2 Nisan 2008

Bilim

Dini bir -izm gibi görmek.. Bunu algılayamamıştım. Ve -izmleri bunların manifestolarını okumak karşılaştırmak ve yaşam stiline bakış açına hangisi uyuyorsa onu seçmek yada hepsini reddederek kendi -izmini oluşturmak gibi dine bakmak. Bunu farkettiğimde dinin kurallarına bakış açısındaki bir çok insanın sağlıksız durumunu anlayabildim.. Ben onların böyle gördüğünü değerlendirdiğini yıllarca anlayamadıysam o insanlar benim iman etmemi inancımı nasıl anlayabilirler ki.. Ve bunu nasıl hissedebilirler ve biz nasıl diyalog kurabiliriz. Tabi ki anlayışlı bünyeler değilsek de kavga çıkar, sert tartışırız vs.

Şimdi birey bakıyor islama ve birçok şey ilgisini çekiyor.. (Bu kelimeleri bilinçli kullanıyorum) ama hayatına uymayan yönleri olmaz ki ama diye eleştiriyor. Burda din anlayışı. Allaha iman etmek ne demek zerre kadar anlaşılmamış hissedilmemiş böyle bir his duygu kelimesini bulamıyorum yok. Gelişmemiş, iman etmenin varlığından haberi yok.

Geçen güncel konu başörtüsü üzerinden bir arkadaşımla konuşuyordum bana kuranda o ayette başörtüsü yok o dönemin getirdiği bir olaydı şimdi gerekli değil demeye gelen bir şeyler söyledi.

Öncelikle anlaşılmayan bir nokta var bunu farkettim iman nedir?
İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği dini, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan tasdik etmek yani kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Tam olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba [görmedikleri halde Resulümün bildirdiği her şeye] iman ederler) buyuruyor. (Bekara 3)Ayrıca, Şeytan da Allah’a inanıyor, o da Cennete Cehenneme inanıyor. Hatta imanın diğer şartlarına da inanıyor. Meleklere inanıyor, Peygamberlere inanıyor, gönderilen kitaplara inanıyor. Öldükten sonra dirilmeye inanıyor. Hesaba, kitaba inanıyor yani bunları biliyor. Demek ki Amentü’ye sadece inanmakla, bunları bilmekle iman olmuyor. Amentü’de bildirilen altı esasa inanmakla birlikte, Allahü teâlâ tarafından bildirilen emir ve yasakların tamamını kabul etmek ve hepsini beğenmek de şarttır. Birini bile beğenmeyen müslüman olamaz.

Sonra başörtüsüne gelince bugün türban deniyor, bağlama çeşitleri tartışılıyor ben bunu anlayamıyorum bunun önemi yokki önemli olan Allahın bize emrettiği..

Saçların örtülmesi Kur’an-ı kerimde açıkça bildirilmektedir. Türban kelimesi Fransızcadan dilimize girmiştir. Başörtüsü demektir. Bu türban kelimesini de, yine türbana karşı olanlar çıkarmışlardır. Biz başörtüsüne değil, türbana karşıyız diyerek, güya maksatlarını gizlemeye çalışmışlardır. Biz giydiğimiz başörtüsüne yemeni, tülbent, çember gibi başka bir isim versek, bunlar yine karşı çıkacaklardır. Onlar, türbana, eşarba değil, Allah’ın (Başınızı örtün) emrine karşı çıkıyorlar. Türban kelimesi üzerinde durmaları aldatmacadan başka şey değildir. Kur’an-ı kerimde, (Hımar) kelimesi geçmektedir. Hımarın Türkçesi, başörtüsüdür. Fransızcası da, (Echarpe) yani eşarptır. Fransızlar eşarba, (Turban) yani türban da diyorlar. Türkler, Fransızca’dan gelen eşarp kelimesini kullandığı gibi, Farsçadan gelen tülbent kelimesini de kullanıyorlar. Yine Arapça’dan gelen yemeni kelimesi de kullanılmaktadır. Bunlar, edebiyatımıza da geçmiştir. Halkımıza mal olmuştur. Bir mani:

Başında al yemeni
Öldürme zalim beni
Eller ne derse desin
Alacağım ben seni.

Başörtüsüne çember de denmektedir. Çember de manilerde yer almıştır:

Çemberimde gül oya
Gülmedim doya doya
Dertlere karıyorum
Günleri saya saya

Halkımız, başörtüsüne yazma da diyor:

Oyalı yazma başında
Oyaları kaşında
Yeter beklettiklerin
Çeşmelerin başında

Yaşmak kelimesi de Anadolu’da hâlâ kullanılmaktadır; hatta bazı Türk siyaset adamları, halkın gözüne girmek için Bosna’da beyaz yaşmak dağıtmışlardır. Bir mani daha:

Ay doğar anasından,
Bulutun arasından,
Kız saçın görünüyor
Yaşmağın arasından

Çok yerde başörtüsü için bürgü de denmektedir. Her bölgede bir şey söyleyebilirler. Bazı yörelerde kaşbastı da deniyormuş. Başörtünün adı önemli değildir. Önemli olan saçların ve boyun bölgesinin örtülmesidir.

Tesettür ayeti gelmeden önce, cahil Araplar açık saçık giyinirlerdi; hatta Kâbe-yi şerifi bile çırılçıplak tavaf ederlerdi. Tesettür ayet-i kerimesi indikten sonra, yeni bir medeniyet başlamış, bütün Müslüman hanımlar örtünmüşlerdi. Tesettür ayetinden önceki durumu anlatıp, sahabe hanımları açık gezerdi demek, kasıtlı değilse, çok cahilce bir sözdür.

Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi açıklayarak buyuruyor ki:
(Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.) [Mecmaul-enhür, El-mugni]

Hazret-i Âişe validemiz de buyuruyor ki:
(İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler.) [Buhari, Nesai]

Hiç yorum yok: