21 Şubat 2010

Öfke, kendimize duyarız.. yanlış seçimlerimiz, hatalarımız, zayıflıklarımız, engelleyemediklerimizin zırhımızı delmesine, ama hep kendimize. öfkenin dışavurumu bağırmak...

insanlar bazen o kadar yorucu oluyorlar ki..
bağırmak dedim de aklıma geldi. bir şekilde orda burda türk dizi filmlerine fragmanlarına maruz kalıorum ve hepsinde ortak birşey dikkatimi çekti. hep bağıran karakterler var. normal ufak tefek günlük ilişkilerde bile hep huzursuz tatsız tatminsiz mutsuz ve bağıran insanlar karakterler öfke dolu..

ne kadar rahatsız edici..
bağırarak öfkeyle kendisine alan açmaya, mevki kurmaya çalışan bir toplum. tiksiniyorum. dünyada herhangi bir başka toplumu tanımıyorum ama genelde insanların sorunlu ve zavallı olduklarını kestırebiliyorum ama bu ülkedeki insanlardan bu haberdar olduum insanlardan özellikle tiksiniyorum. neden bu kadar sığız.

nelerle uğraşıyoruz. ne yapıyoruz bu dünyada. egomuzu benliğimizi geliştirmek için mi buradayız. neden doğduk. bunu düşünmek istiyorum. neden doğduk.. ölümlü bir hayata doğduk. bu sebepsiz olamaz. ölümü düşünmek. bir gün öleceğim. herkes ölecek.. bir an nefes alırken ve bedenim bir şekilde bu dünyayı hissederken birden öleceğim ve sonra? ne olacak acaba. bedenimi bıraktıktan sonra da hissedebilecek miyim.. merak ediyorum. ölüm anımı nasıl ve ne zaman olacağını. acı çekecek miyim.. yoksa acılarım mı dinecek..

and i know from your eyes
and i know from your pretty little smile.. (LC.)

Allahım beni koru bana acı..

Hiç yorum yok: