12 Temmuz 2010

Soğuk! Dondurucu soğuk, yarı uyuşmuş bedenim her geçen saniye biraz daha fazla soğuğu hissediyor..
Üzerimdeki incecik tşörtüm ve kot pantalonum yerden emdiği bütün soğuğu bedenime aralıksız iletiyor.. Çıplak ayaklarımı altıma çekmeye çalışıyorum, kıvrılıp dertop olmuş olabildiğince az yer kaplayarak ve büzüşerek kendimi ısıtmaya çalışıyorum dışarıdaki soğuğa karşı bir set çekmeye çalışıyorum ama nafile..
Titriyorum içeriden dışarıdan aralıksız ve 10 şiddetinde titriyorum. Dişlerimin takırtısı beynimdeki soğuk algısını birden yüz katına bin katına çıkarıyor daha fazla üşüyorum..
Yukarıdaki camsız pencereden süzülen beyazımsı garip ve ürkütücü ay ışığı daha soğuk çağrışımları yapıyor ve ben çok üşüyorum.. Duvarlardaki sızan sular buz gibi parıldıyor zihnim her yerden her şeyden daha soğuk daha soğuk dayanamayacağın kadar soğuk mesajları alarak yüzbinlerce iğneyle dürtülüyormuşcasına acı içinde çaresiz beni yok olmanın eşiğine taşıyor..
Dayanılmaz bir acı içindeyim ve hem acıyı hem soğuğu ve hem de çaresizliği an be an algılamaktan delirecek gibiyim.. Bileklerimdeki kalın demir halkalar, yeterince soğuk girişi için bünyeme yer yokmuş gibi tuz biber oluyorlar. Hareketsiz ve tutuklu olmak değil ama demirin soğuğuna temas etmek zorunda kaldığım için öfke içindeyim.. Halkalar duvara zincirle bağlı ve hareketlerim çok kısıtlı.. Buraya nasıl düştüm buradan nasıl çıkarım bunları düşünemiyorum bile soğuğa teslim olmak üzereyim ayak parmaklarımı hissetmeyeli uzun zaman oldu. Donmaya başladım sanırım..
Soğuk! Çok soğuk..

Hiç yorum yok: