30 Kasım 2008

Genişleyen Düşünceler

Düşünce çemberlerimi her bi turda giderek artırmayı çok seviorum her nekadar bir süre sonra odak noktamı kaybedip yitip gitsem de..
yazmayı çok istiyorum ama bir yandan esniyorum bir yandan zihnim yorgun ve dolu ama bir süredir ara ara aklıma geliyor.
hayatta komplekslere sahip olmak.
kompleks yapmak bir şeyi, kendine güvensizlik midir yoksa kibrin ve kendini büyük görmeye çalışmanın uç noktası mıdır..

kompleks duyuyorsam bir şekilde kompleks duyduğum şeyin bende eksikliğini farkedip kendime dert etmişimdir e o zaman o şeyin bende tam olmasını istemekteyimdir.

ben kimim de herşey bende olacak..
varlığımı olduğu gibi sevip mutlu olmayı öğrendim.. madde yalan madde çok acı verici.. benden rahatsızlık duyanın kendi derdi o bir gun o derdini benım uzerımde denemeye kalkarsa benım derdım olur o zaman da ya carparsınız ya da uzaklasırsınız..

işte böyle birşey bu genişleyen düşünceler
suya damlayan bır damla su gıbı
bır halka daha bır halka daha
ne kadara kadar dıyerek serbest bırakmak cok keıflı..

22 Kasım 2008

İzleyici

Vucudunda kendi korkunun kokusunu aldın mı hiç?
Köşeye sinmiş korku içinde yokolmaya çalışırken, kendi kendini korkmamaya ikna etmek için beynin deli gibi çalışırken hücrelerinden korkunun kokusu yayılır ve teslim olursun korkuya..

Şimdi bende bu kokuyu alıyordum.
Ayak sesleri her tarafta ve giderek yaklaşıyor. Ayak seslerine hiç kulak kabarttınız mı?
Hızlı, yavaş, ağır, belirsiz çeşit çeşit ve binlerce anlam içerir.

20 Kasım 2008

Tomoreraw

Git.
Yürüyerek yada koşarak her nasıl olursa olsun git artık.
Sen ölmüşsün, kendini kaç seneler önce öldürdün kimbilir. Birine mi öldürttün yoksa kendin mi öldürdün.
Bunun için değişmiyorsun, hareket etmiyorsun ve hep aynısın.

Neyi düşünürsem ben oyum. Ve bu çok güzel.
Aslında herkes neyi düşünürse o. Bu ama çok güzel değil.

Yüzlerine, dediklerine, yaptıklarına ve çevrelerine bakınca insanların hayatlarından kesitleri görmek hem de tüm çıplaklığı ile görebilmek duyulamayacak diyalogları duyabilmek gerçekleri düşünerek yaşamak gerçek olmasa bile çok boğucu.

Başkalarının hayatının içinde yer almak beni öldürüyor. Kendi hayatımda olmak tamamiyle ve icabında da bu hayatta kimse olmasın istiyorum.

Git. Git dedim sana..

10 Kasım 2008

her gün biraz daha..

Yavaş yavaş çekiniyorum yada bazen olduğu gibi çekiliyorum.
Sessizce değişim.. İsteklerim beliriyor beni ikna ediyor.

Jane'i gördüm. Özlemişim. Onun hayatından kesitleri dinlemek o anlarda ona karışmak beni yok edip ondan yaşamak, benim hayatıma şok tedavi gibi oluyor bir süre daha hayata döndürüyor. Bazen şanslıyım diyorum böyle 2 insan seviyorum diye bazen de çilemi mi uzatıyor bu durum sadece acaba diyorum.

Kararsız.

Bir kitap okuyorum. Ve şimdiye kadar gördüğüm en hoşuma giden başlangıç cümlesine sahip. "Kızıl saçlı adamı öldürdükten sonra Parson sokağında oturmuş çayımı yudumluyorum."

Düşünceler keyif vermemeye başladığında hep farkettiğim fantezinin tükendiği ve sorunlara yöneldiğim oluyor. Ama rüyalarım daha doğrusu yarı uyanık bilinç kaymalarım. Bilmiyorum rüya başka birşey bunlar daha değişik. Sanki..

Tamam artık..

4 Kasım 2008

İnsan

Sevmiyorum.