12 Ekim 2010

Ufukta gözler

Geçenlerde içimdeki huzursuzluk beni dışarı attı ve kendimi sahil kenarında buldum. Sonbaharın bence bu en sonbahar ayında hafif soğuk tenimi ürpertirken ben dalgaların küçük çırpınışlarında kaybolup ufukta birşeyler aranıyordum. Gözlerim kilitlenmiş uzaklara kimbilir nereleri görmeye çalışıyordu. Aslında biliyorum sadece benden kaçmaya uzaklarda kaybolmaya çalışıyordu.

Kendimle kavgam bitmiyor. Bitmeyecek de belki.. Hiçbir zaman ne yapmak istediğimi, ne hissettiğimi ne olduğumu anlayamadım. Hala da anlayamıyorum. Gelgitlerim ve kendi içimde duyduğum kapatılması imkansız yalnızlık yarası, herşeyi çok çabucak yargılayıp sınıflandırıp modası geçmişler rafına kaldırma huyum.. bütün bunlarla artık başedemeyeceğimi farkettim. Aslında farkettim yanlış bir kelime kabullendim demek daha doğru..

Bazı acılar vardır sadece uyarır, ama bunun kısa sürmesi makbuldür ve aslında çok da işe yarar.. Kendinizi kaybetmek de işte böyle bir acı ama hiç bitmediği ve geçmediği için artık en büyük acılardan bile daha fazla acı verici oluyor.

Bugün bir ağacı öptüm. Neden yaptığımı tam olarak bilemiyorum. Kafayı tamamen yediğim için olabilir ama tam emin değilim bu yaptığımın delilik olup olmadığından.. Elimi dayamış öylesine duruyordum ağacın gövdesine ve bir an farkına vardım ki bu ağaç da bir canlıydı. Yaşayan bir varlık. Allahın yarattığı bir varlık. elimi gövdesinde dolaştırdım. elimi hissedip hissetmediğini düşündüm. elim hissediyordu ama. giderek içimden bir sevginin ağaca aktığını ve ağacın da bunu aldığını hissetmeye başladım. elim en azından verdiği sevgiyi anlayabiliyordu. sonra ileride duran bir diğer ağaca baktım. pek benzer ağaçlar değillerdi ama yine de düşündüm acaba kardeşler miydi? Yada yıllardır birbirlerinin varlığını hissederek aynı topraktan beslenerek belki kökleri biryerlerde birbirlerine değerek büyüyen iki yabancı ağaç.. Ama belki de birbirlerini seviyorlardır.. Asla birbirlerine sarılamayacaklarını düsündüm. Çok acı geldi bana. Gerçekten biraz düşünün size anlamlı gelen iki şeyin birbirini sevdiğini düşünün ve hiç birbirlerine dokunamadıklarını ve en önemlisi de sarılamadıklarını düşünün. Ne fena değil mi.. beni bu düşünce hep mahvetmiştir. Hadi biraz daha acıtalım ortalığı biri sevsin diğeri hissetmesin bile.. Aynı rüzgarda savrulmayı, aynı sıcakta kavrulmayı düşündüm.. Türlü ortak badireleri atlatıp da ayrı ayrı öylece durmayı düşündüm bir yandan da elimden sevgi akmaya devam etti ağaca. sonra belki de o ağacın bir daha başına gelmeyecek şeyi yaptım ve ağacı öptüm. Hissetti mi acaba.. bilemiyorum.. ben hissettim.

Hiç yorum yok: