16 Ağustos 2009

Bir şey keşfettim hem de bunca zamandan sonra başlık atmak beni köreltiyor. Sevmiyorum. Zaten başlıklarım çok daraldığım ve sıkıldığım için çoğunlukla alakasızdır. Neden başlık diye bir şey var. Başlık nedir. Reklam mı. Ayırdedicilik mi. Tasnif yardımcısı mı. Özet mi. artık herşeyi başlıksız yapmak istiyorum.

Bütün bir dünyanın tek bir normale sahip olması imkansızken iletişimle ve ulaşımla bütün anormalliklerden haberdar olmak ve kendi lokal normallerimizi dönüştürmeye çalışmak niye.. hiçbirşey mutlak değer içinde olmadığından bu eksiler ve artılar sırıtıyor.. ve dünya yüzeyine dağılmış değişik normallere sahip insanlar birarada yaşamaya çalışıyor. .birbirlerinin boğazına sarılmış şekilde..

ben artık yaşamak istemiyorum.. sanırım..

5 Ağustos 2009

İlişik

Bu sefer önce başlığı atmadan yazıyorum. Gündelik küçük alışkanlıklara değişik perspektifler getirmek gerekiyor.
Klimanın serinliğini seviyorum.
Sıkıntılı uykulardan başağrısı ve en son görüpte hatırlayamadığın rüya ve kabusların ağırlığı ve dehşetini hissederek kalkmaktan nefret ediyorum.
Bazen yüzümü güldüren rüyalardan uyanmamak ölene kadar tekrar tekrar görmek istiyorum.
Yatmak ve oturmak artık beni dinlendirmiyor, rahatlatmıyor. Hatta çoğunlukla bir taraflarım ağrıyor.
Rutinlerden bıktım, özellikle verimsiz rutinlerden.
İlerleme gelişme yoksa aynı şeyler hep sıkıcı oluyor.
Dünyanın en güzel yiyeceği veya ferahlatan lezzetli meyvesi bile üstüste 8 inci seferden sonra acı ve tatsız geliyor..
Başkalarının mutluluğuna sebep olmak, yardımcı olmak iyi güzel birşey ama bu beni mutlu hissettirmiyor.
Bana ait mutluluklar arıyorum. Neyde bulacağımdan emin değilim.
Enerjim tükendi. Yolun sonuna geldim artık direnemiyorum. Ölebilirim sanırım. Korkuyorum ama olacak olan çok yakınmış gibi hissediyorum.

2 Ağustos 2009

The Taking of Pelham 1 2 3

Uzunca bir zaman oldu sinemaya gitmeyeli. Passion'da leziz bir steak&cheese burger'den sonra oturmuş laflarken hadi sinemaya gidelim dendi. Hangi film olduğunu bilmiyorum, bir süredir takip de etmiyorum. John Travolta oynuyor diye taking of pelham'a gittik ve film keyifli çıktı. özellikle senaryonun gerçekliği çok hoşuma gitti. Bilindik rehin alma filmi aslında temelde ama o hiç kimsenin ölmediği rehinelerin mutlu sona ulaştığı filmlerden değil. En çok çarpan da katilin istediği fidye parasını bankadan olayın olduğu yere getırırlerken arablar motosikletler kazalar olurken doktora döndüm ya bu adamlar şu parayı niye helikoptere koyup 2 dakkada ulaştımıyorlar ki diye.. çünkü artık filmlerde bu tarz boşluklar tüm film zevkini kaçırtıo ve kendimi aptal yerine konmuş gibi hissediyorum.. Yeterince zeki bi senaryo bulamıyorlar ve aslında short cut ı olabilecek ve gerçekte cereyan etse başka türlü gelişecek bir olayı sırf ortaya film çıksın yada gerilim olabilsin diye saçma sapan yollardan işliyorlar.

İşte bu filmin o anan kadar iyi giden izkenceliği benim için bitecektiki filmdeki vali yanındaki adama döndü.
- Ya bu paraları neden bi helikopterle getirmedikki..

Film bununla da kalmadı ileride yine zamana karşı birisi bir yere yetişmesi gerekti ve bu sefer helikopterle gidildi ve yine bir ses eh en sonunda birilerinin kafası çalıştı..

Film bunun gibi küçük detaaylarında bile boşluksuz olunca gerçekten keyifliydi. Bir de şu kızların en saçma zamanlarda bile sorduğu beni seviyormusun söyle olayını vurguladığı içinde ayrıca sevdim. Neden bu kadınlar böyle bunu hep sorarlar ve duymak isterler ve erkekler neden bunu söylemekten hep çekinirler sevmezler. Çocuk metroda rehine yerde yatıyo ortalıkta silahlı adamlar gezio 2 kişi ölmüş kız arkadaşı kulaklığından soruyo beni seviyor musun.. neden söylemiyorsuuunnnn .. hrrr..