29 Haziran 2011

Doğa

Doğayı gerçekten seviyorum. Birgün bir ırmağın kenarında gider de yaşamaya başlarsam acaba bu kadar hayalini kurup istememe rağmen şehri özler miyim acaba diye endişe ediyordum. Artık şunu net olarak söyleyebilirim ki bir insan doğada asla sıkılmaz ve şehri de kesinlikle bir daha aramaz. Adı üstünde doğa, insanın da doğası zaten yeşilliği, denizi, nehri ırmağı istiyor arıyor. Dolayısıyla kendini bulduğun anda şehri o yapaylığı aramak imkansız. Bu anıma bakıp bu bulunduğum yerden bu kaygıları güdüyorum ve buradaki şehirdeki yaşantıma göre. Aslında doğaya gidildiğinde zihin hızla şehri ve o yapaylığı temizliyor yepyeni taptaz ve arındırılmış bir bolum açıyor. Hızla doğanın içindeki yepyeni hızda ve yepyeni güzellikte bir hayata ait bir resim oturuyor. Hayat doğada çok farklı ilerliyor ve orayı orada yaşayarak oranın adım hızına göre değerlendirmek lazım. 


İlk başta herkesin gördüğü bir gelip geçenin gördüğünü görüyor insan. Biraz daha kaldıkça ve oyalandıkça ilk bakışta görünmeyenler görünür oluyor ve bir süre sonra kalmaya devam ettikçe  oradaki o bambaşka dünyaya ve oranın mensuplarına karışmak gerçekleşiyor.. Ve bu kadar zengin bir cümbüşün içinde kim sıkılmaya fırsat bulabilir ki.. 

Temizlendiğimi hisssediyorum. Az bir gayrete daha ihtiyacım var inşallah herşey güzel olacak.. 

Hiç yorum yok: