30 Eylül 2011

Çok Uykum Var..

Değişik bir ruh hali içindeyim. Sanki artık hiçbirşeyi umursamıyor gibiyim. Bir yandan da sıradan küçük ve ulaşılabilir şeylere özlem duyar gibiyim.. Artık hayal kurmayı olmayacak şeyleri istemekten vazgeçmek istiyorum. Ulaşamayacağım hayallerin peşinden koşarak vakit geçirip adrenalin salgılamak ve hiç durmamayı değil. Ulaşmayı ve sonuna kadar tüketmeyi istiyorum. Değişiyorum. Sebep nedir bilmiyorum. İnsanlara inanmayı dinlemeyi bıraktıktan sonra ve kafamdan olduklarından fazlasını beklemeyi bıraktıktan sonra falan oldu bu. Artık çevremde herkes ve herşeyin çok net bir tanımı var. Kafamda olmasını istediğim şeyleri değil karşımdaki şey o an her ne ise o olarak değerlendiriyorum. Şeyin vaadettikleri ve geleceğe dair potansiyelleri şusu busu benim derinlerinde gerçeğini bilemeyeceğim geçmişi değil. Benim gözümün önünde o an için nasıl duruyor ve görünüp algılanıyorsa o şey odur başka birşey değil. Nokta. İşte burada acaip bir rahatlama oluyor çünkü artık hiçbirşey zihninizi rahatsız edemez bu noktadan sonra.

21 Eylül 2011

Yazık

Muhteşem kadın kıçları var böyle ya gizli saklı yada yanlış ellerde hakettiği değeri görmeden pörsüyor deforme oluyor nasıl üzülüyorum..

Anlamın

Bir insanın hayatında alışkanlık olarak olmanın dışında pozitif olarak var olmuyorsan neden varsın sen sahi?

Gülümsemek

Dün gülümsemediğini hatırlayanlar bugün gülümsemek için fırsat aramayacaksa yarın gülümsemenin ne olduğunu bile unutur hale geleceklerdir.

Gündüz yazısı II

Eveet bir ikinci yazımıza gelmiş bulunuoruz. Gündüz yazmakla gece sabaha karşı yazmak arasında çok fark olmadığını düşünüyorum. Sadece kafa biraz daha bulanık dumanlı sisli yada herneyse öyle oluyor işte. Uyku problemim yüzünden son 48 saatte 4 parça halinde 3-4 saat uyumuş olmak toplamda bir garip etki yapıyor insanda. bir yerlerde birşeyleri yanlış yaptım ama ne. insanlara iyi davranmak gülümsemek sıcak olumluluk verici güzel laflar etmek istiyorum ama nedense buna layık olmadıklarını hemen gösteriyorlar. gerçekten çok sikik lan bu insanların hepsi. alışveriş yaparken mesela bi gülümsemeye bi espri patlatmaya gelmiyo hemen samimi oldum aha ben buna çakıım bişeler tribine giriyorlar. arkadaşlıkta da öyle ailende de öyle düşmanın hayli hayli öyle bu ne amına koyim yahu. siktirim gidin dangalak insanlar kendinizi çok zeki ve ne yaptığınız farkedilmiyor mu zannediyorsunuz anlamıyorum ki. ne kadar gerizekalı insanlarsınız. ruhu kalmamış samimiyet kalmamış. bir telaş bir para kazanma bir günü karla kapatma bir hayatını dayatma bir varlığını genleştirip göze burna göte nereyi bulursa oraya sokuşturma telaşı. valla değiştim be bu ruhsuzluktan dolayı bende alabildiğine bencil kendi dediğimi düşünen istediğimin peşinde koşan bu arada da aynı yola çıkan insanlar varsa onlarla devam eden çıkan yoksa yada beni yolumdan çıkarmaya çalışan varsa onlara gram sabrı olmayan bir insanım artık. güzel insanlar da var çok tek tük ama notr ler daha çok ne yanar ne kokar onnarda da sorun yok ama tatmin etmiyorlar ama bu güzel insanlarla hayat gerçekten çok güzel oluyor alıyorsun veriyorsun güzellik bu hep almak yada hep vermek bunlar güzel şeyler değil. alırken verirken binbir naz ve dereden su getirmek de keyifisiz. bu aslında olmayan birşeyi varsanıp yaşamak gibi birşey. güzel hayatları olan güzel insanlar istiyorum daha fazla almak vermek vermek almak kalabalıklaşmak gülümsemek güzel sözler etmek sıkıntıların olmadığı bilginin hayatın tecrübelerin denemelerin görüşlerin paylaşıldığı haber değil hikayelerin paylaşıldığı belgesel değil kurguların içinde yaşanılan.. olduğu kadar be olduğu kadar.. beklentim hiçbir zaman olmadı zaten

20 Eylül 2011

Two and a Half Men

Ashton Kutcher li yeni bolumu seyredınce uzuldum charlıe nın dızıden ayrılmıs olmasına.. evet adam oole bı yerlesmıs kı dızıye bu baöbaska bı dızı olmus ıdare edebılır ama ashtonun sıkıyle bı sezon nası devam ettırebılecekler gorecez. ama charlıenın olduu dızı bambaskaydı.

saygıyla anıyoruz..

Gündüz Yazısı

Bir defa da gündüz yazayım dedim.. Çok farklı birşey olmayacak ama güneş ışığı gören kelimeler bunlar şimdi..
bu aralar kendimi yine inceliyorum. boynumu uzattım dışarıdan kendime ve kendimle etrafımın etkileşimine bakıyorum.

Uzağım yine. Yine kilitlenmiş vaziyetteyim. Şu noktayı yada kilidi diyelim açamıyorum.

İnançlı birisi olarak inanmanın dışında yapmam gereken şeyleri yapamıyorum ve hayatımı bu temel üzerinde kurgulayıp yaşamayı başaramıyorum. Kafamın ayarı çok bozulmuş ve ben bunu toparlayamıyorum. Tamam bunu kabullenmekten başka da yapabileceğim birşey yok. Ama bunun geri kalanında da bu inanca sahip olduktan sonra hayat benim için anlamsızlaşıyor ve bu seferde yaşayacak birşey bulamıyorum. Hayatta ne yapabilirim ki var olan herşey oldukça anlamsız. Para, güç, kadınlar, zevk, estetik, günah bunların hiçbirinin anlamı yokki.

Ne için uğraşacağım?
Hedefim ne olacak?
İnanlar hedefim olamaz. Çünkü hiçbir insanın bir değeri yokki. Ben de dahil herkes ölecek, bir ölümlüye neden değer biçeyim ki.
Para desen evet hayatı devam ettirmek için gereken bir şey de daha fazla değil bunun için anca uğraşılır ama en temel ihtiyaçlara inince bu da çok birşey değil ki..
Güç? Neyin gücü, kimin üzerinde kurulacak güç. İnsanların üzerinde güç kurmak güçlü olmakmıdır ki. Bu bana ahmakça geliyor. Hangi ezik insan bazı insanlara karşı güçlü olunca kendini güçlü hisseder ki. Hem de bazılarına karşı güçlü olamadığını da bilerek onların da üzerine çıkmayı hedefler falan. insan ulan sonuçta.
Kadınlar. evet en çok ilgimi çekenler güzel bir göğüs güzel bir yüz güzel bir kıç görünce keyif duyuyorum da. bundan bir hedef çıkmaz ki. ve bunu hayatımda baş köşeye koyamam ki o zaman zaten bir anlamı olmaz. ayda yılda bir goruş alanıma gırınce sıradanların arasından secılmısler, keyıf veren bır seyı hergun dıkkatle bakar ararsam ne anlamı kalır kı.
seks? malesef ki bir kere yaptığım bir şeyı bır daha yapınca bir anlam bulamıyorum ve bu anlamda aklıma gelen herşeyı denedım sanırım. bunu farklı farklı daha ne kadar kadında deneyebılırsın.

İlişki.. bir partner bana çok saçma gelmeye başladı. hıc tanımadığın bambaska bır yerlerde buyumus gelmıs varlıgı olan bır varlıkla bır ınsan varolusunu ve alanını neden paylasır kı. ınsanlarla etkılesım kım olursa olsunlar bastan asagı tamamen sacma gelıyor. aıle arkadas cevresı su bu butun tanısılmıs ınsanlar sen bır yolda yuruyorsun o ınsanları tanıyorsun baska yoldan yurusen baska ınsanları tanıyacaksın o zaman anlamı nedır kı bunların hepsıne yapısmaya calısıp yanında suruklemeye
zaten degısmemek baska yollara sapmamak da bır garıp ama anlamı varmı dersen yok sadece yorgunluk zaman kaybı falan..

bılmıyorum ne var bu dunyada.. kıtap yazıp yuzbınlerın okumasını saglasam bu bır hedef ve basarı mı olur bunun pesınden kosmanın bı anlamı varmı acaba bence yok bana ne faydası var kı ve daha da dogrusu bana neyın bır faydası olabılır kı
ışte ınanc harıcınde bu dunyada fayda saglayacak hıcbırsey yok. dunyada fayda evet de burda bırakıp olup gıdeceksın ıste. o yasadıgın anda su beynı gelıstırsen o sırada etrafında olanlara etkı edecek bırseyler yapsan butun dunyayaı sarsacak seyler yapsan ne olacak ne anlamı var bunun..

tek anlam tek fayda ınancta ve gel gor kı ben zorluyorum ve asamıyorum ıcımdekı bırseylerı
hayırlısı bakalım..
gunduz gunduz..

14 Eylül 2011

Olaylar, olanlar

Birşeyler rahatsız etmiyorsa içeride bir yerde bir şeyler batıp huzursuz etmiyorsa. Pozisyonumuzu değiştirmeye zorlamıyorsa tükenmişiz demektir. Bugün okuduğum bir yazı işte bu dedirtti. Şu linkte Yılmaz Özdil'in yazısını okuyun..
İşte bu yazı tam olarak yıllardır türkiyenin üzerine çökmüş ve kıpırdayamamasını sağlayan, insanlıktan çıkmamıza uyuşmamıza kolelesmemıze onurumuzu unutmamıza sebep olan zihniyet. O kadar kendisini açıkca ortaya koyuyor ki.
Ortaya koyduğu argüman örneklerle kendisine yandaş toplayacağını zanneden bir yazıyı okurken midem bulandı öfkelendim ve bu zihniyetle heba olan yıllara acıdım.

Çok çarpıcı son cümle ile bitirdiğini zanneden yazara bir soru acaba İsrail gibi bir devlet düşmanına iyilik yapan bir devlete mi yoksa kendisine iyilik yapan bir devlete mi çıkarıp heron verir. ELbette yazar saf yada salak yada naif değil. Kimin kime neyi niçin vereceğini de çok iyi biliyor yazısında bahsettiği tüm örneklerin brezilyanın yaptıklarının aslında ne demek olduğunu da çok iyi biliyor ama işte kırmızı renk kırmızıdır ama üzerine ışık tutarsınız açılır rengi, karartırsınız koyulaşır başka renk ışık tutarsınız bu sefer iki rengin karışımından bambaşka bir renk ortaya çıkar. Dolayısıyla gerçekler birisinin bakış açısı ve düşünce prizmasından yansıtılırsa çıkan sonucun ne olacağı belli olmaz.

Ah ne güzel brezılyalılarla fılıstınlıler kardeşmış ne guzel onlar kendı sehırlerıne anıt dıkmısler dıgerlerı de caddelerıne brezılya demısler ne guzel bagıs yapmıslar mahallenın adını brezılya koymus bm falan fılan tatlı su aktıvıstlerı sızı. Yıllarca zaten boyle davranıldıgı ıcın fılıstın toprakları ısraıl toprakları halıne geldı ve su anda ıkı mınnacık nokta halınde.
şurada yıllara göre gelişimi görebilirsiniz. 
ve gazze şeridine hapsedilmiş yokluk içinde yaşamaya mahkum edilmiş insanlar. öz vatanında parya bile değil daha feci birşey. Ve yılmaz özdil tavsiye ediyor yahu ne ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz şunu ayak bilek hareketleriyle yapsanıza.. yazık be.

yazıyı zaten ıncelesen.. basbakan gazzeye gecemedı bı kere ıle baslıyor. brezılyanın tatlı su aktıvıstlıını ovuyor ıkı caddeye ısmımızı yazdırsak yılbasında fılıstın anıtı acıp ıcmeye kutlamaya gıtsek ne guzel olur bıraz da heyecanlanırız cok ıyı bıse yaptık dıye aframız taframız olur dıyerek devam edıyor ısraılde turkıyeden gelen cocuklar dıye takım var mıllı bayramımızda onlar gelıyor ne guzel hemde bak basbakan oraya gıdemıyor ama onlar bıze gelıyor senın yaptıında ne kı bızım burda rahatımızı kacırıyorsun savas falan cıkacak ne gerek var caddene ısım verseler mahalle kursalar adına neyıne yetmıyor demeye getırıyor.

insan harıtalardakı mevzuyu duyup görüp azıcık okuyup öğrenince içinde birşey hissetmiyorsa hükümetin bugün yaptıklarını desteklemiyorsa ben insani yanımız kalmadığını düşünürüm. aman laf etmeyelim aman ses çıkarmayalım aman, aman, aman... bu devir bitti türkiyedeki değişimi maalesef bu yıllarca gazetelerin köşelerine çökmüş bu insanlar göremiyor halk onlardan çok daha önce görüp empatiyi kurdu ve her geçen gün daha bir güçlü olarak destekliyor. hala kılıçdaroğlu gibi adamların peşinde umut besleyen etliye sütlüye bulaşmayalım kendi içimizde loca savaşları parti içi muhalefet kavgaları yapalım bakanlıklar için yağcılık yarışları yapalım sermaye gruplarıyla altalta üstüste yuvarlanarak eğlenelim salonlarda dans edip rakı kadehleri tokuşturup ülke sahipciliği oynayalım varsın kukla olalım dar siyasi görüşleri artık tasfiye oldu. yanlışlarıyla da olsa dik duran lider olan ve sadece iç siyasi ve politikalarda boğulmayan artık tamamen iç siyasi ve ekonomik politik durumundan da ön planda olarak dışarısındaki dünyayı yönetip şekillendirme peşinde olan bir türkiye var. evet içeride yine mutsuz insanlar olacak hala tam bağımsız olmuş da değiliz ama bunlar küçük detaylar algı farklı gidişat farklı. kendı sılahlarını yazılımlarını uydularını uretmek bunlar cok onemlı seyler mıllı gelırı kısı basına 10 bıne oradan 20 bıne cıkarmak cok onemlı.

mavi marmara iyi yada kötü.. olmalı yada olmamalıydı ama şunu söyleyebilirim şu anda olanlar hakkında yılmaz özdilin yazısında belirttiğinin tersine filistin için çok anlamlı şeyler oldu. bm de raporlar istendi çeşitli kurullarda tarttışmalar yapıldı israilin yaptıkları dünya gündeminde yer alıyor eleştiriliyor halklar daha haberdar ve giderek daha fazla kamuoyu oluşuyor hepsinin otesınde oradakı ınsanların hıc bırseyıne deva olamayacak beş on mılyon dolardan ote o ınsanlara umut olacak onların sesının duyurulmasını saglayacak bır lıder var ortalıkta bır lıder ulke var ortalıkta bundan daha buyuk bır kazanım olur mu yıllar ıcınde cok da degıl 10 yıl ıcınde bu daha da pekısecek daha fazla kanıksanacak yavas yavas arap lıderler de eskı hareketsızlıklerını tabanlara guzel gorunmek ıcın atmak zorunda kalacak

bır hareket basladı bolgede hersey degışıyor. arap baharı nedır kım tezgahladı amacı ne bılmıyorum ama buradan daha guclu daha tabana yayılmıs devletler cıkacak ve turkıye bu devletlerın sekıllenmesınde cok aktıf rol alacak gıbı gorunuyor ve ben hukumete bakınca bu ıslerde cok basarılı olacak dogru adımlarla bunu yapacak yetenekte ınsanlar goruyorum ve daha fazlası da arkadan gelecek su anda yetısıyor. unutulmamalı kı turkıye su anda geldıgı bu konuma yıllarca batının kucagına oturmus monserlerıyle degıl asla gelısmesıne fırsat tanınmamıs ve ıstenmemıs halk kıtlesıyle geldı sımdı o kıtle kendını ve cocuklarını egıtıyor daha vızyoner jenerasyonlar uretıyor ve bu jenerasyonlar da yavaş yavaş iş başına gelecek işte esas yukselısı bu ulkenın o zaman baslayacak. ama bunu anlaması bu vızyonu gormesı ımkansız bır dusundukce ruhumu karartan pısırık sadece cebını dusunen koltuk hayallerıyle yanıp tutusan turkıyenın gucunun bıle farkında olmayan komık sacma gundemlerle ortalıkta dolasan sıyasıler var. yazarlar var cok kalmadı onlar da yakında dogal olarak kendılerıne kıtle bulamayıp kedılerını kopeklerını sevmeye yazlıklarının cımlerını bıcıp ah bu adamları nası engellıcez dııp rakı kadehlerı tokusturmaya tamamen emeklı olacaklar. su anda o kadar komık gorunuyorlar kı devasa dınamık kocaman bır dag var tum dunyayı yerınden oynatmaya hazırlanıyor bunlarda onun ayak parmagının kenarında bunu nasıl devırırz dıye kendı kendılerıne gelın guvey oluyorlar. cekıl oradan ezıleceksın be!.

10 Eylül 2011

Nouvelle Casual Live

Nouvelle Vague sevioz falan tamam da.. Bu kadar müzik yaparken keyif alınarak yapıldığına şahit olmamıştım.
Bir de ikinci şarki (3:35) master and servant bu kadar seksi olmamıştı hiç.. Aksan, sesdeki o seksi tını yada buğu ne diyeyim aslında birşey demeyeyim dinleyin işte..




What a wonderful world

Bir şarkı ki bir sürü coverını dinlemişsin ama sonra bir kadın alıyor ve coverlıyor sese de şarkıya da ayrı bayılıyorsun.




7 Eylül 2011

Bu kafa ilk defa

evet çeşitli kafalarda yazılar yazdım ama bunun gibisi ilk defa oluyor
korkunç baş ağrısı kafası
bakalım nasılmış

gözlerim neredeyse ağrıdan kapanmış vaziyette ve kafamı bir yana doğru eğmiş sanki böyle yapınca ağrı azalacakmış düsüncesinde yazıyorum. aha gözün birini tamamen kapadım hem de sıkı sıkıya.
alnım korkunc kaşınıyor bu arada
ufaktan sivilceler de belirdi galba..

ayaklarım uyuşmaya başladı.
ellerim de de biraz uyuşukluk var.

başağrısı çok kötü bir şey sevmiyorum.
karanlık bastırdı
bir kedi miyavlıyor ve damlayan bir su sesi
burnuma naneli çorba kokusu geliyor

hava sıcak ama çok içte bir yerlerde bir titreme var
yazmayı bırakıp elimi havada yatay düz tutmaya çalışıyorum. çılgın gibi titriyor ve halsiz kalıyor
alnımda parmaklarımla ritim tutuyorum.

aslında dortnala koşan at ritmi de denebilir
deli gibi düşünüyorum. çok hızlı
çok çok çok hızlı
hızlı hızlı
1 saniyede tüm düşüncelerim dünyayı dolaşıyor.
her rengi her zamanı görüyorum

yüzler
heryerde yüzler var
birer fiskeyle savaşıyorum onlarla

korkularımın karanlık bulutunun içine girip hayalet olup üzerime doğru yürüyorlar
küçülüyorum daralıyorum

başımın ağrısının bir uğultusu var artık ve rengi de var
gri

karnım aç
koşmaya başlıyorum
sahilde koşmaya başlıyorum.
hayır ormanda koşmak istiyorum karanlık olsun
evet ürkütücü sesler ve üzerime gelen ağaç gölgeleri.
koşa koşa nefes nefese ormanda çıkıp asfalt yola doğru koşuyorum.

arabalar geçiyor ışıkları beni biraz sakinleştiriyor.
iki büklüm yorgunluk içinde nefesimi düzeltmeye çalışırken rüzgarı yarıp geçen sesleri dinliyorum.

yorulduğumu hissediyorum
yatağıma yatacağım

1 Eylül 2011

Müziğin ürkütücü etkileri

Batı kültürünü gözü kapalı kabul ettik. Sevgiyi sekse, dostluğu da ticarete dönüştürdük. Batıda insani değerleri, ruhi vasıfları tahrip eden güçler vardır. Biz bunu çağdaş uygarlığın gereği olarak kabul ettik. Böylece asli değerleri kaybettik. Hitler'e, "Doğuda fethettiğimiz topraklara nasıl bir eğitim tarzı uygulayalım?" diye sorarlar. "Onlara sabahtan akşama kadar hafif müzik dinletin. Onlara düşünme, okuma fırsatını vermeyin. Çünkü manevi derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler" diye cevap verir. Bugün Hitler'in hayalleri gerçekleşmiştir. Günümüzde müzik kültürü bizi istila etmiş durumdadır. İnsanı insan yapan değerler gerilemiş, insanın hissiyatına hitap eden ve taklide sürükleyen araçlar çıkmıştır.

Bilim adamları ispatlamıştır ki, insanlara, devamlı olarak tahrik edici müzik dinletildiği zaman beyinleri çalışamaz duruma geliyor. Yunus balıklarına tahrik edici müzik dinlettiler ve yüzlerce Yunusun kendilerini karaya attığını gördüler. Tibet'te rahipler sesle her türlü camı kırabiliyorlar. Müziğe alıştırılan ineklerin sütlerinin hepsini sağma imkanı oluyor. Müziğe bağımlılık kazanılıyor.

Kazakistan'da 1986'da Aralık olayları oldu. Gençler ayaklanmıştı. Bu olay hakkında yazı yazmak yasaklandı. Bütün zorluklara rağmen bu meseleyi kamuoyuna taşıyan ilk ben oldum. Hatta Gorbaçov ile bir tartışma çıktı. "Eğer bu olay hakkında yazmaya devam edersen sana başka bir uslüp ile cevap veririz" diye tehdit etti. Saharov ve Yeltsinise beni desteklemişlerdi.

Jiltoksan
 olaylarını araştıran komitenin başkanı idim. Yanıma bir kız gelip başından geçen olayları anlattı. Ölen gençleri de tanıyormuş. Bizi de sürekli takip edip dinliyorlarmış. Odadan çıktığımız zaman kızı yakalamışlar. KGB'de özel bir müzik odası varmış. Son sistem teknolojiyle donatılmış. Kızı müzik odasına sokmuşlar ve tavandan, tabandan, duvardan, hatta oturduğu masadan çeşitli müzikler dinletmişler. Birkaç saat bu odada tuttuktan sonra kızı akşam serbest bırakıyorlar. Başka günler yine çağırıp aynı odaya sokuyorlar. Ve iki üç uygulamadan sonra otobüs durağına bırakıyorlar. Fakat kız biliyor ki evi yakında fakat adresi bir türlü hatırlayamıyor. Geri dönerekKGB'nin kapısını çalıyor ve "Hafızama ne yaptınız?" diye bağırmaya başlıyor. "Bana adresimi söyleyin" diye yalvarıyor. Aynı şekilde müzik vasıtasıyla insanların beyinlerini tahrip ettiler. Bu dünya çapında yaşanıyor. Fakat insanlar bunu tam olarak kavrayabilmiş değil. Bu taklitçilik kültürü bizi de götürüyor. Hafızayı Cezalandırıcı Kozmo-Formül adlı eserimde insanı tahrip eden unsurları bu bakışla değerlendirmeye çalıştım. (Medeniyetin Yanılgısı, M.Şahanov)

Bir Kare Hayal

Bazen kareler gelip yapışıyor.

Monarch Programming Mind Control

Hmm. internette bakınmaya devam edince insan birsürü şey daha buluyor. Doğru yanlış, tez yada değil, teori yada değil, gerçek yada değil ama konuşulan şeyler var. Ve eğer birşeyler konuşuluyorsa ben düşünüyorum ki mutlaka bir kısmı doğrudur.

Monarch programming mind control denen bir olay var linktede anlatıldığı gibi... Şu psikiloglar ve hipnotize eden insanların ne kadar son 10 yılda yaygınlaştığını ve hipnoterapistlerin ise son 2-3 yılda ne kadar yayıldığını ve bunun altında bir bit yeniği olduğunu düşündüğümü söylemiştim buna şimdi daha çok inanıyorum. Hikaye oldukça mümkün. CIA denen kurumun ve daha bilmediğimiz nazi, rus ve amerikan gizli kuruluşlarının ve tüm dünyayı bir şekilde emri altına almış basmadık yönetmedik yerini bırakmamış dolayısıyla tüm dünyanın birçok bilgi ve sırlarına ulaşmış bir ingilterenin nelere ne bilgilere sahip olduğunu asla bilmiyoruz.

benim kendi fikrim de beynin kapasitesi üzerine düşününce en basitinden şunu varsayabiliyorum. çoklu kişilik bölünmesi hastalığı diye bir hastalık var. bu aslında bence beynin üstün bir özelliği bir birey bunu kontrol edebilse bu ona güç verici birşey haline dönüşebilir. Bir nevi tekno dünyadan örneklersek bir macintoşun hem mac işletim sistemi hem de windows işletim sistemiyle çalışabilmesi gibi ikisinin de ayrı üstün olduğu özellikler vardır.

Daha ileride bir de hardware i yani bedenimizi de değiştirebileceğimizi düşününce süper insana ulaşmak mümkünleşebilir..

Bunu bugün ben düşünebildiysem herhangi bir sınırları zorlamakla uğraşan bilim adami ve adamcıkları hayli hayli düşünüp işe çoktan koyulmuşlardır bile..

Bu mind control olayı da bu yukarıda bahsettiğim kontrol edilebilir kişilik bölünmesinin programlanabilir ve de uzaktan yapılabilir halinden başka birşey değil..

bu arda tanımlanmınice zihinsel hastalıklar var bilmediğimiz bunların neden olduğunu çözmüş bir bilim ve bunları tedavi edebilen bir tıp bunları istediği zaman oluşturabilir de. Bir şeyi tamir ediyorsanız o şeyi nasıl bozacağınızı biliyorsunuz demektir..