30 Nisan 2014

Kibir

(Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah) sözünün, söylenmesi kolay, ama değeri çok yüksektir. Hakkı bâtıldan ayıran bir kelimedir. Asırlarca, kâfirler bu kelimeyi söylememek için öldüler, Cehenneme gittiler. Müslümanlar ise söyleterek onların iki cihanda saadete kavuşmaları için canlarını feda ettiler, şehid oldular, Cennete gittiler.

Doğmak, ölmenin alametidir. Bir şey muhakkak olacaksa onu olmuş bilmelidir. Ölmek, âhiretin, ebedî hayatın başlangıcıdır. Orada ise Cennetten ve Cehennemden başka yer yoktur.

Allahü teâlâ, (Yarattıklarımı inceleyen, büyüklüğümü anlar) buyuruyor. Peygamber efendimize (Allah’ı gösterirsen, inanırız) dediler. Cenâb-ı Hak da, (Ben onların içindeyim. Niye beni görmüyorlar?) buyurdu. Süleymaniye Camisini ve ondaki ince sanatları gördükten sonra, (Hayır, Mimar Sinan’ı gözümle görmeden, öyle bir mimarın varlığına inanmam) demek, ne kadar mantıksız bir söz ise, (Ben Allah’ı görmeden inanmam) demek daha mantıksızdır. Çünkü kâinattaki her şey Onun eseridir, hepsini O yarattı. Vücudumuzdaki hücreler, midemiz, kalbimiz, hep Cenab-ı Hakk'ın kudretiyle çalışıyor. Süleymaniye kendi kendine olmadığı gibi, vücudumuz da kendi kendine çalışmıyor. Kör göremiyorsa Güneş’in suçu ne?
Bir beyt:
Eğer kusur varsa, bakan gözdedir,
Yoksa, yâr kimseye gizli değildir.

Hangi cihaz, bir insanın komutu olmadan çalışabilir ki? (Kendiliğinden meydana gelen araba, kendi kendine gider, virajlardan döner, ışıklarda da kendi kendine durur) demek, ne kadar ahmakça bir söz ise, (Vücuttaki organlar kendi kendine çalışır, gözler kendi kendine görür, kulak kendiliğinden duyar) demek de o kadar ahmaklıktır, inkârcılıktır. İdarecisi yoksa, komut verilmezse, araba çalışmaz. Nasıl her cihazın meydana gelmesi, çalışması bir insana muhtaçsa, kendimiz de, bütün organlarımız da her an Allah'a muhtaçtır.

Beyin gibi çalışan bir bilgisayar yapılmak istense, Everest Tepesi kadar büyük olması lâzımdır. Yapılsa bile, çalıştırmak için yine düğmesine basacak bir insan gerekir. O hâlde, bizim beynimizin düğmesine kim basıyor?

Eğer insan âcizliğini anlarsa, Allah’ın büyüklüğünü anlar. Bugün Allah’a inanmayan, ibadet etmeyen, hep âcizliğini anlamadığı ve kibirli olduğu için bu hâldedir. Gurur ve kibir, insanları perişan etmektedir

27 Nisan 2014

Damlalar

Damlalar ve haleler. dripp.. ve hale hale acılmak. Hava karanlıksa su da karanlık. Engin denizler beni geceleri hep ürkütmüştür. O ıslak sonsuzluğun içinde, karanlıkta yaşanıyor olanları düşünmek. Neler oluyor olabilir. İnsanın keşfedemediği karanlık bölgeler var bence suların içinde.

Beynim bazen o kadar ısınıyor ki, bir küvet istiyorum. Soğuk buz gibi suyla dolu bir küvet. Ama boyuma göre, içinde iki büklüm olmadan dümdüz sırtüstü yatarak tamamen içinde gömülebileceğim bir küvet. Ayaklarımı yavaş yavaş sokup beynime suyun soğukluğu ulaşıp da bedenim koşarak uzaklaşmak isterken benim kendimi o buz soğukluğun içine attığım bir küvet. Bütün derimin bir anda çektiğini hissetmek. Büzüştüğümü hissetmek. Toplam alanımdan daha azına kaçmaya çalışan deri örtümü hissetmek. Suyun keskin acı soğuğundan nefes alamadığımı unutmak. Daha sonra oksijensizlikten soğuğu unutmak. Beynimin iki feci sondan birine devamlı sarkaç gibi gidip gelmesi. ve nokta. Sudan çıkış. Derin bir nefes alırken soğuğun sıcağa evrilmesi. Boşalmak.