16 Nisan 2011

Sessiz

Sessizlik var. Dinliyorum..
Dinliyorum ve sessizlik. Mutlak bir sessizlik.

Günlerdir uğultuyla çalışan beynim bugün şu an sessizliğe büründü. Biraz soğuk biraz ürpertici ve sessiz.

Uçurumdan yükselen bir sessizlik, o derin ve herşeyi yutan boşluğun sessizliği olabilir mi acaba. Tam kenarındayım şu an ve başımı döndürmek ve de bunu hissedebilmek için ayaklarımın yarısı boşlukta eğilmiş aşağıya bakıyorum. Görülemeyen uçsuz bucaksız boşluğa. Ah bir düşsem. Ne olur acaba. Bir yerde okumuştum insan düşmenin hızı yüksekse daha yere çarpmadan ölebiliyormuş..

Bağırıyorum. Kocaman harflerle bağırıyorum. Kendi içime doğru bağırdığımdan mıdır nedir hiç ses çıkmıyor.. Karanlık olsun o devasa boşluk dolsun istiyorum. Karanlık ne kadar acayip bir anda dolduruveriyor tüm boşlukları hem de bilinmezlerle..

Beynimi boşaltmak ve karanlıkla doldurmak istiyorum. Tüm geçmişimi şu an beni ben yapan herşeyi unutmak istiyorum. İnsanları ve yaptıklarımı yaşadıklarımı herşeyimi. Oturuğ yeni baştan beni oluşturmak istiyorum. Sadece güzel kalsın içimde ve onun etrafına oluşayım..

Her dokunan benden aldı parçalarını. Her yanımdan geçen rüzgarını bana savurdu. Dengemi bozdular. İyi ve kötü hazır olmadığınızda maruz kalınan her dış etken sizden birşeyler alır götürür. Artık toprak değilim. Ortaya çıkmış sivri bir kaya parçası.

Gözlerim ağırlaşıyor. Kapatmak istiyorum. sessizliği dinlemek sonrada artık duymamak.. Sesssizliğin bile bir sesi vardır. Ama duymamak. İşte o bambaşka.

Yavaşca kendime dönüp son kez bakıyorum. Orada tüm olduğuyla öylece duruyorum. Bir an içimde bir huzursuzluk kıvılcım gibi gelip geçiyor. Uyandığımda nerede olduğumu hatırlayamadığım 2-3 saniye gibi. Ve sonra tüm hücrelerime tüm benliğime tüm varlığıma sert acılar doluyor. Büyüyor genişliyor yırtarak patlatıyor. Arka arkaya. Her birini ve milyonlarcasını hissediyorum. Eşik aşılıp da yok olana kadar.

Hiç yorum yok: