21 Şubat 2010

Etrafımda o kadar çok acı ve üzüntü var ki.. Buharı yüzümü yakıyor. uzaklaşmaya çabalasam bir hayalet gibi peşimde beni takip ediyor.
Kalbimin sızlamasından uyuyamıyorum.
Hep bir endişe, belirsizlik ve korku..
Yorgunlukla harmanlanmış isteksizlik

Its 4 in the morning

Öfke, kendimize duyarız.. yanlış seçimlerimiz, hatalarımız, zayıflıklarımız, engelleyemediklerimizin zırhımızı delmesine, ama hep kendimize. öfkenin dışavurumu bağırmak...

insanlar bazen o kadar yorucu oluyorlar ki..
bağırmak dedim de aklıma geldi. bir şekilde orda burda türk dizi filmlerine fragmanlarına maruz kalıorum ve hepsinde ortak birşey dikkatimi çekti. hep bağıran karakterler var. normal ufak tefek günlük ilişkilerde bile hep huzursuz tatsız tatminsiz mutsuz ve bağıran insanlar karakterler öfke dolu..

ne kadar rahatsız edici..
bağırarak öfkeyle kendisine alan açmaya, mevki kurmaya çalışan bir toplum. tiksiniyorum. dünyada herhangi bir başka toplumu tanımıyorum ama genelde insanların sorunlu ve zavallı olduklarını kestırebiliyorum ama bu ülkedeki insanlardan bu haberdar olduum insanlardan özellikle tiksiniyorum. neden bu kadar sığız.

nelerle uğraşıyoruz. ne yapıyoruz bu dünyada. egomuzu benliğimizi geliştirmek için mi buradayız. neden doğduk. bunu düşünmek istiyorum. neden doğduk.. ölümlü bir hayata doğduk. bu sebepsiz olamaz. ölümü düşünmek. bir gün öleceğim. herkes ölecek.. bir an nefes alırken ve bedenim bir şekilde bu dünyayı hissederken birden öleceğim ve sonra? ne olacak acaba. bedenimi bıraktıktan sonra da hissedebilecek miyim.. merak ediyorum. ölüm anımı nasıl ve ne zaman olacağını. acı çekecek miyim.. yoksa acılarım mı dinecek..

and i know from your eyes
and i know from your pretty little smile.. (LC.)

Allahım beni koru bana acı..

1 Şubat 2010

Karanlık..
Sanki ihtiyacım varmış gibi daha fazlasına düşüncelerimi hızlandırıyor..
Bir süre sonra en ufak bir ses en ufak bir hareket zihnimde büyük dalgalanmalar oluşturabiliyor.
Gözlerin açık olarak karanlığa bakmak kesinlikle sımsıkı kapalı gözlerle gözkapaklarında ki imgeleri seyretmekle aynı şey değil.
Aslında o yarı hayali dünyayı seviyorum. Yatağa uzanıp gözlerini kapatıp herhangi birşey düşünürken göz kapaklarına bakmaya çalışmak ve birden düşüncelerini görebilmek.

Bir zamanlar aklıma takılırdı. Düşünürken kelimelerle cümlelerle düşünürdüm. Peki dil olmadan önce insanlar düşünemezler miydiki

şu dünyada yaşıyoruz ama geçmişle ilgili o kadar çok akıl almaz mantıksız ama herkesin kabullendiği yalanlar var ki..

maymundan gelmek, mağaralarda yaşamak hiçbirşey bilmemek binlerce yıl içinde yavaş yavaş bir şeyleri akıl etmek komik..

insan beyninin düşünmesine kendinden başka sınırının olmaması ve her an kişinin kendini istediği şeye inandırabilmesinin mümkün olması beni büyülüyor. bugün şiddetle karşı çıkıp asla dediğiniz ve binlerce sebep sıralayarak yaptığınız şeyi yarın çok benimseyip bunun içinde yüzlerce sebep bulabilmek..

karanlıkta yalnız ve huzur içinde.. sessizce..