3 Mayıs 2011

Zamanım Dar

Birisini öldürmem lazım. İçimdeki nefreti pisliği bütün birikmiş karanlık tortuları döküp rahatlamam için birisini öldürmem lazım. Sonuçta da kimseyi yargılayamayacağıma göre kendimi öldürmem en makul olan seçen gibi duruyor. Ama halime bakıyorum vaktim az..

Bir an önce harekete geçmeliyim. On gündür aynı pozisyonda yatmaktan her tarafım kilitlenmiş ve acı içinde..
Öylece durup tavanı seyretmenin insanın başını nasıl ağrıttığını adeta beynin kafatasını patlatıp dışarı çıkacakmışcasına büyüdüğünü kim hissedebilir yaşamayandan başka..

5 dakikalık öksürük nöbetlerinde yerinden fırlamak isteyen kalbiniz ciğerleriniz ve her türlü fıtığa dönüşmek isteyen organlarınız.. durulduğunuzda size tatil gibi gelir. bir süre sonra yeniden başlayana kadar. Boğazınızda acıyacak artık hiçbir nokta kalmamıştır çünkü acıdan tümünü hissedemez olmuşsunuzdur.

Yorgunluktan bitap düşüp gözlerinizi kapatıp sessizliğe kendinizi bırakmaya çalışırken almaya çalıştığınız o her nefesi verirken içinizden gelen o kapı gıcırtısı, sinir bozucu ıslık ve binbir çeşit hırıltılarla dolu sesler uyumanızı engeller.

Ciğerlerimin yavaş yavaş eridiğini yok olduğunu ve her geçen saniyede her alıp verilen nefeste gram gram bunu kaybettiğimi hissediyorum.. Geri dönüş yok..

Hayat yavaşça beni terkediyor. Her canlı şeyin karanlık, bozuk kötü ve çoktan ölmüş yerlerden kaçarcasına uzaklaştığı ve uzak durduğu gibi..

Hiç yorum yok: