31 Mayıs 2008

Lost

Benjamin Linus.. Uzadıkça uzadığı için tadını kaybeden dizinin tek mükemmel yanı.. Adam çok iyi bir aktör, karakter çok keyifli ve adamı o karakterde seyretmek acaip eylendirici..

Süreç

Bir yerde gözüme çarptı. Takvimsel bir durum. Açık oy gizli tasnifin kaldırılışı.. çok dumur. böyle bir süreçten geçilmiş. düşünebiliyor musunuz bu ne demek. nasıl komik gelebiliyor insana diek anlamsız.

Sonra düşündüm.. şu anda o kadar garip bir süreç var ki 45 yıl, 80 yıl sonra insanlar eğer dünya devam ederse o kadar gülecekler ki bizim ve dünyanın şu andaki sığlığına ve mantıksızlığına..

Vizyoner insanlar geleceğe taşınmış, isimleri nesiller boyunca aktarılmıştır. Bakıyorum kendime günlük tartışmaları izleyen ister istemez bazen o tarafın bazen bu tarafında olsa içinde bulunduğumuz anın tarafı olan bi tipim. ben vizyoner değilim. yazık bana..

sonra bu ben değilim dedim. ve dışarı çıkıp bakıyorum artık sonra da ufka dönüyorum.. keşke herkes yapabilse.. o kadar basit kavgalar içinde debeleniyor ki insanlar çok komik. en komiği de paranın peşinde yaşananlar ve harcanan hayatlar.. elektronik eşyalar almak için motoru güçlü görünümü yırtıcı arabalar almak için semtleri değerli evler almak için tüketilmiş hayatlar.

Durup düşünmeden glamour un peşine koşmak ve kendimizi tüketmek paranın hırslısı olmak.. Allah'ım sen beni koru..

29 Mayıs 2008

İhmal Etmek

Kendimi ihmal ettiğimi düşünüyorum bu aralar. o kadar yüzeysel ve sadece bakarak yaşamaya başladım ki düşünmüyorum bile..

Esip geçen rüzgar gibi çok hafifçe dokunarak..
Durmaya karar verdim kendi içime dönmeye, kendime bakmaya bu kadar zaman oyalanmak yetmeli..

Hell..

23 Mayıs 2008

Yazık

Bir eski muhabir olarak gazetelerde tv lerde böyle şeyler görünce dayanamıyorum.. Binlercesi gibi es geçebilirdim ama manşette yapmayın bari.. Kör müsünüz..

Kara Karanlık

Geceyi hep sevmişimdir ama bu bir anda gecenin köründe uykudan uyanıp da uykumun kaçtığını farketmeyi sevemiyorum. Plansız olarak gece vakti uykusuz kalmak kabus gibi birşey.. yapacak birşey bulamaz ve de hatta birşey yapmak içinizden gelmediği için yatakta döner durur ve uyuyamadıkça sıkıntınız daha da artar mutlaka bir kalkar dolanır ve mutfakta bulursunuz kendinizi.. hiç gereksiz yere bi ton şey yer içersiniz ve sonra tekrar gelip yattığınızda uykunuz gelse bile bu sefer de yediklerinizin rahatsızlığından ötürü uyuyamazsınız. terlersiniz.. terlersiniz.. sırtınız oranız buranız kendinizi zorla yatmaya mahkum etmekten dolayı ağrımaya sızlamaya başlar. kalkıp tekrar dolaşmak istemezsiniz.. kulaklarınız gecenin sessizliğinde bütün apartmandaki en küçük sesleri duymaya başlar algılarınız iyice açılır ve artık diken üstündesinizdir.

22 Mayıs 2008

Zero Concentration

Hiç bu kadar zihnen kendimi toparlayamadığım bir dönem anımsamıyorum adeta düşünme odaklanma yetimi kaybettim.
zihnimi oyuna getirip düzeltmeliyim..

bir de sıcak ve nefes almaya deyşik şeylere ihtiyacım var sanki..

sızlanma da yaşa ulan işte..

19 Mayıs 2008

Bir İlk

Bilgisayarı aldım ve balkona çıktım. Gece burdan istanbul aslında fena görünmüyor lacivertin siyaha giden tonlarında asılı sarı beyaz ve kırmızı bazıları hareketli lambalar.. ah ve gemiler gemiler kesinlikle gece güzel bi dekor oluyor hava serin ve ben aslında üşüyorum ama içerideki uykusuzluğun getirdiği daralmaya çok özgürce geldi serinlik tenimi yalıyor.. brr tüylerim..

korkuç bir uğultu var oysa sesten de nefret ederim ama değişiklik adına şimdilik ignor ediyorum..

bir çok düşünce geçiyor zihnimden, özellikle ölüm son zamanlarda hep ve tek..

sevdiğim bir insanı kaybedince bir gün düşünüyorum da bir daha onu göremeyeceğim. gerçekten yani şu konuştuğum konuşmaktan keyif aldığım görmekten beraber vakit geçirmekten keyif aldığım ve sevdiğim insanlar bir gün ölecekler ve bir daha göremeyeceğim duyamayacağım. bilmiyorum sayıları fazla değil allahtan ve belki ben onlardan önce ölürüm..

bu dünyanın tek gerçeği ölüm. bunu kavramaya başlıyorum son zamanlarda. kesin ve net bilinen tek şey ölüm. herkes ölecek. öyle yada böyle. ve bu dünyada yaptığımız herşey ve hatta şu bedeni bile bırakacağız yanımıza kalmayacak ve öleceğiz.

bilmiyorum bu beni düşündürüyor. daha doğrusu bunu düşünmeden yaşayamıyorum. biraz aklı olan bir insanın bunu düşünmeden nasıl yaşadığını hiçbir zaman çözememişimdir. nasıl insan böyle birşeyi gözardı edip dünyada sanki ebediyen var olacakmışcasına hırsla mücadele eder ve sanki 80 yaşında ölecekmiş gibi planlar ve hedefler koyarak onlara doğru gider
sanırım düşünce öleceğim zaman öleceğim ben ölmeyecek gibi takılayım zaten öldüğümde olay bitecek şeklinde ama bilmiyorum ben takılıyorum.. bu tümseği aşamıyorum..

Yalnızlık

Yalnızım ama seçimle.. biliyorum ki kalabalıkta bulunmanın rahattsız ediciliği beni buna itiyor yoksa aslında farkettiğim ve şaşırdığım şu ki asosyal değilim ben.. garip yanlış değerlendirmişim kendimi.. hep aynı insanlarla görüşüp benzer şeyleri özellikle de geçmişe ait şeyleri dinlemekten çok fazla sıkıldığımı anladım geçenlerde..

geçmiş aradan yıllar geçtikten sonra bir kere anıldığında keyif verebiliyor ama bir süre sonra geçmişini hep anan insanlardan kaçasım geliyor. yeni birşey ekleyemeyen yaşayamayan günü dünden kötü insanlar..

o kadar çoklar ki..

resim çekmeti de anlamaya başladım en azından onların güdülerini.. efsaneleşme ihtiyacı.. özellikle aileler.. her küçük sosyal topluluk kendi içinde efsaneler oluşturmaya çalışıyor.. bunu ne kadar daha dış çemberlerin içindekileri kapsayacak uzaklıklara götürebilir ve yayabilirse bir insan o denli egosu tatmin ve keyiften uçmuş oluyor patetik bir mutluluk yani..

ünlüler var ama çemberler daralıyor ve her katmanında ünlelri var ve aslında en küçük çekirdee kadar herkes ünlü. ah ne güzel bir psikoloji. dünya çapında ünlü değilsen ülke çapında olursun onu olamazsan şehir olmadı semt, o da mı olmadı iş çevrende, branşında okulunda mahallende apartmanında evinde ailende karına karşı çocuklarına karşı en küçük müsün güç ün paralel birinden biri yada her ikisi ama mutlaka kendini iyi hissedeceğin üzerinden kendini iyi hissedeceğin bir şey bulursun. bir köpek bir kedi karınca?

bilmiyorum ben buna dahil olamıyorum. oyuna katılabilmeyi isterdim herşey daha az karmaşık ve keyifli olabilirdi ama oyunun oyun olduğunu bildiğinizde keyfi kalmıyor..
yazık bana..

10 Mayıs 2008

GBK

En sonunda kanyonda midpointte oturcak yer bulamayınca etrafta ne varmış diye bakınmaya karar verdik. Ve GBK - Gourmet Burger Kitchen. Bildiin hamburgerci. ama ne hamburger sanırım abonesi olcam çok feci. nefis bir de patates kızartması var. ben pesterella yedim %100 dana etli, mozerella peynirli, pesto soslu hamburger enfes ki ne enfesti annatamıorum hala yutkunuorum..

9 Mayıs 2008

deep deep depression

ooooffff offf..

8 Mayıs 2008

Wealth health depression..

Depresyonuyla barışık olmak ve onu sevmek ayrıca bir sorunlu zihin ürünü müdür bilemiyorum ama şüpheleniyorum. Çünkü insanları seven ve onlarlayken eğlenen benden nefret ediyorum.. Sağlık sıhhat afiyet en önemlisi bu..

Bugün de yazacak birşeyim yok ama bilgisayar elimde ve canım sıkılıyor. Tek hissettiğim rutinlerden sıkıldığım. Ve her nedense bunu aşamıyorum. Oysa sonuçta her ne olursa olsun hiçbirşey alabildiğine renkli değişik ve keyifli olamaz ki.. Herşeyin gidip de varacağı yer rutindir.

Jane'le buluştum geçen birbirimizi uzun zaman olmuştu görmeyeli.. Özlemişmiyim bilemedim ama o özlemişti beni, bunu hissettim. Aslında özlemiş olması çok önemli değil benim bunu hissetmem iyiydi.. Devamlı konuştu bende çok dinleyici olmak ister halimdeydim çok uyumlu oldu. Enerji saçıyordu ve hayrettir ki rahatsız etmedi beni hatta keyif bile aldım. Jane çok yalnız bu içimi burktu. Sık sık görüşmeye karar verdim. En sonunda rutine bağlayacağım ve uzaklaşacağım biliyorum ama olsun..

Bu aralar en şaşırdığım şey, orda burda konuşurken birden kendimi gülerken, neşeli falan buluyorum ve anlamlandıramıyorum.. Nereden geliyor bu yalan yanlış şeyler..

6 Mayıs 2008

To Feel

bilmiyorum aslında bugün yazacak pek bir şeyim de yok aynı konular uzatmalı devemlarda.. bitmez bitmez..
ülke kaosda, insanlar öfkeli sinirli kafaları karışık ve huzursuzlaştırılmış, ekonomi at oynatanların elinde bir öyle bir böyle, sosyal hayatta insanlar kendilerini alkole, tvnin uyuşturuculuğuna vermiş düşünmeden 2 gr daha gülebilmek için zorlamalarda. ahlaksızlık sapıklık her türlü ikiyüzlü namus ve namussuzluk her yerde. sanat tabulara saldırmak olmuş, geçmişle dinle geleneklerle dalga geçen aydın oluyor. sanatçı diye 3 kuruşluk zıynet eşyasına haftada bir başkasıyla aşk yaşayana deniyor. halk da bunları tvlerden takip ediyor. medya holdinglerin ellerinde birer kukla ticari işlerde baskı unsuru olmuş saçma sapan haberler inanan halkla dalga geçiyor..
kapasitesizlik insanların umudu olmuş. herşey bitmiş herşey çökmüş. insanı düşünmek yasaklanmış. insan olmaya çalıştığınızda suçlandığınızda sizde nasıl gerekiyorsa öyle davranıyorsunuz.

koşarak uzaklaşmalı ama nereye ve nasıl. bu sınırlardan çıkamadıktan sonra ne önemi var.
belki de kendi dunyamı ormeliyim ancak dısarıya da cıkmak geektıınde ıcerı sızan pıslık her turlu keyfı kacırıyor..
offf
cok caresızım..