31 Mayıs 2011

Yine tekrar

Sıkıldım yine..
Karamsarlaştım yine..
İçimden hiçbirşey yapmak gelmiyor yine..
İniş ve çıkışlar yıprattı iyice beni.

En önce vakit geçmiyor.
Hergün aynı şeyleri yapmaktan aynı şeyleri yemekten aynı sıkıntıları hissetmekten aynı insanlarla aynı şeyleri konuşmaktan bıktım.
Hayır insanlar milyonlarca olsa da değişen birşey yok. Herşey aynı, temelde çok minik farklılıklar sadece ve bunlar da sıkıntımı geçirecek derecede değiller.

Aynı olaylar aynı fikirler aynı duruşlar aynı zekalar aynı kibirler
bazen çok ender arada bir kıvılcım oluyor ve diyorsun acaba?
ama iki çakıyor sonra herşey karanlığa gömülüp gidiyor.

artık oyalayamıyorum kendimi cidden sıkıldım.

30 Mayıs 2011

Hükümet Konağı

Türkiye ne zaman çağ atlayacak bilemiyorum belki de hiçbir zaman. Çünkü şu anda konuşulanlara tartışmalara polemiklere bakıyorum. Kendini aydın diye etiketleyip ortada gezen şaklabanlara bakıyorum ve bunların dillerindeki konulara.. Yok be kimsenin şu ülkeyi iki gram öteye götüreyim derdi yok. Bunu ilk iktidara geldiklerinde AKP ve dolayısıyla başbakan çok ciddi manada yaptı.. ancak o zaman değiştirilmesi gereken çok şey vardı ve gerçekten iktidar olmak için birçok çağdışı kurumu ve zihniyeti tasfiye edip dönüştürmesi gerekiyordu ve bunu yaptı ama şimdi çok daha temel noktalara geldik ve gördüğüm şu ki başbakan da temel sorun yerine ekonomi ve para eksenli dönüşümlere odaklanmış vaziyette ve temel noktaları dönüştürmekle uğraşsa bile bunu kendi iktidarını da elinden alabilecek tarzda bir şeffaf ve çağın önünde bir ülkeye yakışacak tarzda değişiklikler yapmayacak. dolayısıyla da türkiyenin ilerlemesi için yakalanan en güzel fırsat yok olacak. bir daha ne zaman halkın yuzde ellısını etkıleyebılen bır lıder gelır bılemem.
dusunebılıyormusunuz hala devlet bınalarımızın ısmı hukumet konagı, adalet sarayı belediye sarayı falan.. bu nasıl bır sacmalıktır.. partılerın ısmıne bakıyoruz, mıllıyetcı hareket partısı, cumhurıyet halk partısı, adalet ve kalkınma partısı, ozgurluk demokrası emek işçi şu bu yıllardır kullanıla kullanıla masızlasmıs terımler kavramlar

yepyenı bır zıhnıyet lazım
ekonomı olsun ıssızlık olsun tarıh olsun sosyal hayat olsun ne olursa olsun su an herseyın en temel sorunu egtımden tut dıyanete kadar yenı yepyenı ve bu ulkeye uygun maksımum ozgurluk ve eskı devlete aıt herseyı yerlebır edıp yepyenı bundan 50 yıl sonrasının turkıyesını hedefleyen halkın devlet yonetımınde tam soz sahıbı olmasını saglayacak sıstem ve kanunlara yol acacak bır anayasa lazım. halkı sacma sapan kelımeler ve anlamları uzerınden yıpratıp polemık ve kamplasma ıcıne sokmayacak bır anayasa.

ulkenın ıkıncı atması gereken adım da mılletvekılı adaylarının halk tarafından ve sonrasında mılletvekıllerının halk tarafından secıldıgı ve sonrasında da baskanın halk tarafından secıldıgı bır secım yapısı.

bugunku mılletvekılı adayı belırlenme mantıgıyla ıster yuzde on barajı olsun ıster olmasın en ozgur bılmemne olsun halkın meclıste temsıl edılmesıne olanak yok. ıste bugunku partılerın ıc yapısı ve bu halkın mılletvekılı adayını secememsı sonucu mhp de kasetler patlıyor ve boyle ınsanlar secmenıne kufrederek mılletvekılı olabılıyorlar.. bır kere secılen bır daha secım bolgesıne ugramıyor cunku partısının orada bır oy potansıyelı var ve partısı de onu oradan secılecegı bır sıraya koyacak bunu bılıyor ve bolge umurunda bıle olmuyor. mılletvekılı maası ve sonrasında alacagı emeklı maası ıle mılletvekılı olmanın getırdıgı kontakların saglayacagı rantı nakıte cevırmenın pesınde buyuk cogunluk..
hızmetı hedefleyen yok.

korkunc bırsey akp den once ıkıbınlı yıllara gırdıgımızde bu ulkede yapılmıs bolunmus yok 6 bın km ımıs. toplam yol 70 bın km ve bunun neredeyse yuzde onu bıle deıl. rezaletı dusunebılıyor musunuz. yolu olmayan bır ulkenın kalkınmasını beklemek. yolu olmayan bır ulkeye kım neden yatırım yapar. yazık vallahı de yazık.

artık gecmısın kırlı pıs bagnaz kafalarından kurtulmak ve yepyenı bır ufuk acmak lazım. o hep aynı cozumsuz ayagımızı kılıtleyen prangalardan ıcabında ayagımızı keserek kurtulmalıyız sonra o ozgurlukle oturur tıp alanında kendımızı oyle gelıstırırız kı gercek ayagımızdan daha yeteneklı bır ayak oraya monte ederız.

Hep hayalımdır süper parti diye bir parti kurulsa ve yepyeni bir bakış açısı getırse. hep ileriyi ve gelişmeyi düşünen ve temelinde sadece insan olan bir parti. bu sıkıcı eskıden gunumuze sarkan tozlu anlamını yıtırmıs ıdeolojı sahıbı ve ınsanı unutmus partı ısımlerınden apayrı bı yerde ısmı lakayt ama kendı argumanları ve fıkırlerı yere basan bır partı. bunu ben kurmayı ısterdım fantazı olarak bıle olsa besım tıbukun bır zamanlar ldp ıle yaptıgı gıbı tvlerde cıkıp fıkırlerı annatan bı partı olarak kalsa bıle emınım cok seyı donusturebılırdı..

Kısa Kısa

- Klima artık bu yaşlı bünyeye dokunuyor. 1 saat klimaya karşılık. 2 gün ateşler içinde yatmak garanti..
- Geçen gün Kurşunluda gördüğüm manzara beni dumura uğrattı. İnsanlarımız gerçekten akılsız.. Gerçekten yaptıklarının iki adım iki zaman ilerisini düşünmeden yaptıklarının ne olduğunu bilmeden anlamadan aklıevvel fikirlerin peşinden koşuyorlar. Olay şu : en önde trafik polis arabası kurşunlunun ana caddesinde trafiği durduruyor arkasında 30 40 tane 4-5-6 yaşlarında çocuklar önlerinde 3 5 tane veli öğretmen karışımı en arkada da 3 4 veli öğretmenle ellerinde pankartlarla hükümet konağına yürüdüler. pankartlarda parasız eğitim, anaokulumuzu bize verin falan filan birşeyler yazıyordu. Ah niye foto çekmedim pişmanım ama bu nedir ya bu nedir deli misiniz manyak mısınız. Çocukları neden yürütüyorsunuz. Yürüyecekseniz veli olarak yürüyün yada ne bileyim yazın bi dilekçe sunun hükümetin konağına... 5 yaşında çocuklara bu yapılır mı ya bu ne vıcdansızlık.. gerizekalılar..
- bir köy hayatı özlemimi geçen ziyaret ettiğim köyde toprağa gömdüm en azından bu anadoludan bir köy olmayacak. inekli tezekli araziye dayalı köy.. kokuyu geçtim aslında geçmeyeyim dayanılmaz ve alışılamaz bir koku onun içine doğmadıkça yaşanmaz. ve köylü benim başedemeyeceğim kadar çok kurnaz. o köylü başeğmesinin altında cin gibi kendi çıkarını alma isteme koruma güdüsü ve davranışları benim muhatap olmayı isteyeceğim şeyler değil. şehirde en azından muhatap olacağın 3 5 kişiyi çok büyük bi secenekler listesinden bulabiliyorsun ama bir koyde zaten herkes o kadar. istesende istemesende beraber yaşamak zorundasın. bu arada köyluyu hor gorenleri onları aptal falan zannedenlere bır kere daha acıdım. koylu o kadar kendısını dusunen bir zıhnıyete sahıp kı bu adamlar kendılerı ıcın ıyı olmayacagını dusunduklerı hıc bırseye oy falan vermezler dolayısıyla bır partı bunlardan bır kere kandırarak oy alır o da o ankı ıktıdar onlara vaadettıklerını yapmadıysa.. dolayısıyla akp ıkı secımdır oy alıyorsa bırseyler yapıyorduru gordum.. ha ama koy hayatı bıtmıs olay sanayı olmus kasabalara koylerın yakınlarına fabrıkalar kuruldukca ınsanlar tarlalardan fabrıkalarda calısmaya gecmıs.. cogu sehırde calısıyor oturuyor yazın da koye gelıyor falan.. 
- sehırdekı fakırlık evsızler benı uzuyor ve mahvedıyor ama koyde fakırlıgı cok olası gormedım. evet sehre gore cok sefıl gorunebılecek bır hayat var ama koyde dogmus buyumus ve yasayan bır ınsan ıcın cennet de aynı zamanda.. 

28 Mayıs 2011

Pornoromantizm

Başım ağrıyor ve uykum da var sanırım..
Geçen günkü hastalığımdan sonra bir gariplik oldu şimdi de uzun deliksiz uykular çekiyorum..
Aşırı ateşten beynimde birşeyler etkilendi galba. neyse buraya kocaman uzun uzun pornoromantizm kavramı üzerine veya altına birşeyler yazmak istiyorum ama şimdi yapamıycam..
umarım isteğim kaçmaz ve bir gün yazarım..

Kendimi mecbur kılmak için not düşüyorum.

YAz Yaz Yaz.. -

22 Mayıs 2011

Islak Öpücük

Sıcak nefesi kulağımı kesik kesik yalayıp geçiyor. Sıcak. Sıcak. Sıcak.
Erkek sertliğimden, bedenimin tam ortasından her yanıma dağılan bir ereksiyon. Hissediyorum. Her sıcak nefes kulağımı yaladığında ben ve tüm hücrelerim sertleşiyoruz. Sevişmenin süresi arttıkça bütün hücrelerim, gerçekten bütün hücrelerim, ayak parmaklarımdan baldırlarıma karın kaslarımdan parmak uçlarıma oradan beynime kalbimin hızlı atışlarına kadar her hücrem büyüyor sertleşiyor. Giderek bir noktadan hazzı alıp bütün vucudumda dolaştırıp beyne ileten seks kasına dönüşüyorum.
Göğsünü okşar gibi avuçlayarak ucunu dudaklarımın arasına hapsediyorum. Bildiğim birşey var ki üzerine dilimle bastırmamı seviyorsun.

Fısıldıyor.
- Sakın durma..

Kocaman bir kahkaha patlatmamak için zor tutuyorum kendimi. Anlık dikkat dağınıklığımın geçmesini bekliyorum. Ah erkek olmak.. Zor gerçekten zor.

Bir kadından sevişmenin en canlı anında duymayı istemeyeceğiniz şey nedir diye sorsalar tek cevabım şimdi duyduğum olurdu sanırım.

Neden durayım? Boşaldım mı ki bunu söylüyorsun?

Düşünceler zihnimden akarken sen hiçbirşeyin farkında olmadan tırnaklarınla sırtımda çizikler açmakla uğraşıyorsun. Erkek olmanın hayvanlığı burada sanırım. Sevişmeden yüzlerce kilometre uzaklara gitmişken bile devam edebilmek ve çok değil 15 saniye sonra kaldığı noktaya geri gelmek.

Sürenin uzaması bana dünyanın tüm krallarından daha büyük bir güç veriyor. Boşalmadıkça ve yorulmadıkça ve devam edebildikçe artarak hissetmeye devam ettikçe sapıtan hücrelerim beynimi ve benliğimi ben olmaktan çıkarıyorlar. Ben herkes oluyorum. Ve herkestende daha yüce ve büyük oluyorum. Böyle hissediyorum.

Dakikalar, onlarca dakikalar, ulanıp da saati devirdikçe.. Sen de altımda eriyorsun. Gözlerin görünmezleşiyor. Tenin yapış yapış beni kendisine çekiyor. Pembe heryerine doğru yayılıyor. Ben sana karışıyorum, sen bende kayboluyorsun. Senin hissettiklerini de hissetmeye başlıyorum.

Köpüklü kayganlığına tüm taçlarımı bırakıyorum. Bedenim olmayan ülkemden varolmayan dağlarımın tepesinden geliyor. Kendimi yanına sereserpe bırakırken nefesimi dinliyorum da şunu anlıyorum.. Ben sonraların adamı değilim. Anı seviyorum. Herşey yaşanırken güzel. Tek bir kelime etme ve bana dokunma ve beni sıkıştırma olduğum gibi rahat bırak.

17 Mayıs 2011

Farid Farjad

16 Mayıs 2011

Dokunamıyorum

- Anne?
- Anne!
- Allah Allah. Neden ağlıyorsun anne.

daha yüzümü gözümü yıkamadan bu manzarayla karşılaşmak. hüff bir gün de gülümseyerek kalkılıp gülümseyerek devam etmeyecek mi? Güneş de bugün fazla mı parlak ne? yoksa yine çok mu uyudum? saat kaç acaba?

- Anne!
İnsanın annesini ağlarken görmesi gerçekten yürekten büyük parçalar koparıyor. Hem dayanılmaz acıtıyor hem de yüreğinizi kaybediyorsunuz.. Neden ağlıyor ve neden bana bir tepki vermiyor.. Birşey mi yaptım acaba? Ama daha dün gece burada şu oturduğu kanepede karşılıklı oturmuştuk. Neşeliydik. O uzaktaki gemilerin ışıklarına bakıp mehtabın denize ve gemilere vurmasından bahsediyordu. Ben sırtımı pencereye dönüp oturdum diye bana serzenişte bulunmuştu. Bunu hep yapar zaten. Ben de ilk andan beri hep bunları duymak için pencereye sırtımı dönerek otururum. Ne hain bir evlatım. Aman be anne bir ışık denize vuruyor diye ne keyif alıyorsun şundan diye konuyu zorlarım o da biraz kızar biraz ben şu manzaradan keyif alamadığım için üzülür. Ben de o noktada gülerek pencereye dönerim.. Nefes kesici olmasa da keyifli ve hoştur aslında görüntü..

Hala ağlıyor. Hıçkırıkları artık nefes almasını zorlaştırıyor. Sesi iyice kısılmış. Hay allah ne olmuş olabilir.
Kanepeye yine arkamı pencereye vererek oturuyorum. İçimden annemin ağlamasını kesip bana şu pırıl pırıl güneşin güzelliğinden bahsederek dudak bükmesini diliyorum. ama olmuyor. güneş hem çok parlak herşeyi biraz bulanıklaştırmış. Hem de annemin hıçkırıkları giderek sessizleşmiş, ağzından mırıltılı bir yakarışla birşeyler dökülüyor anlaşılmaz olarak.. Bu sırada içeriki odadan sesler duyuyorum. Belki bir anlam bulurum diye odanın kapısına doğru adım atıyorum. Karşıki odanın, odamın, kapısı açık ışığı yanıyor. Kapının kenarında babam duvara yaslanmış duruyor. elleriyle gözlerini ovuşturuyor. Biraz daha yakından bakmak için iki adım daha atıyorum. ellerini indiriyor ve iki damla göz yaşı yanaklarından süzülüyor.

Babam da mı ağlıyor?

Anlam veremiyorum. Şu 33 yıllık hayatımda bugüne kadar babamın ağladığını hiç görmedim. sadece bir kere gözlerinin yaşardığına şahit olmuştum. Bir baba ağlar mı?
Ben baba olsaydım ağlardım sanırım. Ama ortalık yerde değil. Karanlık bir yalnızlık bulur ağlardım ve sonra en kocaman gülümsememle aydınlıkta dik omuzlarımla o yükü taşıyamayana kadar,  tekrar ağlama ihtiyacı hissedene kadar dolanırdım.

Babam ve annem neden ağlıyorlar? Ne olmuş olabilir. Ellerim babamın yanağına uzanıyor. Tepki vermiyor. Sanki dokunamıyormuşum gibi. Sessizce içinden ağlıyor. Tam elimi çekerken bir küçük tek başına bir hıçkırık kaçıyor..
Arkama dönüyorum diğer odada anneme bakıyorum hala ağlıyor, yüzünü kanapenin sırtına gömmüş...

O sırada yanık sesle okunan Yasin-i Şerifin farkına varıyorum. Yere oturmuş Sedat Hoca gözleri kapalı o yanık etkileyici sesiyle Yasin okuyor. Küçüklüğümde ilk duyduğumdan beri onun Kuran okuyuşu hep kalbime işlemiştir. Kalbimi saran bütün çamurlu karanlığın paramparça olduğunu hissettirmiştir.

Birden ne olduğu kafama dank ediyor.

Yoksa?

Gözlerimi yatağıma doğru çeviriyorum. Ve abimi görüyorum. Bedenim orada sırtüstü duruyor. Ve abim üzüntülü yüz ifadesiyle kollarımı düzeltiyor.
Gözlerim ister istemez ellerime kayıyor. Ellerimi kaldırıp bir avuç içime bir tersine bakıyorum.

Geceden beri olanları anımsamaya çalışıyorum. Herşey biraz bulanık ama hatırlıyorum.
Sırtüstü uzanmış gülümsüyordum en son. Sonrası bulanık.

9 Mayıs 2011

Soğuk Toprak

Sanırım yaz da olsa kış da olsa o toprak hep soğuk olacaktır.
Sesler boğuklaşarak yitip giderken kıpırdayamadan hissedilen soğukluğu hayal edebiliyorum. Bir ara bir mırıltılı haykırış iyi bilirdik diyecek ve onu duyacağım belki..

Acaba o ses nasıl gelecek. İnanılır mı gelecek, adetten söylendiği belli olacak mı?
Orada acaba kaç kişi olacak.
Bu sıkıntı bitse de gitsem diye düşünen kaç kişi?
Omuzlayıp tabutumu kaldırıp da taşıyan kaç kişi.
Caminin avlusundan eh görevimizi yaptık diye ayrılanlar kaç kişi.

Kaç kişi toprak atmaya gelecek.
Kaç kişi 1 yıl sonra zyarete gelecek. Bir fatiha ile ruhumu belki de rahatlatacak kaç kişi..

(Bir kimse tanıdığı kabir yanına gelip selam verirse, meyyit de onu tanır ve selam verir. Tanımadığı kabrin başına gelip selam verirse, selamına cevap verir.) [Beyheki] 

Onu tanıması ve selam vermesi, meyyitin onu gördüğünü ve selamını işittiğini göstermektedir. Çünkü ölmek, bazı cahillerin dedikleri gibi, yok olmak olsa idi, onun bütün duygularının yok olması lazım gelirdi. Meyyit kendini ziyaret edeni, kabri başına geleni görmektedir. Görmeseydi, dünyada tanımamış olduğunu tanımaması bildirilmezdi. Birincisini tanıyarak cevabı veriyor. İkincisinin selamına, tanımayarak cevap veriyor.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kabrimin yanında, benim için okunan salevatı işitirim. Uzak yerlerde okunanlar bana bildirilir.) [İbni Ebi Şeybe] (Diri olan işitir. Bir söz, diri olana bildirilir.)


(Peygamberlerin vücudunu toprak çürütmez.) [Ebu Davud]

(Her Peygamber, kabrinde diri olup namaz kılar.) [Beyheki, Ebu Ya’la]

(Ölü kabre konurken, ayak seslerini işitir.)
 [Buhari] (Diri olan işitir.) 

(Ölüler yaptığınız iyi işlerinizi görünce sevinir, kötü işlerinize üzülürler.)
 [İ.Ebiddünya] (Diri olan sevinir, üzülür.)

Aramak

Hep kendimi aradım ve hep yanlış aramışım. Şimdi bunu farkediyorum.
İnsanlardan sıyrılmadan insanlarla aramışım kendimi
hep bir ait olduğum yer olduğunu düşünerek aramışım.
Oysa bunun insanlarla alakası yok.
Aramak bulmak içindir.
Kayıptır
ve ararsınız.
Bulmak istediğiniz yerde aranan şey kaybolmadıysa yada orada değilse bulamazsınız.

İnsanlardan sıyrılmak lazım arayıp da bulmak için..

7 Mayıs 2011

Mood Swings

Sıktı bee..

5 Mayıs 2011

dinimizislam.com

Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belalara sabretmeyen, benden başka Rab arasın! Yer yüzünde kulum olarak bulunmasın!) 
[Taberani]

Hasta olup gece uyuyamayınca

Tam da gecenin bir körü şu bold yazılı yere denk gelmeyeyim mi!

İnsanlar zayıf, aciz yaratıldığı için sabrı da şükrü de azdır. Binlerce nimete şükretmez, fakat bir bela gelince feryat ve figan eder. Hasta olup gece uyuyamazsa, hep Allah’ı anar. Fakat sağlam iken hiç Onu hatırlamaz. Müslüman Allahü teâlânın dostudur. Dostluğun alameti, dostun belalarına sabretmektir.

Slow Motion

Michael jacksonun Stranger in moscow klibinden beri hep içimde ulltra mega slow motion bir şeyler çekmeyi hep istemişimdir.
Kapalı basık ve yaamurlu karelerde insanlar
fonda moby den harbour feat sinead oconnor..
will do that

Cats in the Cradle

Bu şarkı neden beni bu kadar etkiliyor bilemiyorum ama çok çoook.. Ve çok muhteşem bir gözönüne serme şarkısı.. Döngü dönüyor..

Nedir Bu Bin Ladin olayı - Siyasi Gelecek I

Bir süre olanlara bakıp insanları dinleyince şu kanıya vardım.
Amerika El Kaide ve dolayısıyla müslümanlarla savaş defterini kapattı. Müslüman terörist kavramı yavaşca yok olacak. Sonra bunun yerine ne çıkacak bilemiyorum ama Ladinin öldürüşmesi yada öldürdük açıklamasının yapılması bence şu demek..

Amerikan halkına sunulan düşman bulundu ve yok edildi. Artık amerikan halkı için yokedilmesi gereken bir düşman kalmadı.
Amerika gerçekten ladini orada bulup öldürdü mü? Bu çok şüpheli büyük bir ihtimalle amerika ladini çoktan öldürmüştü. Şimdi hala canlı tutarak istedikleri ülkeye müdahele eylemlerini justify etmelerine gerek kalmadı ve dolayısıyla artık böyle müdahelelerrden vazgeciorlar.

Amerika bugun ekonomık olarak geldiği noktada petrolu somurme planını tamamladı. Artık sıra petrol ele gecırme surecınde ısgal etmek gereken yerlerde demokrası ve halkların ıstedıı sekılde hukumetler ınsa ederek halkların bırer tuketıcı halıne getırılmesı.. Bunu muslumanlara terorıst dıyerek ve o ulkelerde yasadıgı surece unutulmayacak ve buyuk ıhtımalle her zaman kopurtulebılecek bır ladın karakterıne gerek yok.

Bu yenı doneme gecmeden once de hem Obamanın etkısını artırmak ve de amerıkan halkına "closure" fırsatı tanımak adına ladin olmesı gerekıyordu.

Yoksa pakıstanda bılmemkac yıldır bır vıllada ladın yasayacak sonra abd basacak vuracak falan cok hıkaye bıse bu. Burada kımlerın yasadıını pakıstanda abd de bılıodu bence ve burada ladın aılesı yasıyordu ve ladın bence cok yıllar once olmustu..

Çok yakında bir on yıl ıcınde butun arap ve k afrıka ulkelerı gelısmeye ve kapıtalıst sısteme dahıl olmaya baslayacaklar
fılıstın sorunu bır sekılde ıkı tarafında hedeflemedıgı ama kabul edecegı sekılde cozulecek
Turkıye gucsuzlestırılmeye calısılacak ama bu basarılı olamayacak ve bu yenı ekonomık duzenden hatırı sayılır bı pasta alacak kamıkaze turk gırısımcısı engel tanımayacak

ve 30 yıl sonra bu proje gerceklesmıs olacak..

3 Mayıs 2011

Zamanım Dar

Birisini öldürmem lazım. İçimdeki nefreti pisliği bütün birikmiş karanlık tortuları döküp rahatlamam için birisini öldürmem lazım. Sonuçta da kimseyi yargılayamayacağıma göre kendimi öldürmem en makul olan seçen gibi duruyor. Ama halime bakıyorum vaktim az..

Bir an önce harekete geçmeliyim. On gündür aynı pozisyonda yatmaktan her tarafım kilitlenmiş ve acı içinde..
Öylece durup tavanı seyretmenin insanın başını nasıl ağrıttığını adeta beynin kafatasını patlatıp dışarı çıkacakmışcasına büyüdüğünü kim hissedebilir yaşamayandan başka..

5 dakikalık öksürük nöbetlerinde yerinden fırlamak isteyen kalbiniz ciğerleriniz ve her türlü fıtığa dönüşmek isteyen organlarınız.. durulduğunuzda size tatil gibi gelir. bir süre sonra yeniden başlayana kadar. Boğazınızda acıyacak artık hiçbir nokta kalmamıştır çünkü acıdan tümünü hissedemez olmuşsunuzdur.

Yorgunluktan bitap düşüp gözlerinizi kapatıp sessizliğe kendinizi bırakmaya çalışırken almaya çalıştığınız o her nefesi verirken içinizden gelen o kapı gıcırtısı, sinir bozucu ıslık ve binbir çeşit hırıltılarla dolu sesler uyumanızı engeller.

Ciğerlerimin yavaş yavaş eridiğini yok olduğunu ve her geçen saniyede her alıp verilen nefeste gram gram bunu kaybettiğimi hissediyorum.. Geri dönüş yok..

Hayat yavaşça beni terkediyor. Her canlı şeyin karanlık, bozuk kötü ve çoktan ölmüş yerlerden kaçarcasına uzaklaştığı ve uzak durduğu gibi..