26 Şubat 2008

Sıkıntı

İçimde kelimelere dökülemeyen, dillenemeyen bir sıkıntı var. Ölümle yine çok düşünüyorum. Yalnız hissediyorum kendimi biraz.. Ama kalabalık özellikle de gereksiz diyaloglar istemiyorum. Hayat çok kalabalık.. Bu rahatsız edici. Mutsuzluğu getiren faktörlerden birinin de bu olduğunu anladım. Eğer hayatınız keyif aldığınız şeylerin dışında müdahele edemediğiniz uzaklaştıramadığınız yada farkedemeyeceğiniz kadar görünmezleştiremeyeceğiniz şeylerle doluysa mutlu olmanız mümkün değil. Ya bunlardan da keyif almaya başlamalısınız yada keyifsiz bir hayat sizi bekliyor demektir. Ve ben bu hayattan zerre keyif almıyorum, çünkü keyif alacağım bir hayatla alakasız bir hayat yaşıyorum. Çok enteresan olan içine doğduğum hayattan neden nefret ettiğim. Ama olan olmuş bir kere ve ben keyif alacağımı hayal ettiğim hayata yönelmek için gerekli değişiklikleri yapamayacak kadar üşengeç, korkak ve belki de donanımsızım.
Jane'le konuşuyordum bunları geçen. O mutlu. En azından benden daha mutlu. Bildiğini ama düşünmediğini ve benim en büyük sorunumun düşünmek için kendimi zorlamam olduğunu söyledi. Haklı bir tarafı var sanki..
Aslında Jane bu hayatımda beni mutlu eden tek şey diyebilirim. Çok ilginç bir diğer nokta da mutlu olacağımı düşündüğüm hayatı bir gün yaşarsam o hayatta da Jane büyük ihtimalle olmayacak. Garip bir durum. Aslında benim sorunum mutlak mutluluğu aramammış gibi geliyor. Sıkıntıların ortasında mutluluk nefesleri beni mutlu etmiyor. Çorbadaki sinek misali. Küçük de olsa birşey beni rahatsız ediyorsa bitmiştir..
Nedense hep aynı konular etrafında dönüyormuşum gibi geldi bir an bunların da önemi yok aslında...

7 Şubat 2008

Jane

Jane'i ilk gördüğüm zamanı anımsıyorum. Akşam vakti.. Kalabalık bir caddede sağa park etmiş, neden olduğunu anımsamadığım bir yüzden dolayı arabada duruyordum. Pineklemek aslında evet böyle bir kelime var değil mi... pinekliyordum.. adding pins to my miserable life.. pinekliyordum.. sessiz sakin ve sanırım keyifle pinekliyordum.. hahah pinekliyordum. ah aşık oldum bu kelimeye.. herneyse Jane de karşıya geçip arabama yaklaşandı işte.. Jane.. Uzun boylu değil ama zeki.. Allaha şükür şişman değil ve de bağımsız.. Jane işte.. Bazen gülümser. Çok şirin aşağılar..

Jane'i sonra çeşitli grupsal sosyalleşme seanslarında gördüm. Jane'i odamda gördüm. Jane'i çokca ziyaret ettim.

Jane şimdi nerde olduğunu bilmeden orda üşüyordur.. Sıkılıyordur.. Ve de küfür ederek kendini sinirlendirmeye çalışıyordur.. Aslında Jane'in gerçekten sinirlendiğini hiç görmedim.. Bu ne kadar sinirlenilmeyecek kadar harika olduğuma işaret eder acaba.. Jane buna sinirlenirdi..

low motion bir hayat.. ekolayzır cizgilerinin kıpırtısız olma durumu. flatline a cok yakın ama canlı.. ve de alabildiğine slow...

özlemim buna.. bir anda karar verdim derdim doğa naturellik şu bu değil benim sorunum en temelde zaman ve hızda.. tamam diğerleri de problem ama en büyük problemi bu oluşturuyor.

yine Jane'den geldi çözüm.. yerde minderlerimizin üzerinde sıralanmış tavana bakıp tenlerimizi tanıştırıyorduk... omzumun kol kısmından öptü beni.. düşünüyordum tam o sırada ve ama bütün o öpücüğü ve dudaklarını olduğu gibi hissettim.. bu beni uyandırdı..

.........................................................sorry.

4 Şubat 2008

...

anlayamıyorum.. Tamamen kaybolmadan önce anlamalıyım.. Eriyorum.. Düşüncelerim ya çok hızlılar yada hatırlayamıyorum ve bu acı veriyor.. Düşüncelerimi hatırlayamıyorum.. Düşündüğümü biliyorum ama ne olduklarını bilemiyorum.. Hergün aynı daireyi tamamlayıp sabah yeniden başlamak.. Farkında olmadığım sürece derdim yoktu ama şu anda çok fazlasıyla farkındayım ve acı veriyor.

Jane ilk kez odama geldiğinde birşeylerin değişeceğini düşünmüştüm. Bana kahkaha attırabilen ilk kadın.. İlk 5 dakikada dinliyor görünüp kendi düşünce dünyamda gezinerek görmezlikten geleceğim bir vaka daha mı?.. derken.. hey neden sıkılmıyorumu düşünmek şaşırmak ve kulak vermeye çalıştığım her anda gülmek, güldürülmek.. Kelimelerin aptalca yada manasız ve de boş olmadığını farketmek. Belirli bazı olaylara takılarak yapılan konuşmalar beni ne kadar boğuyor ve nefesimi tutmama sebep oluyorsa Jane..... O farklı geldi.. onlarca kadının içinden bir tane.. Yakından tanımadığım ama aynısını hissetiremeyen binlerce kadın.. Başka var mıdır diye düşünmek de benim sorunum.. Bembeyaz teni tatlı küçük kıçı.. mmm.. ama bu dünya bunları bozuyor ve sinirleniyorum. ve hem de artık gücüm kalmadı.. Uğraşmak yuvarlak ve daire dön dön dön bir yere gitme umuduyla dön ve yaptığın hep aynı. farklı dairelerde başlangıç noktalarına geri dönmek. sus artık. rahat et yaslan arkana.

o en kadınsı hatlarda şekilli minik kıç.. ah kadınlara bakmayı seviyorum. ama kadınlara.. güzel yada çirkin değil.. kusursuz yada değil. ama kadınsı.. ama kadın.. hatlar çok önemli.. ister zayıf ister normal ama hatlar.. şişman olmasın..
kafamı sallayarak kendimi öldürebilirmiyim diye sorduğum zamanı hatırlıyorum. yüzünde tek bir mimik hareketi olmasa bile bana deli olduğumu bildiğini hissettirmişti.. ve her zamanki gibi gülümsedi. Jane.. gerçekten var mısın? dışarıda birileri bir zaman diliminde bir anda sana sesleniyor mu?