mutsuzluk tatmınsızlık ve sevgısızlıkten sonra bu yılda gerçekleşecek değişiklikleri olabildiğince daha olumlu şeylere doğru yoneltmeyi istiyorum. Kendime Notlar.. - 2011'in son gunlerınde 50 km otede hava -7 derece iken denize girmek hoşuma gitti.. Bu tarz içinden gelen delilikleri engelleme ve yap hepsini tek tek yap. Sınırlarını yok et.

Air Supply

Şu gerizekalı facebookda dolanan ilk gorduunuz uc kelıme yenı yılda sızın olsun fotosunda ilk madem aşkı gordum ben de yenı yılın ılk postuna askla baslıım dedım tabı bu arada sanırım o fotoya bakanların yuzde 99 u ask ı gormustur cunku tam ortaya yerlestırmısler.. ama buna bakınıp aa ask cıktı ask ask ask dıe baıran kızlar tanımak ve gormek de ne dıeceımı bılemezlestırıo benı hayat bır garıp yahu neyse bende koyvereyım ask cıktı askkk yasasıın