26 Haziran 2007

Coming to an end..

Yaş 30 ve söyleyecek şeylerimin sonuna geldiğimi düşünüyorum. Tekrarlara girdiğimi, hem söylerken hem de düşünürken tekrar tekrar aynı şeylerin üzerinden geçtiğimi düşünmekteyim. E zaten dünya çok çeşitli bir yer değil ki.. ve bu sıkıcı. söyleyecek ve düşünecek bir şeyi kalmayan bir insan nasıl yaşayabilir ki. sanarım bu benim yaşadığım en ciddi bunalım olacak ve eğer gerçekten düşündüğüm gibi bir şeylerin sonuna yaklaştıysam bundan çıkamayabilirim.

Hayat son zamanlarda dilimde değil ama gerçekten sıkıldığm ve laan sıkılıyorum diyerek kendimi ordan oraya attığım bir yer haline geldi. Zaten her zaman ucundan bir şekilde keyif aldığım bu hayat şimdi surprizli de değil. Çok enteresan şekilde sonuçta değişiklik değişikliktir ve monotonu kıran herşey kabulumdur diyeceğim şekilde illa ki pozitif bir gelişme peşinde de değilim yada ısrarcı ama bunları da pozitif de negatif de gayet yaşamış bir insanım.

ya gerçekten günler nasıl geçebilir ki. insanlar tanımlanmış insanlara bakınca niyetleri hayatları eylenceleri üzüntüleri zevkleri yaşantıları istekleri hataları kompleksleri hayalleri sıkıntıları anlaşılabilir geliyor bana ve hiç bir insanın sürprizi yok. insanlar basit geldikçe insanların içinde olduğu bu dünyevi sistem de basit geliyor ilgimi çekmiyor. bunu dışarıdan baktıktan sonra gelip içinde takılmak da pek mümkün olamıyor. dışarda ise zaten hiçbişe yok. hayır bunları görerek bu sistemi kolayca yönlendirebilirim falan demek istemiyorum sadece bu hayatı yaşarken herşey hakkında öngörüleriniz olduğunu, doğru yada yanlış herşey hakkında düşünerek birşeyleri sonuçlandırabildiğinizi merak etme güdünüzün yok olduğunu ve herşey için kafanızda bir cevabınızın olduğunu düşünün.. ve bunların da büyük çoğunlukla doğru olduğunu. öngöremediğiniz anlarda da heyecanlanamadığınızı ya budur ya şudur diye en azından 3 e ikiye indirebildiğinizi ve bunu her zaman yaptığınızı hayatı bu sekilde iirenç bir algılayışla yaşadığınızı düşünün.. hey you benden 20 sene ileri olan bunu görürsen görebilirsen bakalım ne olcak..

benim dünya ile algılarımı en çok bozan olay şu oynadığım strateji oyunları oldu. age of empires falan. sonuçta bu oyunlardan alınan keyif bir nevi bir gerçekliğin simülasyonu olması bu hayatın simulasyonu olması ve nedir ordaki olay. şablon olarak hayatı sunması, 12 tane ırktan birisnizdir. ve elinisde wood stone gold and food vardır. bunlardan birşeyler üreterek diğer ırklara üstün gelmeye calısırsınız. iste benim gibi de hayatı zaten her zaman basitce algılamaya meyilli birine küçük yaşlarda bunu bööle sunarsanız. olay biter. evet cidden daha fazla birşey değil hayat. şöyle bi bakınca wood food gold ve stone ları görüorum. hepi topu 7 8 ırkı ve bu ırklardaki birimleri görüorum. kendimi ve ne olduumu biliorum. güçlünün karsısında kazanamayacaımı biliorum güçsüzün karsısında kazanacaımı biliorum. ve bise ifade etmiyor bunlar. bildiğin birşeyle uğrasmanın esprisi ne..

24 Haziran 2007

Politize... Politize... Politize...

Tvler malum o lider bu lider o aday bu gazteci pazar alanına dönmüş bende can sıkıntım had safhada inceden de geri kalamadım olaylara ve bulaştığım için ilgimi de çekebiliyor dolayısıyla da en fazla tv bakındığım dönemdeyim. Sağı solu okuyorum özellikle şu cumhurbaşkanı sectırmeme olayı ve ordan gelen turbanlı eş olmaz turkıyenın vızyonu deıller sunlar bunlar. Iste hukumet yaşam alanımıza mudahele edecek ıste bunlar serıat getırecek ıste bunlar boole gerıcı falan fılanlar. bılmıyorum adamların ıcınde deılım adamlar benım yakınım deıl tanımıorum nıetlerını bılmıorum ama ben cok barız ortada olan bırseye karsı tepkılıyım.

bu serıat gelecek yasantımızı deıstırcek zorla kızlarımıza turban gıydırecekler dıe ıcıne korku dustuunu ıddıa edıp mıtıng alanlarını dolduran ınsanların hepsının aslında turban gıyen ve belırlı bır sekılde hayat surmek ısteyen ve bu sekılde yasamak ısteyen ınsanların yasamlarına karıstıklarını kızlarının basortusunu acmakta en ufak bır tereddut gostermeyerek gayet gerıcı ve yobaz yaklasımlarla bu ınsanlara ıskence ettıklerını farkettım. bu korku dolduk dıerek meydanları doldurmus ınsanların aslında kendılerınden korkulması gerktığının farkında olmadığı ve acımasızca ınsanların hayatlarına mudahele ettığını gormek benı urkutuyor. benım yasamak ıstedıım ve sectıım hayat tarzı en ıyısı ve en modernı herkeste boyle yasamalı dıyen ıırenc ve bence barbar bır kıtle var kı ben bunlardan korkuyorum.. bası kapalı kadını saymayan ona karsı hosgorusuz ve ınsan oldugunu bıle kabul etmeyen asaılayan bır cağdas ve modern olduğunu zanneden kadın kıtlesı var kı bunları gorunce acıyorum at gozluklu sabıt fıkırlı bu ınsanlar mıdemı bulandırıyor. beyınlerı yıkanmıs ozgurlestırıldıklerı ıluzyonuna tutulmus ancak bunu kaybetme tehdıdıyle erkeklerın elınde kukla ve oyuncak olan sorgulamayan bırer gorsel zevk unsuru kadınlar ve kızlar.. yazık..

22 Haziran 2007

Gül

- Sev beni!
-...
Yuvarlak bembeyaz bir odada yerdeki kahverengi halının üzerinde iki beden.
İki kadın.
Önce ilk tepki şaşkınlık çünkü alışık olmadığım birçok şey var..

- Neden?
- Neden?

gözlerim görüyor beynim soru işaretini yapıştırıyor etiketleyip cevaplanacaklar bölümüne kaldırıyor. Kızıl saçlı kadın yarı inildeyerek ve yarı tiz bir sesle bir kez daha söylüyor.
- Sev beni!

Bu da garip. çünkü söylüyor. haykırsa anlayacağım.
Esmer kadın, kızılın göğüs uçlarını ısırıyor. Bir anda farkediyorum bu kadınlara isim verme zamanım geldi artık.
Kızıl hmm kızıl
Berna
Dün televizyonda Berna isimli bir erkek konuşuyordu. Ah beynim oyun oynuyor benimle nereden geldi eğer bu bir yerde kökü yoksa
.
Kızıl kadın değilde erkek mi yoksa..
Esmer isim bulmak zor.. o kadar çok ki
hangisini istediğimden emin olamıyorum.
isim vermesem
esmer esmer olarak kalsın
berna ve esmer birbirini yalaken arkamı dönüyorum. görmek güzel birşey değil. en azından her zaman güzel değil. görüntü zihnimde bernayı ve esmeri biliyorum mekanı biliyorum şimdi sadece dinlemek ve hayal etmek istiyorum. işte bu. ben erkeğim galiba.. ama ayakta işeyemiyorum ki nasıl oluyor bu..
elimi göğüslerimi avuçlarken buluyorum. sonra birden bir sahne canlanıyor gözümde. ağzımda bir top ve ağzım bantlanmış. çırılçıplak ayak bileklerimden ve ellerimden duvardan sarkan bir halata bağlanmışım. kendimi bu halde görmüş olamam ne yoksa öldümmü ben?

Sızı

dusununce beynımde bır sızlama baslıyor ne olduğunu bılemıyorum belkı de tehlıkelı bırseydır ve gercekten de 29 senedır dusune dusune garantı suresını gectık ve catlamaya tahtaları kırılmaya basladı bılemıyorum..

onun ıcın hala vakıt varken yazmaya devam acaba hıc dokunmasam bu blog kac yıl onlıne kalır boyle
google batana kadar mı acaba

18 Haziran 2007

Windows Gadget

Öncelikle bu laptop denen alete daha cok notebook demelerini anlamlı buluyorum cunku kesınlıkle kucaga alınacak bır cıhaz degıl ınceden yandım bu ne ısı.. senelerdır bu ısınma olayına nasıl cozum bulunamaz anlamıyorum bırılerı gercekten para kazanmak ıstıyorsa 1-ısınma problemı 2-fan gurultusu 3-pıl omrune care bulsun.

Neyse vista olaını inceliyorum teknikten pek anlamam ama bu sidebar ve ordaki gadget olaylarını cok sevdım. ozellıkle gunluk dılbert cok hos sabahları keyıf verıor. gunluk bu strıplerın artmasıı dılemekteım hatta turkıeden bıle bı kac tane cıkabılır ama bosver cıkmasın turk karıkaturıstlerı cok komplekslı oluor..

I'm your man..



If you want a lover
I'll do anything you ask me to
And if you want another kind of love
I'll wear a mask for you
If you want a partner
Take my hand
Or if you want to strike me down in anger
Here I stand
I'm your man

Hastalıktan Ölüme..

Geçen cuma bu sene kaçıncısı olduğunu bilemediğim hastalanmalarımdan birini daha yaşadım. Bu sefer ki ölüm üzerine düşünmeye başladığım bir ana denk gelmesiyle beni hayli sarstı. Ve de hastalığın şiddeti de ayrıca düşüncelerimi katmerledi. 15 dakika öncesinde gülüp espri yapan bir insanken 15 dakika sonra titremekten kendini alamayan ayakta duramayan içi korkuç üşüyen ama teninden dışarıya dehşet bir sıcaklık yayılan bir insan haline gelmek. Ve işte belki de 3 5 sn sonra da ölmek.. Bu sefer olmadı yarı bilinç halinde uyky ağrılar titremeler ve ateş altında geçen 25 saat sonrasında Allaha şükür hiçbirşey olmamış gibi ayaktaydım.
Şunu bir kez daha çok net gördüm ki, (bugün bu -ki lere karşı bi zaafım var hadi hayırlısı) ne bu dünya ne bu beden ne de bu zihin bizim kontrolumuzde değil. düşünürsek bunu farkedebiliyoruz, yada istersek kendimizi kandırıp bunu görmeyebiliyoruz. 1 sn sonra ölmeyeceğinin hiçbir garantisi yokken ve bunun olması o kadar çok mümkünken nasıl aciz bir varlık olmadığını düşünebilirsin. bilemiyorum. ama unutabiliyoruz ve dünyaya tutunabiliyoruz. herbir mutluluğu bir acıyla yada bir insani tavizle harmanlanmış dünyaya..

Sanat

bilinç düzeyinde oluşturulmuş hiçbir eserin sanat olamayacağına karar verdim. sanat bilinçaltından gelmeli. bilinç düzeyinde dışavurulan ancak günlük konuşmalar, spor muhabbetleri, politika, küfür vs olabilir.

sanatçı da bilinçaltını açabilen insandır. her bilinçaltını dışavurmuş insan da sanatçı değildir. daha doğrusu herkesin bilinçaltı değerli değildir. bilinçaltın başkalarının bilinç düzeyi kadar bile alt olmayabilir. bunu da bi önceden kontrol etmekte fayda var..

Mix

Sanırım zeka artık iflas etti. Kreativitenin sonuna geldik. Öyle bir kreasyon tarihimiz oldu ve o kadar çok elimizde ürün biriktiki bunları tüketmek için hayatımız yetmiyor. Ve teknoloji.. O kadar hızlı gelişiyor ki, 10 yıl önce üretilmiş bir şey yeniden gelişen teknolojiyle daha iyi olurdu diyerek yeniden yeniden üretilip önümüze konuluyor. bence kolaycılık. algı alanım filmlerden bahsediyorum ama her alanda böyle. sinema zaten insan işleyişini çok değiştirdi ve sinema türevi yaygınlaşmış ürün televizyon ise herkesi aynılaştırdı. Şu noktada ki, görsellik, ses, içinde bulunulan ortam. Bu devrin insanlarının kesinlikle bir önceki yüzyıla göre daha zeki oldukları kesin çünkü hayat aynı anda yüzlerce ses duymayı görüntü içinde görüntü seyretmeyi ve bunların hepsini farkederek yada etmeden de olsa algılamamızı sağlayacak bir düzende ilerliyor. Ama bu bahsedilen zeka kreatif zeka değil. o ayrı o konuda ise cok ender insanın zeki olduğunu genelin daha da aptallaştığını düşünüyorum. Alıcı aptal da olsa ona sunulması gereken çok zeki olmak zorunda çünkü alıcı aynı anda binlerce değişik türde akan bilgiyi abzorbe etme yeteneğine sahip ve sadece bir türden birşeyi sunduğunuzda istediği kadar zekice ve muhteşem olsun sıkılacaktır anlasa da anlamasa da..
Bilginin bizi aptallaştırdığını düşünüyorum. ancak buna karşı koyabilirsek daha doğrusu bilgiyi alış hızımızla aynı hızda onu alır içimizde değerlendirip tanımlar tasnif eder ve dosyalarsak bilgi bizi yükseltir ancak bilgi ona mudahele edemeden içimizde kendıne yer bulup yerleşir ve bu bombardıman devam ederse bır sure sonra ki bu cok kısa bır sure olacaktır aptallasırız. televizyon bence işte bunun için insanı aptallaştırır. hem karşısına geceni bağlayan yapısı ve dolayısıyla denetleyemediğimiz içeriği ve saniyesinde gecen yuzlerce bilgi o hıza yetişip hazmetmek imkansız.

9 Haziran 2007

Son düşünceler..

Son zamanlarda ölümü düşünüyorum.
Öleceğiz biz
Ve ölüm..
Bu hayat bitecek bunu biliyoruz ve bu hayata sarılarak bu hayata dair birşeyler yapıyoruz
hırslarımız var
ölüm ne zaman geleceği belli olmayan birşey ve bunu bildiğimiz halde bunun üzerinde düşünmeden yaşıyoruz.
Bazısı sakat doğuyor bazısı zengin doğuyor bazısı fakir bazısı uzun ömürlü bazısı kısa ömürlü bazısı zeki bazısı yalnız..
Ve bunları bildiğimiz halde içine doğduğumuz şeyden şikayet ediyoruz yada normlara göre iyiysek bunun bizim hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Ama çok net birşey ki sadece bu herkesin imtihanının bir aşaması..
Düşünmeden sahip olduklarımızı ve olmadıklarımızı düşünmeden yaşayıp bir gün ölmek
Nasıl bir insan bunu algılayamaz..
Kimsenin biz öldükten sonra anımsamayacağı bir hayat için uğraşmak yada binlerce yıl boyunca anımsancak dahi olsan da sana hiç bir faydasının olmayacağı bir hayat için düşünmeden ve akıntıya kapılmış vaziyette yaşamak..
Düşünmek lazım..

Pink Floyd

Son zamanlarda giderek artan bir şekilde tamamen diğer bütün müziklerden koparak Pink Floyda dalma durumum oldu.

Adamların yaptığı müziin soundu lyricleri The Wall filmi..
The Wall Live in Berlin 1990 konseri
herşey kesinlikle incelenmesi gerekiyor. Live in Berlin konserini seyretmemiştim ve yeni seyrettim ki gerçekten neden birilerinin Pink Floyd olduğunu ve birilerinin de şu anda ismini bile bilmediğimizi çok iyi anlatıyor. Gerçi konser Roger Waters ama olsun The Wall bir Pink Floyd ürünü sonuçta..

Her ne kadar cheesy olarak anılsa da Michail Jackson da konser şovlarıyla insanı kendinden alan bir şarkıcıydı arada çok derin olmasa da kendi çapında bir derinlii olan sözleri vardı şarkılarının ama sarkı sozleriyle hayat tarzında çok ciddi bir bağ olmaması adamı yedi bitirdi o ayrı ama Bu live in Berlini seyredince 90 larda konser olayının ne kadar renkli bir mevzu olduğunu anladım. Şimdi o kadar çok grup ve o kadar çok müzik türü var ki stadyum konserleri neredeyse kalmadı sanarım. Stadyum konseri olunca da çılgınca şovlar düzenlenmiyor gözlemlediğim kadarıyla daha çok festival modunda konserler yapılıyor. Yada kuluplerde calıyor insanlar..

Boktan bişe ne dediğimi Live in Berlin The wall 1990 dvdsini alın seyredin anlayacaksınız..

Ocean's 13

Çok keyifli bir film olmuş yine. Arka arkaya bir seri filmde aynı çizgiyi tutturmanın zor olduğunu düşünen birisi olarak çok feci alkışlıyorum yapımda emeği geçenleri..

Brad pitt ve George clooney hayran olduğum insanlar bir de Al pacino eklenmiş ki gerçekten baştan aşağıya 4 4 lük bir kadro. Adamların oyunculuklarını seyretmek zevk veriyor. Diğer filmlere nazaran daha düz bir kurgu uygulanmış bu sefer ki bence sinemada yeni moda bu olacak. Çünkü kurgu zamanını sapıttırarak izleyicinin bilmediği şeyleri daha sonra bak bööle bişe olmuştu arada diyerek göstermek hiç zekice değil ve ben böyle filmleri ucuz buluyorum. Bir dönem yeniydi bu olay ve surpriz yapıyordu ama simdi buna basvurmak kotarılmamıs bir konunun içinden çıkmak için ucuz bir yol olarak değerlendirdiğim bir mevzu.

beni rahatsız eden görüntülerle ilgili ekstra ordinary pan lar tiltler ve hareket üstüne hareket bağlama olayları üç hareketli sahnenin arka arkaya bağlandığı bir bolum vardı ki oha oldum ama bunların insanı arada filmden koparsa da yerinde kullanıldığı için çok da eksi diyebileceğimiz bir durum olduğunu söyleyemeyeceğim. Ki filmin anlatım tarzı ve durduğu muzip noktaya, filmin ivmesi ve hareketine katkısı olduğunu düsünmekteyim.

Matt damon un burnu..
Brad pittin tekrar 35 40 lık hali (Babel de sevememistim 50 lerini aşmış amcayı)
ve filmin çok yerinde matraklığı..